Zaman
su gibi akıp gidiyor. Felaketlerin içindeyken, bu zor zamanlardan çıkıp
rahata erişecek miyiz diye düşünürüz. Oysa bir bakmışsınız ki zaman geçmiş ve
köprülerin altından çok sular akmıştır. Hatta öyle olur ki bütün yaşananlar
unutulur, geride hatırlanacak şeyler pek kalmaz. Bundan 14 sene önce
yaşadığımız deprem felaketi de böyle bir şeydir. Unutulmasa imar yasalarında
çok sık değişiklik yapılır mıydı?
17 Ağustos
1999 deprem felaketi hiçte öyle kolay unutulacak şey değildir. Bir kere her
mahallede muhakkak depremde göçük altında kalarak kurtulan fakat sakatlanan çok
vatandaşımız var. O günlerin izini taşıyanları gördükçe yaşanan felaketi
aklımızdan çıkarmamamız gerekir, ama nerde.. Ayrıca her mahallenin her
sokağında hala yıkılan çoğu binanın yerine yenisi yapılamadığı için koca koca
boşluklar var. Ortalık dişi çekilmiş ağız gibi duruyor. Bu durumda o felaketi
unutmak istesek de unutturmuyor.
Ya yakınını
kaybetmişlere ne demeli.. Onların acısı hala taptaze. Onların sayısı da az
değil. Bakmayın açıklanan resmi kayıtlara, 3988 kaybımız olduğu işlenmiş o
kayıtlarda ama gerçek olduğu çok şüphelidir. 29701 yıkık bina kayıtlarda var
fakat can kaybı bu sayının nerdeyse onda biri olarak açıklanmıştı. O dönemin
muhtarlar derneği başkanına sorarsanız bu sayı 22.000 idi. Bizim mahallemizde 2
tane apartman yıkılmıştı. Her kat 4 daire olmak üzere o iki apartman biri 4,
biride 5 katlıydı. Yani toplam 36 daireliydiler. Bunlarda can kaybı 73 idi.
Yani daire başına ortalama 2 kayıptan söz edebiliriz. Mahallemize bağlı 3
sokakta müstakil binaların yıkılması sonucu otuzun üzerinde kişi hayatını
kaybetmişti. Yıkılan bina sayısıyla açıklanan can kaybı bir birini tutmuyor.
Tıpkı bu depreme Gölcük yada Kocaeli depremi denmesinin tutmaması gibi. Daha
sonra Marmara depremi diyerek gerçeği söylemiş oldular.
Depremin
olduğu güne giderek yaklaşıyoruz. Bayramdan sonraki hafta 17 ağustosa erişiriz.
Mal kaybı yerine gelir, geldi de, fakat yitirdiğimiz canlar gelmez. Onların
acısı bizler ölene kadar yüreklerimizde olacak. Allah cümlesine rahmet etsin.
Deprem
sonrasında şehri tanımaya imkân yoktu. Adres tarif etseniz edemezdiniz. Şehir
en önemli köşelerini yitirmişti. O kadar belirsizlikler vardı ki şehrin
geleceği ne olacak denildiğinde herkes farklı şeyler söylüyordu. Camili ve
Karaman köylerindeki araziler yerleşime alındı. Ne hikmetse birileri oraları
kapatmıştı. Onlar şimdi deprem zengini. Konumuz bu değil, geçiyoruz.
Deprem
sonrası konut alanı olan yeni yerleşim merkezi Camili, Karaman ve Korucuk,
Adapazarı’na uzak. Buraya her ne kadar resmi daireler taşınsa da cazibesi yok.
Adapazarlılar bu sebeple kendi imkanlarıyla arsalarında eski evlerinin
yerine ya yeni ev yaparak, yada onarılabilir olanları onararak şehirlerini
terk etmediler. Karamanda oturan bir arkadaşım unutulmuşluk ve terk edilmişlik
duygusu yaşadıklarını söylüyor. Alış veriş merkezlerinden uzak olan yerlerde
kendi arabanız yoksa mahrumiyeti yaşarsınız. Gece belli bir saatten sonra ne
şehir merkezine gidebilirsiniz, nede şehir merkezindeyseniz geri
dönebilirsiniz. Ulaşım bu yerler için çok önemlidir. Fakat gel gelelim ulaşım
cepleri yakar, aile bütçesinde önemli delikler açar. Oralarda oturanlar
işyerleri, okulları ve alış veriş merkezleri Adapazarı’nda olduğu için bu
sıkıntıyı maalesef çok yaşayacaklar.
Şehrimiz
doğal gaz çalışmasına kadar tertemiz ve çok güzel yollara sahipti. Şimdi her
taraf yamalı bohça durumunda. Bir gerçeği söylemeden durmayalım, şehrimiz
eskisinden bile güzel. Dışarıdan gelenler, o dişi çekilmiş ağız gibi duran boş
yerleri saymazsak, bu kentin deprem yaşadığına inanamaz.
Allah o
günleri bir daha göstermesin demek istiyorum, Kuzey Anadolu Aktif Fay hattı
üstünde olmamız nedeniyle diyemiyorum.
3-4 sene önce Sakarya üniversitesinde Marmara depreminde Adapazarı’nın durumu ve olabilecek yeni depremler konulu konuşmalar yapılmıştı. Bu arada konuşmacı konuklardan Türkiye Jeofizik Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan şehrimizi gezmiş. Sakarya çukurunda 2025 yılına kadar, 2 büyük deprem beklediğini belirten Ercan: “Bazı bilim adamları Sakarya’da artık 100 yıl deprem yok diye iyimser açıklamalar yaptılar. Ama bu bilimsel gerçeklere tamamen ters. Çünkü Sakarya İstanbul’un deprem sibobudur. Sakarya çukurunda depremler çok olur. Aşağı yukarı 7 ile 25 yılda bir Sakarya çukurunda yıkıcı depremler olur. 6 ya da daha büyük depremler oldu. Yapmış olduğumuz enerji hesaplarına göre Sakarya'da 2023 yılına kadar 2 tane 6 büyüklüğünde 6 ya da daha büyük bir deprem beklentim var. 7.6 büyüklüğünde bir deprem olacak mı? Hayır o büyüklükte bir deprem beklemiyorum. O tür bir depremin olması için 2056 yılına kadar depremsiz geçirmesi gerekiyor. Bu bölgenin bulunduğu Sakarya’nın yer kabuğunun bu kadar gerginliğe karşı dayanacak gücü yoktur. 2023 ve 2025 yılına kadar, belki İstanbul dahi depremini görmeden Sakarya çukuru 6 yada daha fazla 2 adet deprem görecektir” diye konuşmuş.
Sakarya Üniversitesindeki konuşmalarda Adapazarı’nda
on yıldır deprem olmadığı, bunun gaz birikmesine yol açtığı belirtilerek,
yetkililerden orta hasarlı konutların acilen onarılmaları veya onarılamayacak
durumda olanların yıkılmaları istenmişti.
Yeni bir
depreme ne kadar hazırlıklıyız? Geçen depremde olduğu gibi kentimiz
yöneticileri şok geçirirler ve ne yapacaklarını bilmez durumda olurlarsa
onlardan nasıl acil müdahele etmelerini bekleyeceğiz? Bizim mahalle
muhtarımızda dahil, valimiz de depremde kenti terk etmişti. Bunun üzerine
rahmetli Ecevit’ in başbakanı olduğu hükümet ilimize yeni vali atamıştı.
Madem
ülkemiz deprem kuşağı üzerindedir, deprem konusunda uzman olan Japon deprem
mühendislerinden neden faydalanılmaz? Onların depremden en az hasar ve kayıpla
çıkma konusunda uyguladıkları yöntemler bizde de neden uygulanmaz? Uygulanacak
önlemler halka anlatılarak halk bilinçlendirilmelidir.
O dehşet
günlerini hiç unutmamak, gelecek depremlerden en az etkilenmenin birinci
şartıdır.
Şehrimizin zemin yapısı dikkate alınmadan verilecek çok kat
ruhsatı cinayet işlemekle eş değerde olacaktır. Son aldığım bilgiler, yeni
yapılacak binalara 3 kat ruhsatı verilebileceği yönündedir.Yöneticilerimiz 1967
depremini unutan geçmiş yöneticilerin durumuna 1999 depremini unutarak
düşmesinler dilerim.
Yayın Tarihi: 26.07.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder