31 Temmuz 2014 Perşembe

TELEVİZYON HABER MUHABİRLERİ 1

Televizyon muhabirleri hakkında ne düşünürsünüz? Onlar hakkındaki düşünceniz olumlu mu, olumsuz mudur? Bana sorarsanız kendileriyle ilgili hiçte iyi düşünceler beslemiyorum. Hele canlı yayınlarda bol açıklamalarla vakit öldürmeleri yok mu? Bir konunun tanıtımında özellikle hata örtmeye yönelik yaptıkları açıklamalar iyice klişeleşti, iyice konuşma tarzına dönüştü.

Bir çırpıda anlatılması gerekenleri akılları taksit taksit çalıştığı için bolca “eeee” yada “iiiii” ile süsleyerek taksit taksit anlatıyorlar. Kişiselleştirmeden örnek verebilirim. Diyelim ki gazetemizin önünden canlı yayın yapılacak, yer tarif edilir önce değil mi? Şöyle tarif ediyorlar:

“Büyükgeçit sokağındayız, Bakkallar durağı Büyükgeçit sokağı, Yeni cami yönünde, altgeçit bittikten sonraki ikinci sokak, yani bakkallar durağındaki otelin önünden içeri girilen Büyükgeçit sokağındayız”  

Böylesi berbat kişi ve yer tanıtımından sonra uzmanlık soruları gelir. Hayret ederim, nasıl bulurlar o soruları? Çok çalıştıkları belli canım. Soruları yağmur gibi sormak ve cevapları dinlememek meslek gereğidir herhalde. Bazen verilen cevap arasında her nasılsa duydukları bir kelime veya bir cümleye takılıp konudan uzak, yeni, dahiyane bir soru daha sorarlar. Bu sadece muhabirlerin yaptığı bir şey değil, açık oturum yöneten anlı şanlı habercilerinde yaptığı bir şeydir. Canlı yayına kim çıksa böyle bir durumda sinirlenir. Cevabı alıp kamu oyunu aydınlatmak niyetinde olmadıkları o kadar bellidir ki, çıkan sonuçtan hiç rahatsız olmazlar.

İş kazaları da olur, canlı yayının kesilmesine bile yol açabilirler. Yakın geçmişte bir kurban  bayramında böyle bir canlı yayın rezaleti yaşanmıştı. Bayram süresincede gündemden düşmemişti. Olay neydi, önce onu hatırlayalım.

Önemli televizyon kanallarımızdan birinde Haber Muhabiri Özay Erad’ın canlı yayında imza attığı inanılmaz skandal, köşe yazarlarının da tepkisini çekti. Şile’de kaybolan 3 yaşındaki Berat’ın annesiyle canlı yayında konuşan muhabir, kulaklığına gelen yanlış bilgiyi anneye aktarınca olanlar oldu.

Çocuğunun bulunması için devlet yetkililerini göreve çağıran annenin sözlerini kesen muhabir, “Ben de bir anneyim. Ama şimdi bu haberi nasıl vereceğimi bilemiyorum. 
Bir son dakika gelişmesi oldu. Bana kulaklığımdan bildiriyorlar. Ormanda bir çocuğun cesedi bulunmuş. Jandarma ekipleri şimdi o bölgeye gidiyorlar” dedi. Bunun üzerine 
minik Berat’ın annesi sinir krizi geçirdi. Özay Erad, kısa bir süre sonra yaptığı hatayı düzeltmeye çalışarak “Yok, hayır, çocuk cesedi değilmiş. Canlı yayındayız, 
ben yanlış anlamışım. Çocuk cesedi değil, çocuk sesi bulunmuş” dese de olanlar olmuştu. Hem ses bulunmaz duyulur. Yoksa ses yerinde duran bir maddemidir? Ne zamandan beri böyle olmuştur bilen var mı? Bu bile başlı başına bir gaftır, oysa bundan büyük bir gaf işlenmişti. Nerdeyse ailenin kalp krizi geçirmesine sebep olunacaktı.

O Tv kanalı Ana Haber bültenini sunan Serdar Cebe, bir sonraki akşam yayında tüm Türkiye'den özür diledi. Cebe, “Dün gece çok talihsiz bir canlı yayın kazası yaşadık.. Muhabirimiz, kulağına gelen bir anonsu yanlış anlayarak bir çocuk cesedi bulunduğunu söylemişti. Muhabirimiz daha sonra hatasını düzeltti ama söz ağızdan çıkmıştı bir kere. Bu canlı yayın kazası nedeniyle başta Berat’ın annesi, ailesi olmak üzere tüm Türkiye’den özür dileriz” dedi..

Bir annenin, canlı yayında, kameralar önünde yaşadığı bu inanılmaz yıkım köşe yazarlarının da tepkisini çekti. İşte Gazete HABERTÜRK Yazarı Murat Bardakçı, Sabah yazarları Yüksel Aytuğ ile Şengül Balıksırtı ve Radikal yazarı Cüneyt Özdemir'in konuyla ilgili yazdıkları:

HABERTÜRK Yazarı Murat Bardakçı:
 
Yayına çıkan oyuncu internetten gelen herşeye inanacak kadar saf, konu hakkında etraftan görüş almaya çalışan muhabir de söyleneni idrak edemeyecek derecede sağır yahut anlayışsız ise, ortaya böyle şeylerin çıkmasına hiç şaşmamak gerekir! 

Televizyoncusu on küsur senelik ses kaydını “Atatürk’ün sesi” zanneden konuğuna tek lâf etmez... Canlı yayın muhabiri “Çocuk sesi duyulmuş”u “Çocuk cesedi bulunmuş” diye anlayıp kaybolmuş yavrucağızın annesini krizlere sokar... Sonra, gafını düzeltmek için bulunan sanki düşürülmüş bir anahtar yahut cüzdanmış veya Türkçe’de “ses bulmak” gibisinden bir söz varmış gibi “Afedersiniz, çocuk cesedi değil, çocuk sesi bulunmuş” diye kıvırır... Gazetenin muhabiri de muhatabının söylediğini başka tarafından anlayıp “Aynı plâk onda da varmış” diye yazar...


DEVAM EDECEK


Yayın Tarihi: 04.07.14 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder