Merhaba sevgili okurlar. Bu sene yaz nasıl geçecek, bir
fikriniz, bir öngörünüz var mı? Geçtiğimiz kış bırakın kar yağışını, doğru
dürüst yağmur bile yağmadığı için barajlarda, su havzalarında seviye tehlike
sinyallerini geçti. Nisan ayından bu yana ülkemiz yağış alıyor ama bu toprağa
ancak şerbet oluyor. Su seviyelerini bu mevsimde yükseltecek yağmuru Allah
göstermesin. Çünkü bir iddiaya göre metrekareye 4 ton yağış düşmesi demekmiş o.
Nisanda ise 40 kilo yağmış. Mayısta da o kadar yağış aldık diyelim, Su
ihtiyacımızdaki açık metrekareye 4 ton yağış iddiasına göre aradaki açık
kapanmamış demektir. Su seviyelerini yükselten sadece yağmur değildir, kar
yağışı da gereklidir. Kar zaman içinde eriyerek dereleri, nehirleri, nehirlerde
gölleri besler. Bu sene göller beslenemezken, sanayideki tatlı su tüketimi
azalacağına arttı. Sanayideki gölden sağlanan su tüketimi artarsa, göle akan
dereler ve nehirlerin kaynağından itibaren anlı şanlı yöneticilerimizin 28 adet
su dolum tesisi varsa gölümüzün kuruması kaçınılma olur tabi. Bunlara bakarak bu
sene kavrulacağımızı düşünüyordum. Çünkü artık Marmara bölgesi de iyiden
iyiye karasal iklim özelliklerini gösteriyor. Gündüzleri çok sıcak, geceler
hatırı sayılır derecede serin oluyor.
Bu konuyu uzatmak şiir köşesine uygun değil. Ama sıcaklar
yüzünden nefes almakta zorlanacağımızda bir gerçek.. gene de yaz yazlığını
yapsın. Bütün gıdalar bu sıcakla oluşuyor. Tarlada ekinler güneşle ve sıcakla
olgunlaşıyor. Tıpkı şiirler gibi. Yürek yanmasa şiir olur mu?
İşte bu haftaki ilk şiirimiz: Ağustos böceği ile karıncanın
masalını andırdığını şiiri okuyunca düşünür müsünüz bilmem ama amacım o
değildi. Sadece laklâk etmeyi yarını düşünmeden günü boşa geçirmek olarak kabul
eder ve bu mısrayla böyle bir benzerlik kurarsanız yanlış olur
sanırım. Çünkü bütündeki anlam başka.
…. ….
211
Yaza, yaza, yaza erdim
Yaya kaldım yazdan çıktım
Leyleklerle laklâk ettim
Onlarda gitti baharlara
Yağmurlar, karlar bana kaldı
Güzler, kışlar bana kaldı
Acı ıslıklı rüzgârlarda
Aydın Göle
21 ekim 2002
***
Bir çocukluğa özlem şiiri. Çocuklar nede güzel ve kolayca
her türlü sorunlardan sıyrılıyorlar değil mi? Keşke biz büyüklerde
böyle davranabilsek.
…. ….
212
Biraz hınzır, biraz muzip
Çocuk olsam öfkeyi sezip
Büyüklerin dünyasından
Sessiz limanıma kaçacağım
Bir pencere açsam
Rüyalardan aksam
Oyun bahçelerine
Aydın Göle
23 ekim 2002
***
İnsan her türlü suçlanmaya açıktır. Sağlam duruşlu ve
karakteri oturmuş kişiler bunlara aldırmaz bile. Ya diğerleri.. etrafınıza
bakın kendini olur olmaz ne çok savunan olduğunu görürseniz şaşırmayın. Bunu
sevgisizliğe bağlıyorum ben. Bu şiirde biraz mizahi biçimde bunu anlatmaya
çalıştım.
…. ….
55
Ben size ne dedim
Bütün peynirleri ben yedim
Gezmediğim kalmadı; mutfak, kiler
Keyfimi bozdu arsız kediler
Fındık bulamadım ekmek kırıntısına
Bari sevenim olsa
Beni göğsüne alsa
Gözlerinde sevginin izini görsem
Üç gün yaşasam sonra ölsem
Gönül rahatlığıyla.
Bıyığım titriyor sevgisizlikten
Aydın Göle
23 ekim 2002
***
Kısa mesajla şiirlerimi sevdiklerime gönderdiğimi
biliyorsunuz artık. Bu gönderilmemiş şiirlerden bir şiir. Gene sevgiliye sitem
var bu şiirde. Ne çok önemsiyoruz kendimizi. Sitem önemsenmeyi istemekten başka
bir şey değil. Yerli yersiz her zaman bu hataya düşeriz. Sevdalılar bu hataya
kırılganlıkları arttığı için daha sık düşerler.
…. ….
56
Kalbim türbe sensin yatırı
Yılların insafı yok, yok hiç hatırı
Okunmaz, okunsa da anlaşılmaz tek satırı
Yalnızlığa çıkar bütün yolları
Yalnızlık ki bir ağaç gibi, en zoru
Birikir azalmaz, gün geçtikçe, şüphe ve soru
Sevdanın budur hep yaşattıkları
Ben sevdaya sevdalı, en başından sana
Gözlerimde tomurcuklanıyor göz yaşları
Kalbim türbe sensin yatırı
Bilmiyorum, aklımda değil çocuk oyunları
Ben hiç koşmadım oynamadım
Mızıkçı değildim fakat
Çocuk oyunlarında hep yalnızdım
Ayaklarım felçliydi ben özürlüydüm
Tamam da..
Kalbim serkisof saatti mübarek ama
Seviyor amansız, yordu sevmekten
Sadece sevmek bana özgü, sevenim yok!
Gene yalnızım, yıldızlar kadar
Uzak bir yıldız görürseniz, o; benim.
Gözlerim yaşlıdır gene, kalbim yaslı
Yalnızım..
Bir karanfil ağlıyor kalbimin derinliklerinde
Sırılsıklam aşık bir yağmur yağıyor
Oylum, oylum seni düşünüyorum
Seni düşünüyorum
Fidanım..
Sürgündeyim..
Sensizim..
Aydın Göle
23 ekim 2002
***
Şimdi sıradaki iki şiiri peş peşe okuyun ve sonra biraz
düşünün. Yüce yaratana dua etmeliyiz, ama çalışmadan her şeyi duadan
bekleyemeyiz. Hatta çalışsak bile dua bazen istediğimizi vermez. Her çalışma
başarıyla sonuçlanır diye bir kural mı var? Sevgi bile olsa sonunda, istenen
olmayabilir.
…. ….
213
Allah’ım
Sana inanır ve sana sığınırım
Bizlere yaşama sevinci ver
Bizleri sevgiden mahrum etme
Sevdiğimiz kadar sevilmeyi
Sevildiğimizden fazla sevmeyi
Nasip eyle
Kimseyi sevmezsem
Cennetin haram,
Cehennemin mekânım olsun
Beni cehennem ateşi yerine
Sevgi ateşi yaksın.
Sevgiyle cennete
erenlerden eyle Allah’ım
Aydın Göle
26 ekim 2002
***
214
Dua kaderi etkiler mi
Kader duayı bekler mi
Ben istersem olur mu her şey
Her şey isteğimi törpüler mi
Sonbahar yaprakları mı aşk
Onları süpüren çöpçüler mi
Aydın Göle
26 ekim 2002
***
Bu haftanın son şiiriyle sizlere veda ediyorum
sevgili okurlar. Şiirdeki gibi yalnızlık, yılgınlık yaşamamanızı diliyorum.
215
Güldüm dişlerim dondu
Mezarında bir ölü döndü
Yaşanan dündü
Bugün tipi, boran
Bugün yok halimi soran
Çürüyen elmayım dışım yeşil
Dışım yeşil, siz içimi görmezsiniz
Ölüm şaka gibi
Ölüm şaka gibi
Ölüm şaka gibi
İste yarınım olmasın
Ölüm şaka gibi
İki liman arası deniz yolculuğu
Son limana yolculuk ölüm
Son sefere gönder gideyim
Bayrak taşımam daha bu sularda
Aydın Göle
1 kasım 2002
***
Bugünde beni okuyan herkese iyiyi pazarlar dilerim sevgili
okurlar. Haftaya gene şiirlerimle görüşmek üzere hoşça kalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder