Televizyon muhabirleri hakkında ne düşünürsünüz? Onlar
hakkındaki düşünceniz olumlu mu, olumsuz mudur? Bana sorarsanız kendileriyle
ilgili hiçte iyi düşünceler beslemiyorum. Hele canlı yayınlarda bol
açıklamalarla vakit öldürmeleri yok mu? Bir konunun tanıtımında özellikle hata
örtmeye yönelik yaptıkları açıklamalar iyice klişeleşti, iyice konuşma tarzına
dönüştü.
Bir çırpıda anlatılması gerekenleri akılları taksit taksit
çalıştığı için bolca “eeee” yada “iiiii” ile süsleyerek taksit taksit
anlatıyorlar. Kişiselleştirmeden örnek verebilirim. Diyelim ki gazetemizin
önünden canlı yayın yapılacak, yer tarif edilir önce değil mi? Şöyle tarif
ediyorlar:
“Büyükgeçit sokağındayız, Bakkallar durağı Büyükgeçit
sokağı, Yeni cami yönünde, altgeçit bittikten sonraki ikinci sokak, yani bakkallar
durağındaki otelin önünden içeri girilen Büyükgeçit sokağındayız”
Böylesi berbat kişi ve yer tanıtımından sonra uzmanlık
soruları gelir. Hayret ederim, nasıl bulurlar o soruları? Çok çalıştıkları
belli canım. Soruları yağmur gibi sormak ve cevapları dinlememek meslek
gereğidir herhalde. Bazen verilen cevap arasında her nasılsa duydukları bir
kelime veya bir cümleye takılıp konudan uzak, yeni, dahiyane bir soru daha
sorarlar. Bu sadece muhabirlerin yaptığı bir şey değil, açık oturum yöneten
anlı şanlı habercilerinde yaptığı bir şeydir. Canlı yayına kim çıksa böyle bir
durumda sinirlenir. Cevabı alıp kamu oyunu aydınlatmak niyetinde olmadıkları o
kadar bellidir ki, çıkan sonuçtan hiç rahatsız olmazlar.
İş kazaları da olur, canlı yayının kesilmesine bile yol
açabilirler. Yakın geçmişte bir kurban
bayramında böyle bir canlı yayın rezaleti yaşanmıştı. Bayram süresincede
gündemden düşmemişti. Olay neydi, önce onu hatırlayalım.
Önemli televizyon kanallarımızdan birinde
Haber Muhabiri Özay Erad’ın canlı yayında imza attığı inanılmaz skandal, köşe
yazarlarının da tepkisini çekti. Şile’de kaybolan 3 yaşındaki Berat’ın
annesiyle canlı yayında konuşan muhabir, kulaklığına gelen yanlış bilgiyi
anneye aktarınca olanlar oldu.
Çocuğunun bulunması için devlet yetkililerini
göreve çağıran annenin sözlerini kesen muhabir, “Ben de bir anneyim. Ama şimdi
bu haberi nasıl vereceğimi bilemiyorum.
Bir son dakika gelişmesi oldu. Bana kulaklığımdan bildiriyorlar. Ormanda bir çocuğun cesedi bulunmuş. Jandarma ekipleri şimdi o bölgeye gidiyorlar” dedi. Bunun üzerine
minik Berat’ın annesi sinir krizi geçirdi. Özay Erad, kısa bir süre sonra yaptığı hatayı düzeltmeye çalışarak “Yok, hayır, çocuk cesedi değilmiş. Canlı yayındayız,
ben yanlış anlamışım. Çocuk cesedi değil, çocuk sesi bulunmuş” dese de olanlar olmuştu. Hem ses bulunmaz duyulur. Yoksa ses yerinde duran bir maddemidir? Ne zamandan beri böyle olmuştur bilen var mı? Bu bile başlı başına bir gaftır, oysa bundan büyük bir gaf işlenmişti. Nerdeyse ailenin kalp krizi geçirmesine sebep olunacaktı.
Bir son dakika gelişmesi oldu. Bana kulaklığımdan bildiriyorlar. Ormanda bir çocuğun cesedi bulunmuş. Jandarma ekipleri şimdi o bölgeye gidiyorlar” dedi. Bunun üzerine
minik Berat’ın annesi sinir krizi geçirdi. Özay Erad, kısa bir süre sonra yaptığı hatayı düzeltmeye çalışarak “Yok, hayır, çocuk cesedi değilmiş. Canlı yayındayız,
ben yanlış anlamışım. Çocuk cesedi değil, çocuk sesi bulunmuş” dese de olanlar olmuştu. Hem ses bulunmaz duyulur. Yoksa ses yerinde duran bir maddemidir? Ne zamandan beri böyle olmuştur bilen var mı? Bu bile başlı başına bir gaftır, oysa bundan büyük bir gaf işlenmişti. Nerdeyse ailenin kalp krizi geçirmesine sebep olunacaktı.
O Tv kanalı Ana Haber bültenini sunan Serdar
Cebe, bir sonraki akşam yayında tüm Türkiye'den özür diledi. Cebe, “Dün gece
çok talihsiz bir canlı yayın kazası yaşadık.. Muhabirimiz, kulağına gelen bir
anonsu yanlış anlayarak bir çocuk cesedi bulunduğunu söylemişti. Muhabirimiz
daha sonra hatasını düzeltti ama söz ağızdan çıkmıştı bir kere. Bu canlı yayın
kazası nedeniyle başta Berat’ın annesi, ailesi olmak üzere tüm Türkiye’den özür
dileriz” dedi..
Bir annenin, canlı yayında, kameralar önünde
yaşadığı bu inanılmaz yıkım köşe yazarlarının da tepkisini çekti. İşte Gazete
HABERTÜRK Yazarı Murat Bardakçı, Sabah yazarları Yüksel Aytuğ ile Şengül
Balıksırtı ve Radikal yazarı Cüneyt Özdemir'in konuyla ilgili yazdıkları:
HABERTÜRK Yazarı Murat Bardakçı:
Yayına çıkan oyuncu internetten gelen herşeye inanacak kadar saf, konu hakkında etraftan görüş almaya çalışan muhabir de söyleneni idrak edemeyecek derecede sağır yahut anlayışsız ise, ortaya böyle şeylerin çıkmasına hiç şaşmamak gerekir!
Televizyoncusu on küsur senelik ses kaydını “Atatürk’ün sesi” zanneden konuğuna tek lâf etmez... Canlı yayın muhabiri “Çocuk sesi duyulmuş”u “Çocuk cesedi bulunmuş” diye anlayıp kaybolmuş yavrucağızın annesini krizlere sokar... Sonra, gafını düzeltmek için bulunan sanki düşürülmüş bir anahtar yahut cüzdanmış veya Türkçe’de “ses bulmak” gibisinden bir söz varmış gibi “Afedersiniz, çocuk cesedi değil, çocuk sesi bulunmuş” diye kıvırır... Gazetenin muhabiri de muhatabının söylediğini başka tarafından anlayıp “Aynı plâk onda da varmış” diye yazar...
HABERTÜRK Yazarı Murat Bardakçı:
Yayına çıkan oyuncu internetten gelen herşeye inanacak kadar saf, konu hakkında etraftan görüş almaya çalışan muhabir de söyleneni idrak edemeyecek derecede sağır yahut anlayışsız ise, ortaya böyle şeylerin çıkmasına hiç şaşmamak gerekir!
Televizyoncusu on küsur senelik ses kaydını “Atatürk’ün sesi” zanneden konuğuna tek lâf etmez... Canlı yayın muhabiri “Çocuk sesi duyulmuş”u “Çocuk cesedi bulunmuş” diye anlayıp kaybolmuş yavrucağızın annesini krizlere sokar... Sonra, gafını düzeltmek için bulunan sanki düşürülmüş bir anahtar yahut cüzdanmış veya Türkçe’de “ses bulmak” gibisinden bir söz varmış gibi “Afedersiniz, çocuk cesedi değil, çocuk sesi bulunmuş” diye kıvırır... Gazetenin muhabiri de muhatabının söylediğini başka tarafından anlayıp “Aynı plâk onda da varmış” diye yazar...
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder