31 Ekim 2013 Perşembe

İNSANSIZ İNSANİYET (İNSANLIK) 2

Üretimden tutunda sevk ve idareye kadar dolaysız olarak insanı yalnızlaştıracak bir biçimde dünyanın insansızlaştırmaya çalışıldığını, bunun her alanda yayıldığını, hatta ibadetlerin bir kısmıyla dinin içine kadar girdiğinin görüldüğünü belirttiğim yazımıza kaldığımız yerden devam edelim. 

“PAKETLİ KURBAN” HİZMETİ

         “Bayram’da (…)’dan paketli kurban hizmeti” sloganıyla sipariş toplayan (…) ise “Karaman” ırkı koçlardan oluşan kurbanlıklar için 575 lira olarak belirlediği tek fiyatı uyguluyor.
         Firma, müşterilerine kurbanlık ve teslim şartlarına ilişkin şu açıklamayı yapıyor:
         “Kurbanlıklarımız 1 yaşını tamamlamış sağlıklı koçlardan seçilir. Kurban Bayramı’nın 1. günü İslami usullere uygun olarak din görevlisi eşliğinde, noter huzurunda ve hijyen koşullarda kesilen kurbanlıklar özel kolilerine konularak soğutmalı araçlarla mağazalarımıza gönderilecek ve kurban alışverişinizi yaptığınız mağazadan size teslim edilecektir. Kurbanınızın kesilmiş karkas ağırlığı minimum 18 kilo olacaktır. Kolide 2 but, 2 kafes, 1 fleto, 1 gerdan, 1 sakatat torbası bulunur.”
         Deri ve bağırsakları THK’ya bağışlayan (…), bağış makbuzunu size müşteriye teslim ediyor.”

Haberi olduğu gibi sundum. Sizlerde okudunuz. Belki de bu kent yaşamının yoğun temposundan doğan zaman ve yer darlığından dolayı, birde her kurban bayramında kurban kesimi sırasında çıkan kötü manzaralar nedeniyle bu hizmeti beğenmişte olabilirsiniz. Ne deseniz haklısınız. Yüz yüze yapılacak her eylemin daha insani olduğunu düşünen biri olarak bunları da insansızlaşmaya giden sebeplerden biri olarak kabul ederim. Yakında “online hac” başlarsa hiç şaşırmayacağım. Buna şimdiden hazırlıklıyım. Evet insan olma özelliklerimizi giderek kaybedeceğimiz iyiden iyiye belli oluyor. Bu yalnızlaşan bireylerin nevrozlarını kim tedavi edecek? Bu nevrozların kimyasal nedenlerini bilen bilgisayarlarla mı çözülecek?

İyice insansızlaştığımıza başka bir örnek. O tarihlerde Hürriyet gazetesinde Özdemir ince köşesinden şöyle sesleniyor:

MUHARREM Topçu adlı 80 yaşındaki bir Kore gazisi Milas yakınlarında bir barakada ölmüş. Gene o tarihlerde birkaç gazetede ölümle ilgili bir fotoğraf ve haber yayınlandı.
Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan “Kore gazisinin yalnız ölümü” başlıklı haberi birlikte okuyalım:

“Muğla’nın Milas İlçesi’nde Bodrum Karayolu’nun 3’üncü kilometresindeki terk edilmiş bir restoranın baraka benzeri kısmında yaşamını sürdüren 80 yaşındaki Kore gazisi Muharrem Topçu ölü bulundu. Günlerdir maaşını almaya gitmeyince Muharip Gaziler Derneği Milas Şubesi’ndeki arkadaşları meraklanarakTopçu’nun yaşadığı barakaya gitti. İçeri girdiklerinde, gazi Topçu’nun yarı çıplak durumdaki bir deri bir kemik kalmış cesedini görünce şoke oldu. Yapılan incelemede,Topçu’nun üç gün önce hayatını kaybettiği belirlendi.”

SANKİ NAZİ KAMPI

Hayatım boyunca bu kadar çarpıcı az fotoğraf gördüm. Nazi toplama kamplarındaki üst üste yığılmış Yahudi cesetlerinden daha beter. “Bir deri bir kemik” deyimi bile yeterli değil, az gelir. Sadece bir iskelet, bir kemik yığını. Böyle bir erime, bedensel yok oluş birkaç günde, birkaç haftada, birkaç ayda olmaz. En azından altı ayın işi.
Nerede yaşadığını bilen Muharip Gaziler Derneği Milas Şubesi’ndeki arkadaşları bu süre içinde ne yapmıştı? Demek ki hiçbir şey yapmamış! Zavallı gazinin bu hale gelmesine nasıl göz yummuşlardı; dernek üyesi bir gazi lokantadan bozma bir barakada nasıl yaşardı; aralarında Kore gaziliğini ranta dönüştürmüş bir açıkgöz de mi yoktu?

GAZİDEN ÖZÜR DİLERİM

Muharrem Topçu adlı Kore gazisinin utanç verici ölümünün sorumlularını sayıyorum: Milli Savunma Bakanlığı, Milas Askerlik Şubesi, Milas Kaymakamlığı, Milas Belediye Başkanlığı, Mahalle Muhtarlığı ve Milas halkı.
Demokrat Parti iktidarının TBMM kararı olmadan sıradan bir Bakanlar Kurulu kararıyla Kore’ye gönderilmişti bu zavallı gazi. Demokrat Parti’nin gayrimeşru yolla yurtdışına gönderdiği bu vatan evlatları, Kore şehitleri ve Kore gazileri sayesinde Türkiye NATO üyesi olabilmiş ve ABD yardımlarından yararlanabilmişti. Ne yaman antikomünist olduğunu kanıtlayarak Yunanistan ile rekabet eder duruma gelmişti. Ama siz bakmayın hamasi palavralara, Türkiye ve halkı vefasızdır. Bu ölüm, bu intihar, bu cinayet sadece bir örneği!
Bu yazı bugün değil, dün yayınlanmalıydı. Haberi okur okumaz kaleme sarılmalı ve Kore gazisi için bir ağıt yakmalıydım. Utanç duyuyorum. Gaziden özür dilerim!
SORUŞTURMA AÇILMALIDIR
Bildiğim kadarıyla Avrupa ülkelerinde Gaziler Bakanlıkları ve Gaziler Günleri vardır. İngiltere’de Gaziler Günü’nde özel törenler yapılır, televizyonlarda yayınlanır. Fransa’da otobüs ve metro vagonlarında gaziler için özel koltuklar vardır. Toplum ve devlet şükran duyduğu gazilerin gündelik yaşamlarıyla, sağlıklarıyla, güvenlikleriyle yakından ilgilenir, sorumluluklar yüklenir.
Bir savaş gazisinin ileri yaşlarda bunalım geçirmesi, ruhsal dengesini yitirmesi, içine kapanması bilinen bir şey. Böyle durumlarda, kendi sorumluluğunu taşıyamayan gazilerin sorumluluğunu toplum yüklenir; kimsesiz olanlar hukuki deyimiyle “hacir altı”na alınır ve ona bakılır. Bu ülkede savaş gazileriyle ilgilenecek bir özel bakanlık kurulması zorunluluk olmuştur. Yukarda adını saydığım kuruluşlar bu ölümün başlıca sorumlusudur. Haklarında soruşturma açılması gerekir.

Ben o haberin fotoğraflarını da gördüm. Bir deri bir kemik kalmış ihtiyar gazimizin belden aşağısı çıplaktı. Eline verilen bankamatik kartı veya hesap cüzdanıyla, yetmediği besbelli aylığını çekmediği fark edilerek yaşadığı yere gittiklerinde rahmetlinin ölüsünü bulmuşlar. İşte insansız insaniliğe buda başka bir örnek.

Yazımızın başına dönersek Bir çarpıklık var bu işte. Kesin bir çarpıklık var! İnsansız insaniyet (insanlık) dönemi başladı.



BİTTİ


Yayın Tarihi: 02.10.13

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder