Yazıma “Üzerinize afiyet biraz”
sözcükleriyle başlayıp noktalar koyarak cümleyi yarım bıraksam bu arayı neyle
dolduracağımı “üzerinize afiyet” sözcüklerinden çıkarabilirsiniz. Biraz
nezleyim, yada grip olmuşum veya keyifsizim diyeceğimi düşünebilirsiniz. Çok
şükür şimdilik sağlığım yerinde. Keyifsizliğim fazla kilolarımdan
kaynaklanıyor. Keyifsizim çünkü kilolarım hem beni, hem çevremi meşgul eder
hale geldi. Şu ana kadar sağlığıma direkt etkisi yok ama gelecekte sağlığımı
nasıl etkiler bilinmez. Bütün endişelerde o yüzden zaten.
On altı yıldır engelli aracı
kullanıyorum. Kırk yaşıma kadar araç kullanmadım. Şehrimiz de o sıralarda
tenhaydı. Ona rağmen yaya kaldırımlarında değneklerime çarpıp düşürürler diye
ki, olmadı değil, kaldırım kenarlarından yürürdüm. Şimdi her yer otopark olunca
öyle bir imkânda kalmadı. Sahip olduğum araçlarla eriştiğim mesafeler arttı ama
hareketim buna bağlı olarak azaldı. Üstüne birde 6 yıl önce sigarayı bırakınca
kilo kilo üstüne bindi. 1988 yılında böbrek ameliyatı olduğumda 1.50 boya
karşılık (biliyorsunuz ben minik bir adamım) 54 kiloydum. Böbreğimin birini
verdiğim1989’la deprem yılı 1999 arasında
kilom 64’tü. Şimdi 70 sınırlarında dolaşıyorum.
Bu kilolardan kurtulmak için
hayat tarzımı değiştirmekten başka çarem yok, onu anladım. Gelgelelim bu pek
mümkün değil. Gelişen şehrimiz çok fazla kalabalık trafiğe sahip oldu. Nufüs
yoğunluğuyla kıyaslayacak olursak Kadıköy Bağdat caddesi, yada Bakırköy sahil
yolu bu kadar kalabalık değildir. Oraları Türkiye’nin en kalabalık şehri
İstanbul, burasıysa küçük bir merkez ilçe Adapazarı. Ben hiçbir yerde yürüyerek
karşıya geçemem. Bu durumda hayat tarzımı nasıl değiştirebilirim. Her yol
hıncahınç dolu. Eskiden yürüyemediğim yaya kaldırımları şimdi benim gibi en
ufak itmede düşen bir engelli için hiç yürünemez durumda. İş yeri ve konutların
fiziki yapılarının ve kullanılan yer döşemeleri nedeniyle içerdiği tehlikelere
hiç girmiyorum. Hepsiyle birlikte çağdaş hayatın getirdiği omuz yada bel
çantası (freebaq) bütün hareketleri en aza düşürdü. Bu kadar eşyaya sahipken,
yollar bu kadar kalabalıkken, binalardaki yer döşemeleri kaygan malzemeden
yapılmışken benim hayat tarzımı değiştirmem mümkün değil.
İş geliyor beslenme biçimine
dayanıyor. O konuda da annemin ve rahmetli babamın uzun yıllar öncesinden şeker
hastası olmaları beslenme alışkanlıklarımızı değiştirdiği için burada yemek
miktarlarında ayarlama yapmaktan başka bir şey kalmıyor.
Fazla kilolardan kurtulmak için
öyle çok diyet çeşitleri varki... hangisini uygulayacağınızı şaşırırsınız.
Arada küçük önerilerde yok değil. Bir ara sabah kalkar kalkmaz sıcağa yakın
ılıklıkta su içtik. Daha sonra bu sıcak suyun içine limonda damlattık. Bunlar
vücuttaki yağı eritir deniliyordu. Soğuk içilen suyun vücut ısısına ulaşana
kadar derece başına bir kalori yaktığı için vücutta bulunan yağları yok ettiği
söyleniyordu. Suları gün içinde kışın bile buzdolabından içtik. Yıllar önce
bunu Hıncal Uluç köşesinde “dondurma”dan söz ederek söylemişti. Bence en
mantıklı önerilerden biriydi.
Öğün aralarının uzun olması da
metabolizmanın yavaşlamasına yol açtığı, sık sık, ama küçük öğünler şeklinde
yemek yenirse metabolizmanın harekete geçeceği, böylelikle kilo verilebileceği
söylendi. Bu yolla zayıflayan birkaç ünlünün televizyonlara çıkıp
konuştuklarını biliyorsunuz. Hiçbir yemekten el çekmeden, bir günlük besini 3
öğün yerine 6 öğün ve üzeri alarak zayıfladıklarını belirttiler.
Arkasından “York Testi” denen bir
testle kandaki fazla olan maddeye bakarak sadece onu üreten yiyecek veya
yiyecekleri azaltmayı tercih ettiler. Bu da kilo vermede etkili yöntemdir
dendi.
Bu testi esas alarak kendi
tezlerini oluşturan Mehmet Ali Bulut orucu örnek göstererek niyet vücut ilişkisinin
şaşırtıcı sonuçlarını vurguluyordu. Her insanın yumruğu kadar bir yiyeceği
ikiye bölerek sabah ve akşam yemeği olarak iki öğüne indirmeli, akşam 21’den
sonra hiçbir şey yememeli diyordu. Ayrıca kişiye göre alınacak besinlerin kan
guruplarına göre belirlenmesi gerektiğini, her gurubun ayrı besinlerle var
olacağını belirtiyordu. En eski kan gurubunun tarım öncesi topluma ait olduğunu
ve bu insanların “0 RH” gurubu kana
sahip olduklarını, daha sonra tarım ürünleriyle kan guruplarının “A”, “B” ve
“AB” guruplarının ortaya çıkmasıyla çeşitlilik kazandığını, “0” gurubu dışındaki hiçbir
gurubun et yememesi, “0”
gurubununda tahıllardan uzak durması gerektiğini, bütün gurupların sindirimi
zor olduğu için süt ve süt ürünlerini tercih etmemesi gerektiğini eklemişti.
Nasıl? Kafanız karıştı mı?
Haklısınız! Benimde karıştı. Kilolarımdan kurtulamayacağım galiba. Bu durum
beni üzmüyor diyemem. Ama bir yandanda kilolu insanların hayata daha olumlu
baktıklarını, neşelerini pek yitirmediklerini belirten yazılarda okudum. Gelde
işin içinden çık şimdi Aydın.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder