31 Temmuz 2014 Perşembe

İSTESELER, (bu hastalık biter) AMA İSTEMEZLER.

Star Gazetesinde 13 aralık 2010 gününde çıkan haberi gördüğümde kanser hastalığı üstüne şimdiye kadar çıkan haberlerden biri diye düşünmüştüm. Yakın zamanda sevdiklerimden 6 kişi kansere yakalanmış, bunlardan dördünü kaybetmiş, diğerlerinide kaybedeceğim korkusunu taşıyan biri olarak bu haberi okuyunca umutlanmıştım. Nasıl umutlanmazsınız ki.. kanser hastalığı şeker hastalığı seviyesine düşürülüp, ölüm sebebi olmaktan çıkarılıyordu. Ama bunada engel olacaklarından korkuyordum. Kim mi engel olacak? Kanser hastalığını sözde (eskiler güya derlerdi, halk dilinde kim sorarsa, yada sözüm onada denirdi, şimdi kimi konularda küçümsemek için söylenen biçimiyle sözde deniyor) tedavi edici metotlar geliştiren ilaç ve tıbbi araç gereç üreten firmalar tabii.

Satar Gazetesindeki haber daha sonra televizyonların ana haberlerinde de genişçe yer aldı. İzleyenler hatırlar. Şimdi gelin o haberi okuyalım.

***

Kanseri yaşanabilir kılıyor...

Dünyaca ünlü Prof. Mustafa Camgöz, kansere farklı baktı ve yok etmek yerine ‘yaşanabilir’ bir hastalık haline getirmeyi başardı.

Kemoterapiyi tarihi gömen yeni nesil ilaç ‘hap’ şeklinde ve ucuz olacak.

Dünyanın saygın kanser araştırma merkezlerinden biri kabul edilen Londra Imperial College Kanser Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Mustafa Camgöz, kanserin dağılmasını önleyici, solid tümörlerin yayılmasına son verecek yeni nesil bir ilaç geliştirdiklerini, gelecek yıl klinik deneylere başlayacaklarını açıkladı.

Star Gazetesi’ne konuşan Prof. Camgöz, “Kanser hastalıklarında ölüme yol açan ana neden kanserin yayılmasıdır. Bizim hedefimiz de tümörleri yok etmek yerine yayılmasını önlemek. Böylece kanseri ölümcül hastalık olmaktan çıkarıp, ‘birlikte yaşanabilir’ bir kronik hastalık haline getirmeyi hedeflendik. Bu yeni nesil ilaçlarla kanser, diyabet, astım, kalpte ritim bozukluğu gibi ciddi, ancak ‘birlikte yaşanabilir’ hale gelebilecek” dedi.

Kanserin yayılmasını önleme fikri üzerinde 12 yıldır çalıştıklarını anlatan Prof. Camgöz, tekniği şöyle anlattı: Önce mekanizmayı keşfettik, sonra bunu ilaçla nasıl kontrol edebileceğimiz üzerinde çalıştık. Benim nöroloji uzmanlığımla onkolojiyi birleştirdik. Bu bize kanserin yeni bir resmini çizdi. Yayılan kanser hücrelerinde ‘hiperaktif’ elektrik sinyalleri geliştiğini gördük. Sara hastalığında vücut nasıl kontrolden çıkarsa, kanserde de benzeri hareketler gördük. Hiperaktif hücreler etraflarını sindirip yayılıyorlar. Bulduğumuz ilaç bu hiperaktiviteyi bloke ediyor, tümörlerin yayılmasını durduruyor.

Prof. Camgöz, “Yeni nesil ilaçlar, 40 yıldır çalıştığım Imperial College’da geliştirildi ve patentlendi. Yeni ilaç toksik değil ve kemoterapi gibi öldürücü etkisi yok. 5 yıl içinde de tesirlerini göreceğiz. Hap şeklinde olacak yeni kanser ilaçları pahalı olmayacak” müjdesini verdi.

Lefkoşa doğumlu 58 yaşındaki Prof. Mustafa Camgöz, 1970’te eğitime başladığı Imperial College’da fizik okudu, ardından biyofizik ve biyo-tıp doktorası yaptı. 1995’te Nöro-biyoloji profesörü olan Camgöz, ‘kanser biyolojisi’ alanında da profesörlük aldı. 40 yıldır Imperial College’da araştırma yapan Prof. Camgöz, prostat ve meme kanseri tedavisine yönelik buluşlarıyla adını duyurdu. 

***

Dünyanın kanını emen en önemli iki sektör var. Biri temizlik alanındaki deterjan üreticileri, diğeri sağlık alanındaki kanser hastalığı için üretim yapan ilaç ve tıbbi araç gereç üreticileri. Bunlar çok büyük sektörlerdir. Dünyaya hitap ederler. Oysa bunlara seçenek oluşturacak buluşlar yapılmıyor değil. Örnek olarak temizlik alanındaki uzay endüstrisinin buluşları gösterilebilir. Uzay araştırmaları sırasında su kullanımının sınırlı olması, deterjansız ve kuru temizleme önem kazandı. Burada deterjan yerine bakteri kullanılıyor. Bakteriyle çevre kirliliğininde önüne böyle mümkün olacağı düşünülüyor. Denizlerdeki kirlilik bu yolla giderilmeye çalışılıyor.

Kanser hastalığı için yapılan buluşlarsa günlük buluşlar gibi çabuk unutuluyor. Bizlerse her şeyi zaten unutmaya eğilimliyiz. Kanser hastalığına çare diye çıkan her haber bizi umut yorgunu yapmaktan öteye gitmiyor. Binlerce yıldır varlığı bilinen bu hastalığa çare bulunamamasını aklım almıyor. Bu çağ öyle bir çağ ki, nerdeyse varlığın sırrı çözülüyor. Bir hastalığın bitirilememiş olması bana inandırıcı gelmiyor. Herkesteki yaygın kanıya göre kanser endüstrisi diye başlı başına bir endüstri var. Onlar isteseler her şeye çözüm bulurlar. Ama devletler, sosyal güvenlik kuruluşları en büyük alıcı olduğu için onlar bu gelirden olmak istemiyorlar.

Bu habere bugün bakınca aradan geçen zamana rağmen hiçbir gelişmenin kamuoyuna yansımadığını görüyoruz. Ne yazık ki, bu konuda kim öngörüde bulunsa haklı çıkabileceği gibi, bende haklı çıktım. Keşke insanlık kazansa ben haklı çıkmasaydım.

Onun için diyorum ki; İSTESELER, (bu hastalık biter) AMA İSTEMEZLER. 
  


Yayın Tarihi: 02.07.14 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder