30 Haziran 2014 Pazartesi

DOMATESİ YEN YENEBİLİRSEN

Yaz aylarının ilkini bitirmek üzereyiz. Baharı bıraktığımız şunun şurasında henüz bir ay olmadı. Henüz havalar yaz sıcaklarına erişmiş değil. Ramazan da başladı. Allahın hikmeti her ramazanda havalar sıcaksa biraz serinler, soğuksa ılıklaşır. Bu senede öyle olacak sanırım. Gün uzun, havada sıcak olunca inanan insanlar zorlanırlar. Ama yüce Allah kullarına zorluk yaşatmıyor işte. Bundan birkaç yıl önce kırk günü aşan bir süre aşırı sıcaklarla boğuşmuş ve epey bunalmıştık. Kimimiz serin havalarda o sıcak yazları arar, kimiz sıcak havalarda o soğuk kışları özler. Annemin bir sözü var; “insan nankör varlıktır, her şeyden şikayet eder” der. Hava biraz ısınınca yanarız. Bir serin rüzgar esse donarız. Bu nankörlük değil elbette. İnsanın zayıf yaratılışta olması onun üstünlüğünü sağlamıştır. Doğaya uyamayan insan bugünkü teknolojiye gelebilmiştir. İnsan beden olarak zayıf yaratılışta olmasa bu gün et obur veya ot obur yaratıklardan farklı olamazdı. Onlar gibi gelişemeden, olduğu gibi kalarak ömür tüketirdi. Anlamı kavramadan kitap okumak gibi bir hayat ne sıkıcı. İyiki Allah insanı zayıf yaratmış.

Dedim ya; insanın zayıf yaratılışlı olması üstünlüğüdür. Karşılaştığı her güçlükte aklını kullanmayı başaran tek canlı olması bunun göstergesidir.

Bugünde biraz aklımızı çalıştıralım, var mısınız?

Şu veriler hükümetlerce sürekli işlenmedi mi? Şimdide işlenmiyor mu?

Milli gelirlerimiz arttı, insanımız giderek zenginleşiyor, terör bitmek üzere, ekonomimiz dünya ilk on’una giriyor, sağlık hizmeti problemleri sona erdi, ilaç sıkıntıları halledildi, işsizlik son göstergelere göre azalıyor, ziraatımız güçleniyor, hayvancılığımız gelişme yeteneğinde olduğunu gösteriyor, tarımımız güçlü, milli kuruluşlarımız her geçen gün artıyor, elektronik üretim sanayimiz, insansız uçaklarımız, ağır sanayimiz, madenlerimiz, enerji kaynaklarımız ve üretimimiz, toplumsal huzur ve barışımız var, dünyanın en başarılı üniversitelerine, dört dörtlük bir milli eğitim program ve projelerine sahibiz.

Gelişmemiz küçümsenemez tamam, keşke iktidar partilerinin dediği kadar dört başı mamur olsak. Onlar bize dev aynasını uzatırlar. Öyle yapmasalar kendimize güvenimiz artmaz onları tekrar tekrar seçmeyiz ki..

Onlar bize yalancı cennetleri vaat ederek iktidara gelirler. Kendi iktidar dönemlerini güllük gülistanlık gösterirler. Sanki memlekette değil cennetteyiz. Oysa gerçek hiçbir zaman onların gösterdikleri gibi değildir. Yakın geçmişte domates ve karpuz işin öyle olmadığını bize gösterdi. Yaz bitmeden karpuz, ardından domates bitti. Domates altın fiyatlarıyla yarıştı sanki..

Evet evet, hani şu Türk mutfağının vazgeçilmezi yemeklik, salatalık, salçalık domates!! Alın size “işe yarar” seminer konusu, ister açık ister gizli toplantılar düzenleyin. Bir ara domatesin kilosu 10 liraya kadar çıktı. 10 kilo alırsanız 4 Kilo kaliteli salça yapabilirsiniz. Yani 100 liraya 1 Kg. salça. Kısacası övünçle açıklanan memura, emekli, işçi maaşlarına yapılan zamlar o yıl salça parası bile değildi.

Ezberledik artık biliyorsunuz, her yaz başında keneler yoluyla kanamalı Kırım Kongo gribi, sonbahara doğru kanatlılar yoluyla kuş gribi uğramadan gitmezdi. Bir ara ortalığı tırtıl sarmıştı, unutmuş değilim. O yılda domates güvesi musallat olmuştu. Tarladaki domatesin halini televizyonlardan görmüştüm. Hem bitkinin hem meyvenin içi boşalmıştı. İçler acısı bir durumdu. Allah’tan sera domatesleri (ben hiç sevemiyorum o domatesleri, yaz gelmeden domates yemiyorum, oysa tam bir domates tutkunuyum.) imdada yetişti fiyatlar geriledi.

Yetişti yetişmesine ama kafalardaki sorular gitmedi. Türk insanının en çok konuştuğu konulardan biri de genetiği ile oynanmış gıdalardır. İnsanımız İsrail’in şu meşhur hormonlu ve genleriyle oynanmış tohumlarını konuşur. Malum hormonlu ve GDO’lu “Milli” zirai politikalarımız sayesinde daha da konuşacak bu gidişle.

Hani söylendiği gibi heybetli olan ekonomimiz ve siyasetimiz o yıl bir kilo domatese kurban gitti! Hem bütün yaz yok sattı, hem inanılmaz uçuk bir fiyattan. Galiba birileri bizi muhatap bile almayıp, ciddi bir cevaba bile ihtiyaç duymadan açıktan dalga geçti. Bize boyumuzun ölçüsünü birde bu şekilde gösterdiler. Hep gösterdikleri gibi. Sen önce  “domates”i yen diyorlar sanki.

Yenebilirsen!


Yayın Tarihi30.06.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder