Sevgili okurlarım merhaba! Bayram dönüşü bir yazıyla tekrar
birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Tüm sevdiklerinizle umarım sağlıklı ve
neşeli bir bayram geçirmişsinizdir.
İnsan, sağlıklı olduğunda elindeki hazinenin değerini bilmek
şöyle dursun, sahip olduğu hazinenin farkında bile değildir. Kaybettiği zaman
fark eder ama geriye dönüş ne yazık ki yoktur artık. Ya yeni duruma alışıp
hayata öyle devam edecektir, yada sürekli sağlıklı günlerini anarak kendine
acıyacaktır.
Böyle bir tanıdığım engelli bayan vardı. Kendisiyle hiçbir
şekilde anlaşamazdım. Trafik kazasıyla bir ayağını diz altından kaybetmiş, bir
elide tutmaz olmuştu. Protez ayağını kullanamadı. Tek ayakla zıplaya zıplaya
gitmeye çalışırdı. Çocukların yürüteçlerinin açık bir türü olan engelli
yürütecini (wolker) kullanmayı bile istemiyordu. Bir keresinde “engelli olmayı
kendime yakıştıramıyorum, içime sindiremiyorum” demişti. “Kim sindirebilir ki”
dedim. “Biz de sindiremiyoruz, ama toplumla ve kendimizle kavgalı değiliz.
Hatta hastalığımızı kabul edip, kendimizi dert edinmemeyi öğrendik. Kendinizle
barışın, göreceksiniz hayat daha kolaylaşacak.” Dinledi mi? Hayır canım, ne
dinlemesi.. O bildiğini okudu.
Öyle içki ve sigara içiyordu ki sonunda kesik ayağını
kalçaya yakın yerden bir kere daha kestiler. Yetmedi ikinci ayağını da aynı
hizadan aldılar. Artık kucakta taşınıyor. Biraz hali vakti yerinde olan
babasının sayesinde (ki o da kızının müsrifliğinden bıkarak eskisi gibi para
göndermiyormuş) şoförler ve yardımcılarla bir süre daha gezmeye devam etti.
Hayata tutunmayı hiç düşünmeyen biriydi. Her şeyi boşlamış, kendini en olmaz
eğlencelere vermişti. İki oğlu bu yüzden annelerini terk etmişlerdi. Kendisini
küçük yaşta evlatlık alan teyzesi ve eniştesiyle kalıyordu. Şımarık ve hoppa
gençliğine büyük özlem duyuyordu. Sonunda analığı olan teyzesi ve babalığı olan
eniştesi 80 küsur yaşlarında vefat ettiler. Antalya’da yaşayan oğlu bir süre
yanına aldı ama bakamadı. Şimdi yaşlılar yurdunda kalıyor. Sağlıklı olmayı vur
patlasın çal oynasın biçiminde algılamanın yazgısı diyeceğim. Başka türlüsü
aklıma gelmiyor.
Öte yandan 36 yıllık dostum Faruk, askerlikten, talimlerde
silah atışlarından çıkan seslerin etkisiyle kulak çınlaması edinerek gelmişti.
Çıktığı doktorlar “bu durum artık senin yapışık ikizin, ondan kurtulman mümkün
değil, alışmaya ve unutmaya bak” demişlerdi. Uzun yıllar gece sessizliği onun
için işkence oldu. Çünkü sessizlikte kulağının içindeki çınlamayı daha çok
duyuyor ve bu yüzden uyuyamıyordu. Alt tarafı bir çınlama demeyin, o çınlamayla
bütün dengeniz bozulur. Her şey birbirine bağlı. Bir eksiklik, yada bir
fazlalık diğer organları da etkiler. Eski doğal hayatınızı yaşayamaz olursunuz.
… … …
Gazetenin birinde bir haber okumuştum. Haberi atmadım,
bilgisayarıma kaydettim. Bu gün tam sırası, onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Haber şöyleydi:
“Doktorların
yanlış teşhisi sonucu beyin kanaması geçiren ve hafızası 10 dakikaya inen
kadına 4 milyon sterlin (yaklaşık 10 milyon lira) tazminat ödenecek.
İngiltere’nin kuzey doğusunda
bulunan Durham’da yaşayan Cristina Malcolm 2002’de baş ağrısı şikâyetiyle
hastaneye gitti. Burada baş ağrısına bir virüsün neden olduğu yönünde yanlış
bir teşhis konulan kadın ciddi bir beyin kanaması geçirdi. Geçirdiği ikinci
beyin kanamasının ardından yaşama döndürülebilmesi için ameliyata alınan
kadının beyninden yarım litre kan alındı. Ağır kanamalar beyinde kalıcı hasara
sebep olurken talihsiz kadın 10 dakikadan daha fazla hiçbir şeyi aklında
tutamayacak duruma geldi.
Her şeyi defalarca söylüyor
Her şeyi defalarca söylüyor
Eşi Sandy Malcolm, yaşamlarının
bir hayli zorlaştığını söylerken karısına babasının öldüğünü 3 gün içinde 10-15
kere söylemek zorunda kaldığını ve her duyduğunda eşinin aynı derecede
üzüldüğünü görmenin kendisi için çok zor olduğunu söyledi. Çocuk sahibi olma
hayallerinden de vazgeçtiklerini söyleyen Sandy Malcolm, karısının tedavi
gördüğü iki farklı hastaneye ve yanlış teşhisi koyan doktora açtığı tazminat
davasını kazandı. Hastane personeli ve doktor, Malcolm çiftinden özür diledi.”
… … …
Hasta yakınları için en üzücü durum hafıza kaybı olsa gerek.
Yaşlılıkla gelen bunama da böyle değil mi? Sorulara cevap vermekten yorgun
düşersiniz. Hastaya çok üzülürsünüz, hele hasta olan çok sevdiğiniz kişi ise.. Ama ne olursa olsun hastayla birlikte sizde
tükenirsiniz. Bir yanlış teşhis veya yanlış tedavi sonucu yakınınız kötürüm
kaldıysa öfkenizin bile önemi kalmaz, çünkü ortadaki durumu düzeltmeniz size
düşmektedir. Bunun karşılığında alınacak yüklü bir tazminat belki bazı sorunları
çözer. Fakat bir insan önemli bir özelliğini kaybettiği için, eksik insan
olmaktan kurtulamaz ki.
Sözün kısası dostlar sağlık paha biçilmez ve saklı bir
hazinedir. Değerini bilmemiz, onu çarçur etmememiz gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder