Bilimsel olmayan, sonuçları nerdeyse aynı olan olayların
farkında olma halidir gözlem. Buradan hareketle söyleyecek olursak, gözlem,
bilmeye giden yoldur.
Mahallemde koltuk döşemeci sevdiğim bir komşum vardı. Deprem
sonrası iş yeri yıkıldığı için daha az hasar gören komşu ilimiz Kocaeli’ne
gitti. Yıllardır orda tutunmaya çalışıyor. İsmini kendisi rencide olmasın diye
vermiyorum.
Bizim orda sokak lambasının altında herkesle olduğu gibi
onunla da az sohbetimiz olmadı. Sokak lambamız bizim üniversitemizdi. Ne çok
konuşma sonrasında ne çok şey öğrendik orda. Bir keresinde burnu kızarmış sesi
kısık ve öksürükle geldi. Grip olmuş. Ona önerilerde bulunup erkenden göndermek
istedim. Kalacak durumda değildi. Giderken bir gözlemini anlattı. Bu komşum her
nezle başlangıcında sekse baş vurduğunu, ardından aldığı ılık duşla bir aspirin
içip yattığını, ertesi sabah çakı gibi kalktığını söyledi. Bir gözlem sonucu
tekrarlanan uygulamayı gazetenin birinde tıp dünyasından bir haberde öneri
olarak görünce şaşırdım. Öneri bilimsel bir tabana oturtulmuştu.
Soğuk algınlığında vücut kendini korumak için daha fazla
kalori yakarmış. Biz onu ateş olarak algılarmışız. Böylelikle dışarıdan alınan
mikropları yok etmeye çalışırmış. Seksle harcanan enerji esnasında yakılan
kalori miktarı vücudun kendini korumak için yaktığından fazla olduğu için
mikropların direnci kırılıyormuş. Duş ise ter yoluyla atılan (biraz ukalalık
yapayım da tıp dilindeki kelimeyi kullanayım) toksinlerden bedenin
arındırılmasını sağladığı gibi, deri üstü gözeneklerin temizlenerek yeterli
derecede oksijen alması sağlanırmış. İşte bu nedenle seksin nezle ve gribe en
etkili ilaç olduğu söyleniyordu.
*
Yıllardır uçaklar düşer. Ya pilot hatasıdır, yada teknik
arıza düşüşe neden olur. Her düşen uçak üretici firmanın itibar yitirmesine
neden olacağı için, bir de ayrıca can ve mal kaybını önlemek için düşüş nedeni
incelenir. Uçağın uçuşu sırasında pilotların konuşmalarını ve uyguladıkları kullanımla
ilgili hareketleri kaydeden, adına kara
kutu denen kayıt cihazının incelenmesi sonrasında düşüş nedeni anlaşılıyor.
Nedeni anlaşılamayan düşmeler yok mudur? Vardır belki. Uzun süredir düşen
uçaklarla sonradan olan depremler arasında bir bağlantı olduğunun farkına
vardım. Bu konuda da yalnız değilmişim meğer.
İşte sırasıyla birkaç örnek:
BENİN’in ticari
başkenti Cotonou’dan Beyrut’a gitmek üzere havalanan Boeing 727 tipi yolcu
uçağı düştü ve 111 kişi öldü. Faciadan sadece saatler sonra İran sallandı. Yani
yine bir uçak kazası ve hemen ardından yine bir deprem. Bu da yıllardır
süregelen uçak kazalarıyla depremler arasında bir bağlantı var mı yok mu
tartışmasının alevlenmesine neden oldu. Bazı bilim adamları depremler ve uçak
kazaları arasında bağlantı olduğunu iddia etse de havacılar bu görüşe karşı.
Diyarbakır uçağının düşmesinin hemen ardından kent 5.6 ile
sallandı.
Trabzon (Mayıs-2003)
İspanyol askerlerini taşıyan uçak, Trabzon’da düştü.
Japonya’da 7.0 büyüklüğünde deprem oldu.
İran (Şubat - 2003 )
İran’ın başkenti Tahran’da Mehrabad Havaalanı’nda kalkış sırasında
düşen Devrim Muhafızları’na ait Antonov 74 tipi askeri uçakta bulunan 36 kişi
öldü, 2 kişi de yaralı kurtuldu. Aynı gün yüz binlerce kilometre uzaklıktaki
Alaska’da 5.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Can kaybı olmadı.
Güney Kore (Nisan
2002)
Güney Kore’de düşen yolcu uçağının 155 yolcusu ve 11
mürettebatı vardı. Kuyruğunu çarparak düşen uçağın arka kısmı tamamen
parçalandı. Uçağın ön kısımda oturan 39 kişi sağ kurtulmayı başardı. Kazanın
hemen ardından Yunanistan, Japonya ve Mısır’da büyük depremler yaşandı.
Bahreyn (Ağustos
2000)
Bahreyn’de yolcu uçağı inişine çok kısa bir süre kala denize
çakıldı. Kazanın ardından önce Japonya sonra da İtalya’da deprem meydana geldi.
Marmara (17Ağustos
1999)
1999 marmara depremi denen aslında en çok kentimizin
etkilendiği depremden önce tam 10 uçak kazası olmuş. Sonra dünyanın, depremden
etkilenme alanı en geniş alan olan bu deprem olmuş.
Listeyi uzatmaya gerek yok! Bunlar sizce tesadüf olabilir
mi? Ortada kanıtlanması gereken bir durum var. Sadece gözlem yetmez. Oysa
elimizde çekim alanlarıyla ilgili bilimsel bilgiler var. Yıldızlar ve yer
kabuğunun yaydığı elektro manyetik dalgalar bu çekimi oluşturmaktadır.
Depremden önce elektro manyetik dalgaların arttığı düşünülemez mi? Bu elektro
manyetik dalgalar uçağın kontrol mekanizmalarını devre dışı bırakamaz mı? Gerçi
depremi önceden haber veren çok işaret var. Konumuz tesadüfle gelen gözlemden
ibaret olduğu için işin o tarafını başka bir yazıya bırakalım.
Yayın Tarihi: 19.07.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder