1971 muhtırası ve 1980 askeri darbesiyle yüksek düzeyli
kişilerin idamından sağ ve sol görüşlü halk çocuklarının idamına geçildiği
söylenebilir. 28 şubat 1997 post modern darbesi tıpkı 1971 muhtırası gibi
askerin perde arkasında kaldığı, parlamentoyu lağvetmediği darbe olmuştur. Sadece
son darbede idam cezası uygulanmamıştır.
Darbelerin sosyolojik olgusu vardır. En çokta siyasetin
tıkanması halkın umutsuzluğa düşmesi gösterilir ki, aslında siyasi ve ekonomik
çevrelerin uzlaşmaz çelişkisi bunu doğurur. Ortam buna uygun olmasa bile uygun
hale dış güçler tarafından getirilir. Geçmişte, dünyanın iki kutuplu olduğu
dönemde Sovyetler Birliği ile (şimdiki Rusya) ABD bu konuda çok önemli roller
aldılar. İki ülkede sahip oldukları mevzileri kaybetmek istemediği için, küçük
ülke ordularını kendi lehlerinde çok sık harekete geçirmişlerdi. Amerika’nın
arka bahçesi Latin Amerika ülkeleriyle, Nato’nun ileri uc ülkesi Türkiye’deki
darbeleri başka hiçbir türlü açıklamak mümkün değildir. İlk Süleyman Demirel
hükümetlerinin vazgeçilmez dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil “altımızı
oymuşlar haberimiz yok!” diyerek bu duruma vurgu yapmıştı.
Sovyet cumhuriyeti yıkıldıktan sonra tek kutuplu kalan
dünyada darbeler demokrasi ihracına yöneldiği için artık orduların tutucu
olduğu, var oluş nedenlerinden taviz vermediği ve kendilerinin görüşlerine
direniş gösterdikleri gerekçesiyle ABD tarafından terk edilip, ülkemizde olduğu
gibi komuta düzeyi yerel hükümetler eliyle bertaraf edilerek istedikleri yapıyı
kurdurmaya çalışmışlardır. Kafkaslardaki adıyla “Turuncu Devrim” seçimlerle
yandaş iktidarlar oluşturulurken, Arap yarım adasının bir kısmıyla Kuzey
Afrika’nın gene bir kısmının içinde olduğu bölgede sivil, asker karışımı milis
kuvvetleri oluşturularak (ki bunların adı aktivistlerdir), adına “Arap Baharı”
denen kalkışma başlatılmıştır. Halklar neyi istediklerinin farkında olmadan
kendilerini muhalif hareketin içinde bulmuşlardır. Libya ve Kaddafi’nin
karşılaştığı, sonunda Kaddafinin katledilmesine yol açan muhalif eylemi başka
neyle açıklayabilirsiniz ki... Tunus, Libya ve Mısır’ın ardından Suriye
karıştırıldı.
Biz gene ülkemize dönelim ve Prof. Dr. İzzettin Önder’in sözlerine kulak verelim
“Cumhuriyet bir kuruluş siyasetidir; radikal bir sosyal
dönüşüm projesidir. Cumhuriyet kalkışı maalesef ancak kısa süreli başarılı
olmakla birlikte, toplumun çağdaşlık yolunda mesafe almasında önemli katkılar yapmıştır.
2023 yılı hedeflenerek günümüzde yürütülen sosyal ve siyasal dönüşüm projesi
ise ‘Çağdaş Cumhuriyet’ kalkışıyla bir şekilde hesaplaşma
projesi olarak gelişmektedir. Devleti ele geçirenlerin bu projenin fevkalade
ustalıkla yürütülme sürecinde baskı aracı olarak uygulamaya koydukları siyasi
tutuklama ve davalar olağan yargılama sistemi içinde değerlendirilemez. Zaten
amaç da hukukun kurallarını uygulamak değil, siyasal amacı sağlamada hukuku bir
araç olarak kullanmaktır.”
Niçin? Orta doğuya demokrasi ihraç etmek için tabii. Yani
liberal kapitalizmi, sosyalist blok gibi bir engelde olmadığı için, yaymak ve
kapitalizmin pazar ve kaynaklara doğrudan ulaşarak rahatlaması için tabii.. içerdeki
muhalefetle büyük ülkelerin çıkarları uyuşunca her türlü zemin kolayca
oluşturulur. Nitekim bütün dünyada egemen güçlerce oyun böyle oynanıyor.
***
Kurban bayramı nedeniyle 1 hafta kadar bu köşede
olamayacağım. Tekrar buluşuncaya kadar sizlerden ayrılırken yarın başlayacak
kurban bayramınızı en içten dileklerimle kutlarım. Nice mutlu bayramlara..
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 24.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder