Siz hiç kum üstünde gene kum kullanılarak resim yapılırken
gördünüz mü? Ünlü tv program yapımcı ve sunucusu Acun Ilıcalı’nın “Yetenek
Sizsiniz” yarışmalarını izlediyseniz görmüş olmalısınız. Orda bir yarışmacı
böyle resimler yaparak yarışmıştı. Resimler diyorum çünkü yarışma sırasında
kendisine verilen süre içinde tek bir resim yapmıyordu. O resimler bazen üstüne
koya koya gelişip, birbirini izleyerek süreklilik kazanıyordu. Bazende resim
alanını, yani tuval diyebileceğimiz kum dolu bir çerçeveyi ressam (yarışmacı)
elinin tersiyle önceki yaptıklarını silerek yeni resme yer açıyordu. Burada bir
sinema filmi izler gibi resim yapılışını izliyorduk. Gerçektende ustaca resim
yapılıyordu. Her geçiş aşaması ortaya çıkan resim kadar ilgi çekiciydi. Kum
aynı kumdu. Değişen bir şey yoktu. Söz konusu olan sadece iki usta elin
becerisiydi.
Bunu toplumsal yapımıza da uygulayabiliriz. Siyasi
iktidarlar toplumu o tuvaldeki kum gibi istedikleri biçimde elbette hassas bir
dengeyi gözeterek kullanıyorlar. Kumun bir algısı yok fakat toplumun hem algısı
hem istenci (iradesi) var. Gelgelelim toplumu güdülendirmek için sayısız
yöntemlerin uygulanabileceği sayısız araç devreye sokuluyor. Bunu ressamın
elleri olarak görecek olursak ortaya çıkan manzara anlaşılır sanırım. Ekonomik
çıkar sağlamakta yöntem veya araçlardan sadece biridir ama belki de en
önemlilerinden biridir.
Her iktidar döneminde türeyen zenginler başka nasıl
anlatılabilir? Bu zenginliği partiye olan bağlılıkları ve aldıkları
sorumluluklarıyla elde eden olduğu kadar, parti liderine veya etkili bir isme
yakınlıkla elde edenlerde vardır. Birde bunun dışında olup umut besleyenler var
ki onları izlemek hayli keyif verici.
Umutla beklenti içine girerek iktidarın destekçisi olanların
çok şekilci olduklarını görmemek mümkün değil. Erkekler bıyık kesimine bile
önem verirken eşlerini partili kadınlarla beraber olmaya teşvik ediyorlar.
Eşlerde açık dolaşırken aniden türban takar hale geliyorlar. Kimsenin
örtünmesine karşı değilim. Herkes inancı doğrultusunda davranma hakkına
sahiptir. Karşı olduğum bu çıkar çevrelerinin dini oyuncak haline
getirmeleriyle, türban takarak örtündüklerini sananların daha çekici, göz alıcı
olmalarıdır. Ama bugünkü konumuz bu değil bu bölümü daha fazla uzatmayacağım.
Şekilciliğe dönecek olursak, ne çok badem bıyıklı var
farkında mısınız? Pala bıyık, pos bıyık, gaytan bıyık kalmadı. Başbakan bıyığı
denebilecek makineyle tıraşlanmış kirli sakal gibi duran badem bıyıklar şimdi
gözde. Kırk yılda gele gele geldiğimiz yer gene bıyıklardır. Bu ne demektir
biliyor musunuz? Ne kadar yol alırsanız alın eninde sonunda güdülen amaçla
gösterilen şey şekilcilikten başka bir şey değil demektir. Buda siyasetçinin
elindeki toplumun, tıpkı ressamın elindeki kum gibi malzeme olmaktan
kurtulamayacağını gösterir. Devirler, dönemler ne olursa olsun öyledir de.
Peki içerde durum böylede dışarıda nasıl? Her ülkenin iç
işleri kendini ilgilendirir diyeceğim, diyemiyorum. Keşke öyle bir dünya olsa! Yok
ki!.. uluslar arası boyutta da o
ressamın rolünü büyük devletler oynarlar. Diğerlerine kum olmak düşer. Ülkesini
zorbaca yöneten iktidarlar bile dışarıda süt dökmüş kedi kadar
uysallaşabiliyor. Büyük ülkeleri ziyarete giden küçük ülke yöneticilerinin foto
muhabirlerine verdikleri pozlar her şeyi anlatıyor. Büyük ressamın isteklerini
yapmak üzere emir almaya hazır oldukları her hallerinden anlaşılıyor.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 01.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder