31 Temmuz 2013 Çarşamba

RAMAZAN! EDEBİ ÖĞRENME AYI

Ramazan ayının bugün 16. günü. Ramazan ayı edebi öğrenme ayıdır, ne mutlu öğrenenlere..  Bu ayda yapacağınız ibadetleriniz makbul, oruç ve dualarınız kabul, ramazanınız ve bir ödül, bir armağan gibi hemen onun ardından gelen ramazan bayramınız şimdiden kutlu olsun sevgili okurlar.

Ramazan ayında farz kılınmış olan oruç dinimizin beş şartından biridir. Her Ramazan inananlar bu farzı yerine getirir.

Bu ay aç kalma ayımıdır sadece? Eğer oruca bu gözle bakılırsa yanlış yapılıyor demektir. Kestirme bir sözle yüce Allahın günahlarımızı affedip cennetine alması için de denilirse gene yanlış yapılıyor demektir. Amaç sadece cennete girmek olsaydı hiç hareket etmeden, uyuyarak da cennete gitmek mümkün olurdu. Oysa hayatı üretmeyen, ama doğru dürüst bir hayatı üretemeyen kimseye cennet verilmeyecek.

İşte dinimizin beş şartından oruç ve zekât bu hayatı en iyi şekilde üretmenin yollarını açan buyruklardandırlar. Bu ibadetlerle insanın diğer canlılardan ayrılarak nasıl insan olacağını öğreniyor ve onun çalışmalarını yapmış oluyoruz. En başta öğrendiğimiz yaradana ve yaradanın yarattıklarına karşı edepli olmaktır. Bugün edep kelimesine karşılık olarak kullandığımız ‘saygı’ veya ‘utanmak’ kelimeleri edep kelimesini açıklamaya bence yetmez. Çünkü edep varlığın tamamını içerir. Nedir edep derseniz dinsel düşünüşü insanın fikri hayatından barışla harmanlayarak günlük hayata indirme çabasına, yani tasavvufun içine girmiş oluruz.

‘Edep’ kelimesi dilimizin en güzel kelimelerinden biridir. Dört harften kurulu bu küçücük kelime bir mana alemi sunuyor bizlere. Tasavvufun yüzyıllardır üzerine tirediği, varlığı onunla özdeş bu kelime hem bu kadar göz önünde, apaçık; hem de kapalı bir kutu kadar sırdır bizlere?

Gelelim edebin ne olduğu konusuna.. Bunu öğrenmeden yapılan ibadetler, borç ödemekten başka bir anlam taşımayacaktır.

Edep dedikodudan, haksızlıktan ve ithamdan uzak durmaktır.

Sadece o değil. İnsan-hayvan, canlı-cansız veya önemli-önemsiz ya da zengin-fakir ayrımı yapmadan etrafına hoş bir nazarla bakmak; “eyvallah” diyebilmek, “eyvallah” kelimesi üzerine kafa yormaktır.

Bilgi bir perdedir. Sen ne kadar bilirsen bil, nasıl bir alim olursan ol, en cahil görünen insandan bile öğrenecek bir şeyin vardır elbet. Edeb bunu unutmamaktır.

İnsan ayrımı yapmamaktır edeb.

Sokaktaki bir berduşun yanında da Karun kadar zengin ya da Süleyman kadar muktedir görünenin yanında da aynı sakin idrakla durabilmek; saydam ve şeffaf olabilmek; girdiğin mekâna ya da konuştuğun adamın nabzına göre laf değiştirmemek, ince hesap bilmemektir edeb. Bildiği tek incelik kendisinin iğne deliğinden geçecek kadar hem kişilik, hem cüsse bakımından incelik olmalıdır.

Tek başınayken de başkalarının yanındayken de şefkati elden bırakmamak; dış görüntülerden, parlak kabuklardan, ünvanlardan, payelerden etkilenmemek; her işte her adımda yüreğe bakmak, yüreğin ibresine göre yol almak.....ve habire BEN demekten vazgeçmektir edeb.

Edeb bir ahenk meselesidir. Akord edilmektir.
Edeb ahenk içinde olmak demektir. Tabiatla, kainatla, yaradılışla, bütünle ve katreyle sürekli uyum....

Edep bildiğimiz anlamının dışında nerelere kadar varıyor gördünüz değimli? İşte ibadetler bunun için vardır. Şeytan ‘ben’ dediği için iddialaştı ve şeytan oldu. İnsan ‘ben’ demediği kadar insan olabildi. Yani şeytan varlığa karşı edepsizdi.

Edebi olan atom bombasını atabilir mi? Atamaz çünkü varlığa hakarettir. Toptan varlığı imhadır. Atomla ormanı, nehirleri ve onların içindeki canlıları, sadece atomun atıldığı zamanda değil bütün zamanlarda etkiler ve yok edersiniz. 

Günümüzde aşırı bireyselleşmenin getirdiği yalnızlık sonucu putlaşan ben merkezcilikle, insanlık atom kadar etkili bir imha hareketinin içindedir. Herkes o hareketin oyuncusu olduğu için, bunu kimse göremez. Bu oyundan kopmadıkça gerçek insan olamayız. En çok kendine ağlayanlardan ve en çok kendini övenlerden korkun. Çünkü onların merhameti atom bombasının merhameti kadardır.

Edepli olursanız sevmeyi de bilirsiniz. Edepsiz sevgi çıkarcı sevgidir ve ömrü kısa olur. İnsanlığın insanlık kadar eski sevgisizlikleri edebin çok sık unutulduğunu gösteriyor bizlere. Gelin-kaynana ilişkileri buna verilebilecek en güzel örnektir. Ne yazık kendini sevgisizliğe mahkum edenlere.. çünkü yaradılanı sevmeden yaradana ulaşılamaz.

Edepli olmadıkça ibadetlerin nafile olacağını unutmayalım.

Yayın Tarihi24.07.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder