Kitapçı dükkanında cahil tezgahtar olmak ne demektir tahmin
edebilir misiniz? O bal kavanozundaki sinek gibidir. Kavanozun neresinde
duracağını bilemeden içine dalıp tadına vuruldukça daha çok batar. Aslında o
kavanozun içindeki baldan da bir haberdir.
Nil kırtasiyede sevdiğim bir arkadaşım vardı. Kan
kanserinden vefat etti. Rahmetliyi her bölümde çalıştırmışlardı. En uzun
çalıştığı bölüm fotokopi bölümü olmuştu. Oradan da vücudunda radyo aktif
fazlasıyla birikmiş, doktorlar böylelikle kan kanserine yakalandığını
söylemişlerdi. Bana bir keresinde türküler ve ozanlarla ilgili bir kitap
önermişti. Almam için çokta ısrar etmişti üstelik. O an için bana pahalı
gelmiş, alamamıştım.
O, kitaplardan tamamen bir haber değildi. Geneli hakkında
bir fikri vardı. Kitap almaya gelenlere önerilerde bulunabiliyordu. Bir gün
içinde olduğu hazinenin farkında olup olmadığını sordum. O da fazlasıyla
ilgilenecek zamanının olmamasından yakınmıştı.
Bilgisayar çağında bir çok güzel alışkanlıklar terk edildi.
Bunların arasında kitap okuma alışkanlığı da var. Gençlere sorun bakalım kaç
kişi ders kitabının dışında bir kitap okumuştur. “Ahmet
Kutsi Tecer, Esat Mahmut Karakurt, Yakup Kadri, Peyami Sefa...” gibi
yazarlardan söz edin kimse bilemeyecektir. Onlar için Orhan Kemal, Kemal Tahir
adları bilgisayar oyunları kadar çekici değil. Oysa edebiyat hayatla örtüşürken
bu tip oyunlar kişiyi hayattan koparıyor. Doğadan kopmuş veya koparılmış, zihinsel
ve ruhsal gelişim imkanları kapatılmış, bedeni ihtiyaçları kadar ufka sahip, yeni
bir mağara insanı doğuyor; farkında mısınız? Neyse.. Hayatın göstergesi olarak edebiyat eserleri
sinema veya dizi film olarak beğeni toplarken o eserlerin kitap olarak
okunmaması ilginç bir veridir. Giderek daha şifahi bilgiye (yani ağızdan ağza
aktarılan bilgiye) önem verdiğimiz için her bilgimiz derinliği olmayan sığ
bilgidir. Televizyonlarda konunun uzmanı olanların tartıştığı programı
izleyerek kültürümüzün arttığını düşünerek kendimizi aldatıyoruz. Bilgi
okumadan elde edilmez.
Son yıllarda çekilip ilgiyle
izlenen tıpkı “Yaprak Dökümü”, “Aşk-ı Memnu” romanlarından uyarlanmış dizi filmler
gibi Orhan Kemal’in yazdığı romandan uyarlanan “Hanımın Çiftliği” adlı bir dizi
film çok sevilmişti. Dizi filmlerin yeni mağara insanının doğmasında etkisi
nedir tartışılır belki, ama bir etkisi olacağı büyük bir ihtimal. Her olaya
kayıtsız kalan insanların tepkisizliğine bakarsanız bu söylediklerimde pekte haksız
sayılmam değil mi? Milliyet gazetesi yazarı Hasan Pulur’a göre izleyicilerden
çeşitli tepkiler geliyormuş. Bunlardan biri de Öznur Özdamar.
ÖZNUR Özdamar da İtalya’da ekonomi
doktorası yapıyorken, “Hanımın Çiftliği”ni internetten izlemiş, annesi tavsiye
etmiş...
Dizinin ilk bölümündeki Güllü’nün babası Cemşit’in bir lafına takılmış...
Kızının sinemaya gitmesini kabul edemeyen Cemşit, “Satacağım bu kerameti!” deyip, bel kayışıyla Güllü’yü döver.
Dizinin ilk bölümündeki Güllü’nün babası Cemşit’in bir lafına takılmış...
Kızının sinemaya gitmesini kabul edemeyen Cemşit, “Satacağım bu kerameti!” deyip, bel kayışıyla Güllü’yü döver.
ÖZNUR Özdamar tepkisini yazıp göndermiş:
“Roman 1961 yılında yazıldı. Az değil, 42 yıl geçmiş üzerinden ve biz hâlâ töre cinayetleriyle, kadın bedeninin namus gibi bir sözcüğün varlığı sebebiyle babası, amcası, erkek kardeşi tarafından idaresinden, kadına şiddetten bahsediyoruz. Vurun kahpeye gibi bir terim üretilmiş zamanında bu topraklarda ve ne yazık ki 21. yüzyılda dahi modasını yitirmemiş, hatta şekil değiştirmiş asın, kesin, biçin kahpeyi olmuş. Yıllar geçti, bu topraklar eline taşı, silahı alıp, erkek özgürlüğüne karışan, onları taciz eden bir kadın toplumu göremedi. Göremezler, çünkü erkekler annelerinin her şeyi yapabilecek özgürlüğe sahip, aslan oğullarıdır.
Feminist bir yanım hiç olmadı. İki cinsiyet uyum içinde yaratılmış, yarım elma olsunlar diye, biri elma, diğeri elmanın sapı olsun diye değil. Bu yazı erkek egemen bir topluma karşı duruş olarak da algılanmasın, değil zaten. Anadolu kadını hep sözüne değer verilen olmuştur aslında. Bu yazı gücü kötüye kullanan, şiddetle özgürlükleri örtbas etme emelinde olan istisnalara karşı yazılmıştır.”
Okudunuz işte, Öznur hanımın dedikleri bunlar. O dizide baba ve ağabey rolündeki oyuncular son derece sevimsiz ve itici karakterleri canlandırıyorlar. Geleneklerin egemenliğinde erkek kıyıcılığı böyle bir şeydir. Romanı okuduğunuzda da bunu görürsünüz. Bir kitapçıya gidip tezgahtara kitapla ilgili birkaç soru sorsanız size hiçbir cevap veremeyecektir. Kitaptan geçtim yazarları bile tanımayan çok! Sonra toplumsal değişimi bekliyoruz değil mi? Toplumsal değişim bir gelişmenin ürünüdür. Gelişmediğimiz söylenemez, cumhuriyetimizin kuruluşundaki durumla bugünkü durum kıyaslanamaz bile. Fakat kültürel yönden her geçen yıl gerilediğimizi rahatça söyleyebiliriz. Cahil tezgahtarlar buna en iyi örnektirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder