31 Temmuz 2013 Çarşamba

SÜREĞEN DEĞİNMELERİM 1

Adam gibi adam tanımını güven veren kişiler için kullanıyoruz. Her işin başı güven.. Hatta güven sevgiden bile önce gelir. Etrafınızda bu tanıma giren kaç kişi var biliyor musunuz? Dikkatlice araştırdığınızda adam gibi adamların azlığına şaşarsınız. Sanatçılar arasında adam gibi adam denilebilecek sanatçı sayısı da azdır. Barış Manço rahmetli bu konuda halkına güven veren bayraktar isimlerden biriydi. Rahmetli Cem Karaca da.. Yaşayan sanatçılardan benim çok beğendiğim ve güvenimi hiç sarsmayan sanatçılardan, sanatı kadar cüssesi de dev, Volkan Konak bu tanımı fazlasıyla hak ediyor.

Karadenizli şarkıcı, “Maçkalıyız' diye bize yıllarca ‘Komünist’ dediler ama ben “Ecevitçiyim, Ecevit’ten başka siyasetçi tanımam” dedi. Bülent Ecevit’e olan hayranlığını, “Bülent Ecevit’in hayatta bir kooperatif evi vardı. Başka da bir şeyi de yoktu. Benim için önemli bu. Diğerleri benden uzak olsun. Onlara sadece saygı duyarım. Çünkü bizim aldığımız terbiyede kimsenin duyguları üzerine basarak yükselmek yoktur” diye belirtmiş. Rahmetli Bülent Ecevit bir çok özelliğiyle adam gibi adam tanımındaydı gerçekten. Çoğu siyasetçi devlet yönetiminde komisyoncudan farksız. Bu yüzden devleti yönetiyorlar ama devlet adamı olamıyorlar.

***

Dört sene önce ABD’nin Avrupa ve Avrasya İlişkilerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon’du. O Gordon görevi sırasında kriterleri yerine getirmesi durumunda Rusya’nın da NATO üyesi olabileceğini söylemişti. İş buraya kadar geldi demek. İkinci dünya (paylaşım) savaşı sonrasında 9 nisan 1949 yılında o zamanki adıyla Sovyetler Birliği olan şimdiki Rusya’nın komünist yayılmacılığına engel olmak amacıyla kurulan NATO bu gün Rusya’yı da içine alacak. Tarihin cilvesine bakın.

Nerdeyse 20 yıldır varlık nedeni olan tehdit ortadan kalkınca NATO dikkatlerini başka yönlere çevirerek var olma çabasına AB’yi ikna etmiş durumda. Peki dikkatini çevirdiği yerler nereleri, görüyor musunuz?

***

Önce kutsallık nedir görelim, sonra size anlatacaklarım var.
Kutsallık hakkında çok açıklama buldum. Aşağıdaki dört açıklamayı yeterli gördüm.
Kutsal:
1. Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes.
2. Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, kutsi, mukaddes, lahut
3. Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen
4. Felsefede: Tanrı’ya adanmış olan, tanrısal olan.

İngiliz Daily Mail gazetesinin haberine göre, İngiltere’nin ünlü sanat galerilerinden Modern Sanat Galerisi’nde, ziyaretçilere bir masanın üzerine İncil konulmuş. Gelen ziyaretçilerden ilgili sayfalardaki konularda düşüncelerini yazmaları istenmiş. İncil, sayfaları içindeki konulara göre hakaret ve saldırı türünden yazılarla dolmuş ve bazı sayfalar yırtılmaya başlanmış. Gelen tepkiler üzerine İncil demir bir kafes içine konulmuş, ziyaretçilerden bu kez kafesin kenarındaki kağıtlara yazmaları söylenmiş. En kötü hakaretler eş cinsellerden gelmiş.

Bütün bu olanlar Vatikan’ı kızdırmış tabi. Başdanışmanı tarafından yapılan açıklamada, “Papa, İngilizlerin vergileriyle düzenlenen bu iğrenç gösteriyi lanetliyor. İğrenç ve saldırgan buluyor. İncil'in yerinde Kuran olsaydı bunu yapamayacaklarını düşünüyor" denilmiş.

Buradan kendimize pay çıkarabiliriz. Papalık bile kabul etmiş, bizim dinimize ve kutsalımıza kim ne yaparsa, en başta biz Türkler’in ve bütün İslam dünyasının tepkisini görür. Bundan önce gördüğü gibi.

***
Bizde anlatacağım şey olsaydı nasıl karşılanırdı acaba? Bir süre New York Times’ın verdiği habere göre, New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg’in başlattığı plan içinde, evsiz ailelere tek yönlü uçak biletleri ücretsiz olarak veriliyormuş. İsteyen aileler, kendilerini kabul edecek bir akrabadan onay alınmasının ardından ülke içi ya da dışında istedikleri yere gidebiliyormuş. Şu ana kadar, 550 ailenin ABD içinde 24 eyalete ve beş kıtada farklı ülkelere gönderildiği belirtilmiş.

Benzer olaylar yaşlı nüfusu çok olan Japonya ve AB ülkelerinden Almanya ve İskandinav ülkesi İsveç tarafından da bir ara yapılmak istendi. Özellikle Japonya Türkiye de yaşlılar için tatil köyü kurmak istemişti. Buraya Japon yaşlıları yerleştirilecekti. Bakıcısı ve doktoruyla birlikte yaşadıkları sürece burada kalacaklar ve maaşları Japon devletinden alacaklardı. Sonra ne olduğunu bilmiyorum.

Anlayacağınız gibi gelişmiş ülkeler safralarını atıyor. Baştaki soruyu bir kere daha soruyorum. Bizde böyle bir olay yaşansa nasıl karşılanırdı? İnsanlara ırk ayrımı yapar gibi kuşak ayrımı ve gelir ayrımı yapmak insan haklarıyla bağdaştırılır mıydı? Dışlamanın erdemleri mi türetilirdi yoksa? Büyük tepki çekerdi sanırım. Ne insanlığımız kalırdı, ne vicdanımız..  Buradan şunu anlamak mümkün: Yoksulluk paylaşılır zenginlik paylaşılmaz. Yaşlılıkta zenginliğin önünde en azından moral olarak engel oluşturur.



DEVAM EDECEK

Yayın Tarihi03.07.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder