Geçtiğimiz günlerde vergi affıyla ilgili manşetleri
gazetelerden okumuş, televizyonlardan izlemişsinizdir. “Tarihi af” adıyla
anılan yeni vergi affıyla sevinenlerde, üzülenlerde var. Vergisini düzenli
ödeyende, ödemeyende sorarsanız kendini haklı görür. Dört yıl öncede vergi affı
çıkarılmış köşe yazarları bugün yazdıklarını dünde yazmışlardı. Konu aynıydı,
şikayet ve sevinçler aynıydı. Hükümetler değişir, zihniyet değişir ama
tutumlar, davranışlar değişmediği için ülkemizde iyi şeyleri pek sıklıkla
göremezsiniz. Hep namussuzlar korunur, namuslular cezalandırılır.
Ünlü köşe yazarlarımızın da böyle düşündüklerini görürsünüz.
Önceki vergi affına ilişkin Fatih Altaylı afla ilgili gazetesinde 4 yıl öncede şunları
yazmıştı:
“HÜKÜMET arife günü bayram
hediyesini açıkladı.
Her zaman olduğu gibi Türk işi.
Kaçakçıyı, ahlâk dışı hareketi alışkanlık haline getireni, devlete kazık atmaktan zevk alanı, tüyü bitmedik yetim hakkı yiyeni ve bilcümle namussuzu sevindirecek bir bayram hediyesi.
Dedim ya tipik Türk işi.
Kaçanın ve kaçıranın anası ağlamazmış.
Zaten bu da Türk atasözü.
Yıllardır vergisini ödemeyen, yıllardır devletin parasını, milletin parasını haksız zenginleşme için kullanan herkesin yüzü gülüyor.
Çünkü devlet baba, onları affetti. Çaldılar çırptılar, ödemediler ve ceza olarak yüzleri güldü, bayram hediyesi aldılar.
Ayıp değil mi?
Yıllardır tek kuruş aksatmadan vergisini ödeyen işadamına, daha parası eline geçmeden vergisi kesilen çalışana, primini ve borcunu gününde yatırana ayıp değil mi, yazık değil mi?
Bu ülkede kazanmak için, sevinmek için ve hediye almak için ille de ahlâksız mı olmak gerekiyor!
Bu ülkenin milyonlarca namuslu vatandaşı, şimdi namussuz sever devletinden bir hediye bekliyor.
Şimdi de namuslular, erken ödeme primi, vaktinde ödeme faizi, namuslu olma ödülü istiyor. Vermeyecekseniz eğer iki çift lâfım var.
Kaçakçının cebine koyduğunuz hediye haram olsun!
Boğazından geçmesin, çoluk çocuğuna yaramasın!
Namuslunun elinden başka bir şey gelmiyor. Bedduadan başka.”
Her zaman olduğu gibi Türk işi.
Kaçakçıyı, ahlâk dışı hareketi alışkanlık haline getireni, devlete kazık atmaktan zevk alanı, tüyü bitmedik yetim hakkı yiyeni ve bilcümle namussuzu sevindirecek bir bayram hediyesi.
Dedim ya tipik Türk işi.
Kaçanın ve kaçıranın anası ağlamazmış.
Zaten bu da Türk atasözü.
Yıllardır vergisini ödemeyen, yıllardır devletin parasını, milletin parasını haksız zenginleşme için kullanan herkesin yüzü gülüyor.
Çünkü devlet baba, onları affetti. Çaldılar çırptılar, ödemediler ve ceza olarak yüzleri güldü, bayram hediyesi aldılar.
Ayıp değil mi?
Yıllardır tek kuruş aksatmadan vergisini ödeyen işadamına, daha parası eline geçmeden vergisi kesilen çalışana, primini ve borcunu gününde yatırana ayıp değil mi, yazık değil mi?
Bu ülkede kazanmak için, sevinmek için ve hediye almak için ille de ahlâksız mı olmak gerekiyor!
Bu ülkenin milyonlarca namuslu vatandaşı, şimdi namussuz sever devletinden bir hediye bekliyor.
Şimdi de namuslular, erken ödeme primi, vaktinde ödeme faizi, namuslu olma ödülü istiyor. Vermeyecekseniz eğer iki çift lâfım var.
Kaçakçının cebine koyduğunuz hediye haram olsun!
Boğazından geçmesin, çoluk çocuğuna yaramasın!
Namuslunun elinden başka bir şey gelmiyor. Bedduadan başka.”
O zamanki Gazete Vatanda
düşündüklerini yazan Mustafa Mutlu Fatih Altaylı’dan farklı düşünmüyordu. Bakın
neler yazmıştı:
“ -Vergi borcu namus borcudur-
diyen siz enayiler, derdinize yanın!
Üç kuruşluk emlâk vergisi borcunu ödemek için yüksek faizle banka kredisi kullanmak zorunda kalan...
İşçilerinin SSK primlerini zamanında yatırmak için arabasını satan...
Satacak bir şey olmayınca tefeciden borç alan ya da kredi kartından para çekip, daha sonra donuna kadar haciz yiyen... Belki de cezaevine düşen...
Kısacası, devlete olan tüm borçlarını gününü gününe ödeyen sizler...
Kusura bakmayın ama bu devlet size -enayi- muamelesi yapıyor!
Ve bu sıfatınız dün bir kez daha tescil edildi...
Hükümet, Cumhuriyet tarihindeki en kapsamlı borç yapılandırmasını (hep böyle denir, şimdiki içinde böyle dendi. Demek ki namussuzlar azla kanmaz oldular, yada ülkede namussuz sayısı ve çeşidi artınca affın kapsama alanı giderek genişliyor. A.G) dün resmen açıkladı.
Koskoca maliyeciler size boşuna mı -kümesteki kaz- diyor, bir bildikleri var elbette...
Kümesteki kazları yoluyorlar, yaban ördeklerini ise balla börekle besliyorlar!
Tamam; namuslusunuz, borcunuza sadıksınız, dürüstsünüz...
İyi de -eşit- değilsiniz!
Devlet sizi değil, vergi borcunun namus borcu olmasına aldırmayanları...
Kendisine kafa tutanları...
Borçlarının üstüne yatıp, paralarını işletenleri kolluyor!
Durmadan af çıkarıp ödüllendiriyor...
Siz ise her defasında dizlerinizi dövdüğünüzle kalıyorsunuz!
Tüm sivil toplum örgütlerini ve dürüst vatandaşları bu –haksızlığa- karşı omuz omuza mücadele etmeye davet ediyorum.
Her defasında -kendisine kafa tutanları ve borcunu ödemeyenleri- ödüllendiren devlet, önümüzdeki yıldan itibaren borcunu tıkır tıkır ödeyen mükellefleri de ödüllendirmeli...
Geçmişte hiç vergi borcu takmamış mükellefleri belirleyerek, onların önümüzdeki beş yıl boyunca ödeyecekleri tüm vergilerde ve primlerde yüzde 20 indirim yapmalı...
Vadeyi ve oranı ben kafadan atıyorum; ama bu, en azından oturup tartışılmalı...
Sadece -devlete baş kaldıranlar- değil, -uysallar- da teşvik görmeli!
Tekrar ediyorum:
Tüm partileri...
Dernekleri, vakıfları, sendikaları ve siz sıradan ama namuslu vatandaşları bu konuda mücadele etmeye davet ediyorum!
Eğer gerçek bir demokraside yaşıyorsak...
Ve hepimiz sözde değil özde de eşitsek; o zaman devlet, namuslu mükelleflerini de koruyup kollamak zorunda...
Haydi; (….)
-Enayi- ya da -kümesteki kaz- olmadığınızı gösterin!”
Üç kuruşluk emlâk vergisi borcunu ödemek için yüksek faizle banka kredisi kullanmak zorunda kalan...
İşçilerinin SSK primlerini zamanında yatırmak için arabasını satan...
Satacak bir şey olmayınca tefeciden borç alan ya da kredi kartından para çekip, daha sonra donuna kadar haciz yiyen... Belki de cezaevine düşen...
Kısacası, devlete olan tüm borçlarını gününü gününe ödeyen sizler...
Kusura bakmayın ama bu devlet size -enayi- muamelesi yapıyor!
Ve bu sıfatınız dün bir kez daha tescil edildi...
Hükümet, Cumhuriyet tarihindeki en kapsamlı borç yapılandırmasını (hep böyle denir, şimdiki içinde böyle dendi. Demek ki namussuzlar azla kanmaz oldular, yada ülkede namussuz sayısı ve çeşidi artınca affın kapsama alanı giderek genişliyor. A.G) dün resmen açıkladı.
Koskoca maliyeciler size boşuna mı -kümesteki kaz- diyor, bir bildikleri var elbette...
Kümesteki kazları yoluyorlar, yaban ördeklerini ise balla börekle besliyorlar!
Tamam; namuslusunuz, borcunuza sadıksınız, dürüstsünüz...
İyi de -eşit- değilsiniz!
Devlet sizi değil, vergi borcunun namus borcu olmasına aldırmayanları...
Kendisine kafa tutanları...
Borçlarının üstüne yatıp, paralarını işletenleri kolluyor!
Durmadan af çıkarıp ödüllendiriyor...
Siz ise her defasında dizlerinizi dövdüğünüzle kalıyorsunuz!
Tüm sivil toplum örgütlerini ve dürüst vatandaşları bu –haksızlığa- karşı omuz omuza mücadele etmeye davet ediyorum.
Her defasında -kendisine kafa tutanları ve borcunu ödemeyenleri- ödüllendiren devlet, önümüzdeki yıldan itibaren borcunu tıkır tıkır ödeyen mükellefleri de ödüllendirmeli...
Geçmişte hiç vergi borcu takmamış mükellefleri belirleyerek, onların önümüzdeki beş yıl boyunca ödeyecekleri tüm vergilerde ve primlerde yüzde 20 indirim yapmalı...
Vadeyi ve oranı ben kafadan atıyorum; ama bu, en azından oturup tartışılmalı...
Sadece -devlete baş kaldıranlar- değil, -uysallar- da teşvik görmeli!
Tekrar ediyorum:
Tüm partileri...
Dernekleri, vakıfları, sendikaları ve siz sıradan ama namuslu vatandaşları bu konuda mücadele etmeye davet ediyorum!
Eğer gerçek bir demokraside yaşıyorsak...
Ve hepimiz sözde değil özde de eşitsek; o zaman devlet, namuslu mükelleflerini de koruyup kollamak zorunda...
Haydi; (….)
-Enayi- ya da -kümesteki kaz- olmadığınızı gösterin!”
Köprülerin altından çok sular
aktı, devir değişti, kümesteki kazlarla birlikte olmak, namuslu sayısını
arttırmak, toplum ahlakını korumak düşüncesi kalmadığı için böyle yazılarda yok
artık.
NOT:
Özgürlüğümüzün yeni sloganını bu
yazıda bilerek vermedim, verseydim
bu yazının devamı gereksiz olurdu. Onun
için 2 bölümlük bu yazı dizisinin 2. ve
son bölümünde sloganı bulacaksınız.
Biraz merak uyandırmak istedim sevgili
okurlarım. Umarım beni hoş görürsünüz.
Cuma günü görüşmek üzere…
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 25.06.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder