Geçen gün okuduğunuz ilk bölümde “asparagas” olarak
adlandırılan masa başı uydurma haberlerden söz etmiştim. Uydurma haberlerle
gündemden uzak, hiçbir konuyla ilgilenmeyen ve kolay güdülen yığınlar
oluşturulduğunu belirtmiştim. Benim amacım sizlerin dikkatlerini başka yöne
çekmek değil. Kimsenin çıkarına değil bu haberler. Yani Orhan Veli’nin “cımbız”
şiirindeki şirin hanımefendiler kadar dünyadan bir haber olabilme başarısını
gösteremediğim için kendimi zorluyorum. Ne deniyordu o şiirde;
Ne
atom bombası
Ne
Londra Konferansı
Bir
elinde cımbız,
Bir
elinde ayna;
Umurunda
mı dünya
Ah ne
mutlu hayat sürer böyle olanlar. Öyle her şeye kolay kolay üzülmezler.
Kendilerini üzen şeylerede hemen bir çözüm bulurlar.
Geçen bölümü mektuplaşmanın güzelliğini ve mektup beklemenin
heyecanını anlatarak,
elli altı sene sonra gelen mektuba ne demeli, evlenmeyi
düşündüğünüz kişiden gelecek mektupsa bu ne düşünürsünüz diye sorarak
bitirmiştim. Kaldığımız yerden devam edelim
***
Patricia Kirwan, sevgilisini yemeğe davet eden bir mektup
alınca, acı acı gülümsemekle yetindi.
Çünkü mektup tam 56 yıl önce postaya verilmiş ve bir aşk
katledilmişti! İngiltere’nin başkenti Londra’da 3 Mart 1950 tarihinde postaya
verilen bir mektup, tam 56 yıl sonra adrese ulaştı. The Sun gazetesinin
haberine göre, mektupta, Gwen isimli kadın erkek arkadaşı George Green’i öğle
yemeğine davet ediyor. El yazısıyla yazılan mektupta şu ifadeler yer alıyor:
‘George, önümüzdeki hafta Monty’de buluşalım. Saat 2 senin
için uygun mu? Sevgiler Gwen.’
yazılı Trinity Koleji’ne geçtiğimiz gün ulaştı.
Sekreter Patricia Kirwan, ‘Mektubun üzerindeki tarihi görünce hepimiz güldük.
Belki de mektubun ulaşamaması büyük bir aşkı bitirmiştir’ dedi.
***
Böyle hatalar insana çok pahalıya patlar. Bir ömür biter
biten umutla beraber. İnsanın yüzü gülmez olur. Gülen bir yüz ne güzeldir oysa.
Peki gülmek mahkeme yoluyla yasaklanabilir mi? Yasaklanmış işte. Bu haberi
okuyunca şaşırdım. Bakın gülmek neden yasaklanmış.
Dünyada ilk kez bir adamın mahkeme kararıyla gülmesi
yasaklandı.
Almanya’da en büyük zevklerinden birinin ‘gülmek’ olduğunu
söyleyen 54 yaşındaki Joachim B. sesli bir şekilde gülüp tatmin olabilmek için
her gün düzenli olarak parka gidince burada sabah sporu yapan insanları
rahatsız etti.
Bunun üzerine hakkında dava açılan Joachim mahkum oldu. Yüksek sesle kahkaha atmanın insanları rahatsız ettiğine karar veren mahkeme Joachim’in gülmesini yasakladı ve yasağa
karşı gelmesi durumunda 5 bin Euro para veya 6 ay hapis cezasına çarptırılacağını belirtti.
Joachim ise, “Yaptığım tek şey gülmekti. Bu sağlıklı ve dostane bir hareket. Kendimi iyi hissediyordum. Benim için nefes almak, yemek ve içmek gibiydi” diye konuştu.
Bunun üzerine hakkında dava açılan Joachim mahkum oldu. Yüksek sesle kahkaha atmanın insanları rahatsız ettiğine karar veren mahkeme Joachim’in gülmesini yasakladı ve yasağa
karşı gelmesi durumunda 5 bin Euro para veya 6 ay hapis cezasına çarptırılacağını belirtti.
Joachim ise, “Yaptığım tek şey gülmekti. Bu sağlıklı ve dostane bir hareket. Kendimi iyi hissediyordum. Benim için nefes almak, yemek ve içmek gibiydi” diye konuştu.
***
Evet, insan için gülmek nefes almak gibi, yemek içmek gibi
önemlidir. Güldüğümüz oranda insanlaşırız. Çünkü gülmek çelişkileri görmek
demektir. İnsanca zekaya sahip olanlar daha çok güler. İşi abartmamakta şart.
Tıpkı yeme içmeyi abartmamak gerektiği gibi. İnsanoğlu abartınca her şeyi
abartır. Bu abartmalar iç korkularımıza yansırsa kötü. Sonunda insanı
psikolog’a kadar götürür. Aşağıdaki haber böyle bir haber.
ABD’nin Kansas eyaletinde erkek arkadaşıyla yaşayan bir
kadın, iki yıl boyunca tuvaletten kalkmayınca derisi klozete yapıştı.
Erkek arkadaşı Kory McFarren’in AP ajansına anlattığına
göre, 35 yaşındaki Pam Babcock, iki yıl önce fobileri yüzünden banyodan
çıkmamaya başladı.
Babcock için banyoya yiyecek içecek götüren McFarren, geçen ay sonunda Babcock’ın bilincini kaybetmesi üzerine polisi aradı. Polis, Babcock’ı klozetten ayıramayınca klozet oturağıyla birlikte hastaneye götürdü.
Yapılan operasyonla, Babcock klozetten ayrıldı ancak genç kadının tekerlekli sandalyeye mahkûm olabileceği belirtildi.
Babcock için banyoya yiyecek içecek götüren McFarren, geçen ay sonunda Babcock’ın bilincini kaybetmesi üzerine polisi aradı. Polis, Babcock’ı klozetten ayıramayınca klozet oturağıyla birlikte hastaneye götürdü.
Yapılan operasyonla, Babcock klozetten ayrıldı ancak genç kadının tekerlekli sandalyeye mahkûm olabileceği belirtildi.
***
Bir haberde bizden.. okuyunca inanmakta zorlanacaksınız.
Bakın haber neymiş?
Av köpeği
avcıyı vurdu
(gelde
inan)
Konya’nın
Beyşehir İlçesi’nde 39 yaşındaki avcı Erdem Kayak, yemek yedikleri sırada, av
köpeğinin üzerinden geçerken tetiğine bastığı yerdeki tüfeğin ateş alması
sonucu kalçasından yaralandı.
Olay, dün saat 14.00 sıralarında Beyşehir İlçesi’ne bağlı Şamlar Köyü yakınlarındaki Baraj mevkisinde meydana geldi. Seydişehir’in Kızılca köyünde oturan minibüs şoförü Erdem Kayak, babası 65 yaşındaki işçi emeklisi Mustafa Kayak ve arkadaşı 35 yaşındaki Ali İhsan Adıgüzel ile birlikte tavşan avlamaya çıktı.
3 kişi Baraj Mevkisi’nde yere kurdukları sofrada yemek yemeye başladı. Bu sırada Erdem Kayak, av köpeğinin, üzerinden geçerken tetiğine bastığı yere konan tüfeğin ateş alması sonucu kalçasından yaralandı. Kayak, babası ve arkadaşı tarafından Beyşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Kayak, burada yapılan ilk müdahalenin ardından Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi. Sağlık durumu iyi olan Kayak’ın yapılacak ameliyatla kalçasına saplanan saçmaların çıkarılacağı belirtildi.
Yaşadıkları olayı anlatan Ali İhsan Adıgüzel, “Erdem ve babasıyla öğleye doğru ava gittik. Öğlende yemeğe oturduk. Bu sırada Mustafa amca, Erdem’e, ‘Tüfeği yere koydun ama, emniyeti kapalı mı?’ dedi. Erdem de ‘kapattım’ diye cevap verdi. Biz yemek yemeye başladığımızda bir patlama sesi duyduk. Arkamıza baktığımızda köpeğin tüfeğin üzerinden geçtiğini ve tetiğe bastığını fark ettik. Sonra Erdem vurulduğunu fark etti” dedi.
Olay, dün saat 14.00 sıralarında Beyşehir İlçesi’ne bağlı Şamlar Köyü yakınlarındaki Baraj mevkisinde meydana geldi. Seydişehir’in Kızılca köyünde oturan minibüs şoförü Erdem Kayak, babası 65 yaşındaki işçi emeklisi Mustafa Kayak ve arkadaşı 35 yaşındaki Ali İhsan Adıgüzel ile birlikte tavşan avlamaya çıktı.
3 kişi Baraj Mevkisi’nde yere kurdukları sofrada yemek yemeye başladı. Bu sırada Erdem Kayak, av köpeğinin, üzerinden geçerken tetiğine bastığı yere konan tüfeğin ateş alması sonucu kalçasından yaralandı. Kayak, babası ve arkadaşı tarafından Beyşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Kayak, burada yapılan ilk müdahalenin ardından Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi. Sağlık durumu iyi olan Kayak’ın yapılacak ameliyatla kalçasına saplanan saçmaların çıkarılacağı belirtildi.
Yaşadıkları olayı anlatan Ali İhsan Adıgüzel, “Erdem ve babasıyla öğleye doğru ava gittik. Öğlende yemeğe oturduk. Bu sırada Mustafa amca, Erdem’e, ‘Tüfeği yere koydun ama, emniyeti kapalı mı?’ dedi. Erdem de ‘kapattım’ diye cevap verdi. Biz yemek yemeye başladığımızda bir patlama sesi duyduk. Arkamıza baktığımızda köpeğin tüfeğin üzerinden geçtiğini ve tetiğe bastığını fark ettik. Sonra Erdem vurulduğunu fark etti” dedi.
......
Görünmez kaza işte. Ne
diyelim? Cımbızla seçilen haberlere
kanmayın, gündemden uzak kalmayın. Ama gündeme gömülerekte boğulmayın. Her
şeyin farkında olmak yeter. Gülmekse her zaman serbest.
BİTTİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder