Star Gazetesinde 13 aralık 2010
gününde çıkan haberi gördüğümde kanser hastalığı üstüne şimdiye kadar çıkan
haberlerden biri diye düşünmüştüm. Yakın zamanda sevdiklerimden 6 kişi kansere
yakalanmış, bunlardan dördünü kaybetmiş, diğerlerinide kaybedeceğim korkusunu
taşıyan biri olarak bu haberi okuyunca umutlanmıştım. Nasıl umutlanmazsınız
ki.. kanser hastalığı şeker hastalığı seviyesine düşürülüp, ölüm sebebi
olmaktan çıkarılıyordu. Ama bunada engel olacaklarından korkuyordum. Kim mi
engel olacak? Kanser hastalığını sözde (eskiler güya derlerdi, halk dilinde kim
sorarsa, yada sözüm onada denirdi, şimdi kimi konularda küçümsemek için
söylenen biçimiyle sözde deniyor) tedavi edici metotlar geliştiren ilaç ve
tıbbi araç gereç üreten firmalar tabii.
Satar Gazetesindeki haber daha
sonra televizyonların ana haberlerinde de genişçe yer aldı. İzleyenler
hatırlar. Şimdi gelin o haberi okuyalım.
***
Kanseri yaşanabilir kılıyor...
Dünyaca ünlü Prof. Mustafa
Camgöz, kansere farklı baktı ve yok etmek yerine ‘yaşanabilir’ bir hastalık
haline getirmeyi başardı.
Kemoterapiyi
tarihi gömen yeni nesil ilaç ‘hap’ şeklinde ve ucuz olacak.
Dünyanın saygın kanser araştırma merkezlerinden biri kabul edilen Londra Imperial College Kanser Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Mustafa Camgöz, kanserin dağılmasını önleyici, solid tümörlerin yayılmasına son verecek yeni nesil bir ilaç geliştirdiklerini, gelecek yıl klinik deneylere başlayacaklarını açıkladı.
Star Gazetesi’ne konuşan Prof. Camgöz, “Kanser hastalıklarında ölüme yol açan ana neden kanserin yayılmasıdır. Bizim hedefimiz de tümörleri yok etmek yerine yayılmasını önlemek. Böylece kanseri ölümcül hastalık olmaktan çıkarıp, ‘birlikte yaşanabilir’ bir kronik hastalık haline getirmeyi hedeflendik. Bu yeni nesil ilaçlarla kanser, diyabet, astım, kalpte ritim bozukluğu gibi ciddi, ancak ‘birlikte yaşanabilir’ hale gelebilecek” dedi.
Kanserin yayılmasını önleme fikri üzerinde 12 yıldır çalıştıklarını anlatan Prof. Camgöz, tekniği şöyle anlattı: Önce mekanizmayı keşfettik, sonra bunu ilaçla nasıl kontrol edebileceğimiz üzerinde çalıştık. Benim nöroloji uzmanlığımla onkolojiyi birleştirdik. Bu bize kanserin yeni bir resmini çizdi. Yayılan kanser hücrelerinde ‘hiperaktif’ elektrik sinyalleri geliştiğini gördük. Sara hastalığında vücut nasıl kontrolden çıkarsa, kanserde de benzeri hareketler gördük. Hiperaktif hücreler etraflarını sindirip yayılıyorlar. Bulduğumuz ilaç bu hiperaktiviteyi bloke ediyor, tümörlerin yayılmasını durduruyor.
Prof. Camgöz, “Yeni nesil ilaçlar, 40 yıldır çalıştığım Imperial College’da geliştirildi ve patentlendi. Yeni ilaç toksik değil ve kemoterapi gibi öldürücü etkisi yok. 5 yıl içinde de tesirlerini göreceğiz. Hap şeklinde olacak yeni kanser ilaçları pahalı olmayacak” müjdesini verdi.
Lefkoşa doğumlu 58 yaşındaki Prof. Mustafa Camgöz, 1970’te eğitime başladığı Imperial College’da fizik okudu, ardından biyofizik ve biyo-tıp doktorası yaptı. 1995’te Nöro-biyoloji profesörü olan Camgöz, ‘kanser biyolojisi’ alanında da profesörlük aldı. 40 yıldır Imperial College’da araştırma yapan Prof. Camgöz, prostat ve meme kanseri tedavisine yönelik buluşlarıyla adını duyurdu.
Dünyanın saygın kanser araştırma merkezlerinden biri kabul edilen Londra Imperial College Kanser Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Mustafa Camgöz, kanserin dağılmasını önleyici, solid tümörlerin yayılmasına son verecek yeni nesil bir ilaç geliştirdiklerini, gelecek yıl klinik deneylere başlayacaklarını açıkladı.
Star Gazetesi’ne konuşan Prof. Camgöz, “Kanser hastalıklarında ölüme yol açan ana neden kanserin yayılmasıdır. Bizim hedefimiz de tümörleri yok etmek yerine yayılmasını önlemek. Böylece kanseri ölümcül hastalık olmaktan çıkarıp, ‘birlikte yaşanabilir’ bir kronik hastalık haline getirmeyi hedeflendik. Bu yeni nesil ilaçlarla kanser, diyabet, astım, kalpte ritim bozukluğu gibi ciddi, ancak ‘birlikte yaşanabilir’ hale gelebilecek” dedi.
Kanserin yayılmasını önleme fikri üzerinde 12 yıldır çalıştıklarını anlatan Prof. Camgöz, tekniği şöyle anlattı: Önce mekanizmayı keşfettik, sonra bunu ilaçla nasıl kontrol edebileceğimiz üzerinde çalıştık. Benim nöroloji uzmanlığımla onkolojiyi birleştirdik. Bu bize kanserin yeni bir resmini çizdi. Yayılan kanser hücrelerinde ‘hiperaktif’ elektrik sinyalleri geliştiğini gördük. Sara hastalığında vücut nasıl kontrolden çıkarsa, kanserde de benzeri hareketler gördük. Hiperaktif hücreler etraflarını sindirip yayılıyorlar. Bulduğumuz ilaç bu hiperaktiviteyi bloke ediyor, tümörlerin yayılmasını durduruyor.
Prof. Camgöz, “Yeni nesil ilaçlar, 40 yıldır çalıştığım Imperial College’da geliştirildi ve patentlendi. Yeni ilaç toksik değil ve kemoterapi gibi öldürücü etkisi yok. 5 yıl içinde de tesirlerini göreceğiz. Hap şeklinde olacak yeni kanser ilaçları pahalı olmayacak” müjdesini verdi.
Lefkoşa doğumlu 58 yaşındaki Prof. Mustafa Camgöz, 1970’te eğitime başladığı Imperial College’da fizik okudu, ardından biyofizik ve biyo-tıp doktorası yaptı. 1995’te Nöro-biyoloji profesörü olan Camgöz, ‘kanser biyolojisi’ alanında da profesörlük aldı. 40 yıldır Imperial College’da araştırma yapan Prof. Camgöz, prostat ve meme kanseri tedavisine yönelik buluşlarıyla adını duyurdu.
***
Dünyanın kanını emen en önemli iki
sektör var. Biri temizlik alanındaki deterjan üreticileri, diğeri sağlık
alanındaki kanser hastalığı için üretim yapan ilaç ve tıbbi araç gereç
üreticileri. Bunlar çok büyük sektörlerdir. Dünyaya hitap ederler. Oysa bunlara
seçenek oluşturacak buluşlar yapılmıyor değil. Örnek olarak temizlik alanındaki
uzay endüstrisinin buluşları gösterilebilir. Uzay araştırmaları sırasında su
kullanımının sınırlı olması, deterjansız ve kuru temizleme önem kazandı. Burada
deterjan yerine bakteri kullanılıyor. Bakteriyle çevre kirliliğininde önüne
böyle mümkün olacağı düşünülüyor. Denizlerdeki kirlilik bu yolla giderilmeye
çalışılıyor.
Kanser hastalığı için yapılan
buluşlarsa günlük buluşlar gibi çabuk unutuluyor. Bizlerse her şeyi zaten
unutmaya eğilimliyiz. Kanser hastalığına çare diye çıkan her haber bizi umut
yorgunu yapmaktan öteye gitmiyor. Binlerce yıldır varlığı bilinen bu hastalığa
çare bulunamamasını aklım almıyor. Bu çağ öyle bir çağ ki, nerdeyse varlığın
sırrı çözülüyor. Bir hastalığın bitirilememiş olması bana inandırıcı gelmiyor.
Herkesteki yaygın kanıya göre kanser endüstrisi diye başlı başına bir endüstri
var. Onlar isteseler her şeye çözüm bulurlar. Ama devletler, sosyal güvenlik
kuruluşları en büyük alıcı olduğu için onlar bu gelirden olmak istemiyorlar.
Bu habere bugün bakınca aradan
geçen zamana rağmen hiçbir gelişmenin kamuoyuna yansımadığını görüyoruz. Ne
yazık ki, bu konuda kim öngörüde bulunsa haklı çıkabileceği gibi, bende haklı
çıktım. Keşke insanlık kazansa ben haklı çıkmasaydım.
Onun için diyorum ki; İSTESELER,
(bu hastalık biter) AMA İSTEMEZLER.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder