Keşke her sorun böyle çözülse. Ama
kim böyle insafa gelir ki?..
“Ozan Abdullah olarak tanınan Öztürk’ün Kayseri’nin Sarıoğlan ilçesine bağlı Tuzhisar beldesindeki evinin pencere demirlerini bir süre önce kırarak içeri giren hırsız evde altın ve para bulamayınca, sehpa üzerinde duran ve ‘sahan’ adı verilen kapaklı bakır tabağı çaldı.
Ölen annesinden hatıra olarak kalan bakır tabağın çalınmasından büyük üzüntü duyan Abdullah Öztürk, olayı duyurmak için bir türkü besteledi.”
Keşke tüm ilgili birimlerce
ülkemizde ve dünyada böyle çalışmalar yapılsa ve yeryüzünün kirliliği
azaltılsa..
“PAMUKKALE
Üniversitesi’nde (PAÜ), nano teknoloji
kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında
kendi kendini temizlemesini sağlayan bir ürün geliştirildi. TÜBİTAK’ın
da desteğini alan ürün için üniversite tarafından patent başvurusu yapıldı.
PAÜ
Mühendislik Fakültesi’ndeki Çevre Mühendisliği, Tekstil Mühendisliği ve Biyoloji Bölümü tarafından 18 ay önce, pamuklu kumaşların güneş
ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayacak bir ürün için çalışmalara
başlandı. TÜBİTAK’ın da destek verdiği projeye İtalya’dan Napoli Üniversitesi ve Kuzey İrlanda’dan da Ulster Üniversitesi ortak oldu. Çevre Mühendisliği
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Selçuk, Tekstil Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd.
Doç. Dr. Sema Palamutçu, Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fehiman
Çiner ve Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Hilmi Çon’un birlikte
çalıştığı projenin son aşamasına gelindi. Tekstil Mühendisliği labaratuvarında
pamuklu kumaş parçalarına nano partikülleri uygulandı. Ardından başta çay olmak
üzere çeşitli lekeler sürülen kumaş parçaları güneş ışığında yaklaşık 4 saat
bekletildi. Kumaşların deterjanla temizlemeye gerek duymadan, üzerindeki
lekeleri güneş ışığı sayesinde kendi kendine temizlediği gözlendi.”
Biz bu buluşla ne kadar tam gaz
gideriz bilmiyorum. Keşke sonuç alınabilse.. ama sanmıyorum. Buna benzer bir
çalışma uzay araştırmaları sırasında uzay endüstrisi tarafından bakteriler
vasıtasıyla denenmiş ve susuz çamaşır makinelerinde başarı sağlanmıştı.
Deterjan firmaları bunun yaygınlaşmasını 1970’lerden bu yana engelliyordu.
Keşke bu durum olmasa..
Ozan Abdullah Öztürk’ün evinde
yapılan soyguna dönelim. Nerde kalmıştık?
“Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çalınan bakır tabağın kendisi için çok değerli olduğunu belirterek, ‘Eve giren hırsız, annemden hatıra olarak kalan kapaklı bakır tabağı çalmış. Annem yoksul olduğu için yemeklerini bu tabakta yer, yiyeceklerini bu tabakta saklardı. Annem ölürken bile elinde tuttuğu bakır tabağı, yıllarca hatıra olarak sakladım. Hırsız evde altın veya para bulamayınca bakır tabağı çalmış. Tabağın çalındığına çok üzüldüm ve olayı anlatan bir türkü besteledim’ dedi.”
“Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çalınan bakır tabağın kendisi için çok değerli olduğunu belirterek, ‘Eve giren hırsız, annemden hatıra olarak kalan kapaklı bakır tabağı çalmış. Annem yoksul olduğu için yemeklerini bu tabakta yer, yiyeceklerini bu tabakta saklardı. Annem ölürken bile elinde tuttuğu bakır tabağı, yıllarca hatıra olarak sakladım. Hırsız evde altın veya para bulamayınca bakır tabağı çalmış. Tabağın çalındığına çok üzüldüm ve olayı anlatan bir türkü besteledim’ dedi.”
Neyse, bu konuya gene döneriz.
Konularımız çok.
Keşke herkesin bir uğraşı olsa..
meslek yaşamı bittiğinde çok gerekli çünkü. Ruhsal yıkıntıyı önlemenin başka
yolu yok! Olta avcılığı bunlardan biri.
“Çanakkale’nin
Ayvacık
ilçesi sınırları içinde yer alan Assos Antik Kenti’nde, 2 bin 300 yıllık bronz
olta iğneleri gün yüzüne çıkarıldı.
Kazı Başkanı Prof. Dr. Nurettin Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, antik dönemde Assos’ta balıkçılığın önemli yer tuttuğunu söyledi.
Önceki yıllarda kazılarda balık yemede kullanılan çok sayıda tabak ele geçtiğini anımsatan Arslan, bunların yanında bu yılki kazılarda insanların balık tutmada kullandıkları, bugünkü olta iğneleriyle hemen hemen aynı olan çok sayıda bronz olta iğnesinin gün yüzüne çıkarıldığını bildirdi.
Prof. Dr. Arslan, ‘Deniz kıyısında yaşayan bir halkın, aynı zamanda temel besinlerinden biri olan balıklardan faydalanmak için bu tür oltaları kullandıklarını açıkça söyleyebiliriz’ dedi.
Olta iğnelerinin stoada da (üstü kapalı, sütunlu galeri) bulunduğunu belirten Arslan, ‘Bu iğneler, günümüzden 2 bin 300 yıl öncesine ait objeler.
Assos’ta yaşayanlar, avladıkları balık türlerine göre bu iğneleri çok farklı boyutlarda üretmiş’ diye konuştu.”
Kazı Başkanı Prof. Dr. Nurettin Arslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, antik dönemde Assos’ta balıkçılığın önemli yer tuttuğunu söyledi.
Önceki yıllarda kazılarda balık yemede kullanılan çok sayıda tabak ele geçtiğini anımsatan Arslan, bunların yanında bu yılki kazılarda insanların balık tutmada kullandıkları, bugünkü olta iğneleriyle hemen hemen aynı olan çok sayıda bronz olta iğnesinin gün yüzüne çıkarıldığını bildirdi.
Prof. Dr. Arslan, ‘Deniz kıyısında yaşayan bir halkın, aynı zamanda temel besinlerinden biri olan balıklardan faydalanmak için bu tür oltaları kullandıklarını açıkça söyleyebiliriz’ dedi.
Olta iğnelerinin stoada da (üstü kapalı, sütunlu galeri) bulunduğunu belirten Arslan, ‘Bu iğneler, günümüzden 2 bin 300 yıl öncesine ait objeler.
Assos’ta yaşayanlar, avladıkları balık türlerine göre bu iğneleri çok farklı boyutlarda üretmiş’ diye konuştu.”
Oltayla balık tutulur tutulmasına
da, türküyle hırsız insafa getirilir mi? Keşke, ah keşke..
Ozan Abdullah’ın anne yadigârı
bakır tabağın bulunması için bestelediği türkünün sözlerini gelecek bölümde
görelim.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 30.05.2014