Ramazan ayının bugün 16. günü. Ramazan ayı edebi öğrenme
ayıdır, ne mutlu öğrenenlere.. Bu ayda
yapacağınız ibadetleriniz makbul, oruç ve dualarınız kabul, ramazanınız ve bir
ödül, bir armağan gibi hemen onun ardından gelen ramazan bayramınız şimdiden
kutlu olsun sevgili okurlar.
Ramazan ayında farz kılınmış olan oruç dinimizin beş
şartından biridir. Her Ramazan inananlar bu farzı yerine getirir.
Bu ay aç kalma ayımıdır sadece? Eğer oruca bu gözle
bakılırsa yanlış yapılıyor demektir. Kestirme bir sözle yüce Allahın
günahlarımızı affedip cennetine alması için de denilirse gene yanlış yapılıyor
demektir. Amaç sadece cennete girmek olsaydı hiç hareket etmeden, uyuyarak da
cennete gitmek mümkün olurdu. Oysa hayatı üretmeyen, ama doğru dürüst bir
hayatı üretemeyen kimseye cennet verilmeyecek.
İşte dinimizin beş şartından oruç ve zekât bu hayatı en iyi
şekilde üretmenin yollarını açan buyruklardandırlar. Bu ibadetlerle insanın
diğer canlılardan ayrılarak nasıl insan olacağını öğreniyor ve onun
çalışmalarını yapmış oluyoruz. En başta öğrendiğimiz yaradana ve
yaradanın yarattıklarına karşı edepli olmaktır. Bugün edep
kelimesine karşılık olarak kullandığımız ‘saygı’ veya ‘utanmak’ kelimeleri edep
kelimesini açıklamaya bence yetmez. Çünkü edep varlığın tamamını içerir. Nedir
edep derseniz dinsel düşünüşü insanın fikri hayatından barışla harmanlayarak
günlük hayata indirme çabasına, yani tasavvufun içine girmiş oluruz.
‘Edep’ kelimesi
dilimizin en güzel kelimelerinden biridir. Dört harften kurulu bu küçücük
kelime bir mana alemi sunuyor bizlere. Tasavvufun
yüzyıllardır üzerine tirediği, varlığı onunla özdeş bu kelime hem bu kadar göz
önünde, apaçık; hem de kapalı bir kutu kadar sırdır bizlere?
Gelelim edebin ne olduğu konusuna.. Bunu
öğrenmeden yapılan ibadetler, borç ödemekten başka bir anlam taşımayacaktır.
Edep dedikodudan, haksızlıktan ve ithamdan uzak durmaktır.
Sadece o değil. İnsan-hayvan, canlı-cansız veya
önemli-önemsiz ya da zengin-fakir ayrımı yapmadan etrafına hoş bir nazarla
bakmak; “eyvallah” diyebilmek, “eyvallah” kelimesi üzerine kafa
yormaktır.
Bilgi bir perdedir. Sen ne kadar bilirsen bil, nasıl bir
alim olursan ol, en cahil görünen insandan bile öğrenecek bir şeyin vardır
elbet. Edeb bunu unutmamaktır.
İnsan ayrımı yapmamaktır edeb.
Sokaktaki bir berduşun yanında da Karun kadar zengin ya da
Süleyman kadar muktedir görünenin yanında da aynı sakin idrakla durabilmek;
saydam ve şeffaf olabilmek; girdiğin mekâna ya da konuştuğun adamın nabzına
göre laf değiştirmemek, ince hesap bilmemektir edeb. Bildiği tek incelik
kendisinin iğne deliğinden geçecek kadar hem kişilik, hem cüsse bakımından
incelik olmalıdır.
Tek başınayken de başkalarının yanındayken de şefkati elden
bırakmamak; dış görüntülerden, parlak kabuklardan, ünvanlardan, payelerden
etkilenmemek; her işte her adımda yüreğe bakmak, yüreğin ibresine göre yol
almak.....ve habire BEN demekten vazgeçmektir edeb.
Edeb bir ahenk meselesidir. Akord edilmektir.
Edeb ahenk içinde olmak demektir. Tabiatla, kainatla,
yaradılışla, bütünle ve katreyle sürekli uyum....
Edep bildiğimiz anlamının dışında nerelere kadar
varıyor gördünüz değimli? İşte ibadetler bunun için vardır. Şeytan ‘ben’ dediği
için iddialaştı ve şeytan oldu. İnsan ‘ben’ demediği kadar insan olabildi. Yani
şeytan varlığa karşı edepsizdi.
Edebi olan atom bombasını atabilir
mi? Atamaz çünkü varlığa hakarettir. Toptan varlığı imhadır. Atomla ormanı,
nehirleri ve onların içindeki canlıları, sadece atomun atıldığı zamanda değil
bütün zamanlarda etkiler ve yok edersiniz.
Günümüzde aşırı bireyselleşmenin
getirdiği yalnızlık sonucu putlaşan ben merkezcilikle, insanlık atom kadar
etkili bir imha hareketinin içindedir. Herkes o hareketin oyuncusu olduğu için,
bunu kimse göremez. Bu oyundan kopmadıkça gerçek insan olamayız. En çok kendine
ağlayanlardan ve en çok kendini övenlerden korkun. Çünkü onların merhameti atom
bombasının merhameti kadardır.
Edepli olursanız sevmeyi de
bilirsiniz. Edepsiz sevgi çıkarcı sevgidir ve ömrü kısa olur. İnsanlığın
insanlık kadar eski sevgisizlikleri edebin çok sık unutulduğunu gösteriyor
bizlere. Gelin-kaynana ilişkileri buna verilebilecek en güzel örnektir. Ne
yazık kendini sevgisizliğe mahkum edenlere.. çünkü yaradılanı sevmeden yaradana
ulaşılamaz.
Edepli olmadıkça ibadetlerin
nafile olacağını unutmayalım.
Yayın Tarihi: 24.07.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder