30 Nisan 2015 Perşembe

HEDİYE VE HEDİYELEŞME 14

Yazı dizimizin bugünkü bölümünde İslamiyet ve hediyeleşme konusunu ele alacağım. Çeşitli kaynaklardan Hz. Peygamberin toplumsal kaynaşma ve insanlar arasında sıcak ve samimi ilişkiler kurulması için hediyeleşmeye büyük önem verdiğini öğreniyoruz. Bu arada hediyeleşmenin rüşvete dönüşerek kötü amaçla kullanılmasını önlemek amacıyla devlet yöneticilerine hediye vermenin, onlardan hediye almanın doğru olmadığını vurgulayarak uyardığını ve yöneticilerle hediyeleşmeyi yasakladığını gene bu kaynaklar belirtiyorlar.

Kaynaklara gidelim ve konumuzu irdelemeye başlayalım.

“Hediyeleşmenin önemi büyüktür. Peygamber efendimiz, insanların birbirleriyle ilgilerini kesmemesi ve irtibatlarının kopmaması için hediyeleşmeyi emreder, hediyenin, alanı sağır ve kör ettiğini bildirirdi. Yani hediye sayesinde hediye verenin kötü sözlerini duyamaz, kötü işlerini göremez olur.” 

Verilen hediyeyi almanın şart olduğunu en büyük, en güvenilir hadisçi olan Buhari’nin naklettiği peygamberimizin “Davete icabet edin, hediyeyi reddetmeyin!” hadisinden anlıyoruz

Neden reddedilmemesi gerektiğini bir başka hadisçi H.Tirmizi’nin naklettiği peygamber efendimizin şu hadisinden öğreniyoruz. “Hediye, Allahü teâlânın gönderdiği güzel bir rızıktır.” Hadisin devamında hediyenin hediyeyle karşılık bulması gerektiği belirtiliyor. “Hediyeyi kabul edin ve karşılığında daha güzelini verin!” 

Hadisçi Nesai’nin naklettiği bir hadiste bu konuyu tamamlar nitelikte. “Hediye verene, siz de hediye verin! Eğer verecek bir şey bulamaz iseniz, onun için dua edin ki hediye karşılıksız kalmasın!”

Yani nakledilen hadislerden

1: Allahın güzel bir rızık’ı olduğu için verilen hediyeyi almak,
2: Karşılığında daha güzelini vermek şart!
3: Verecek bir şey bulamayanın dua etmesi de bu yüzden şart! Başkasına edilen duada hediyeden sayılıyor.

Küçükte olsa yasa dışı işler yaptırmak için hediye adı altında rüşvet verildiğini bilmeyen yoktur. Böyle olduğu için hediye ile rüşvet birbirinin zıt kardeşleridirler. Kimilerine göre böyle yerlere boş elle gidilmez. Bunu daha da ileri götürürsek yatırlara sunulan hediyelerde Allah’la temasımızı kendimiz kuramazmışız gibi, onlar kursun diye verilen bir nevi rüşvettir.  

Eskiden büyüklerimiz ‘nereye gidilirse gidilsin, boş elle gidilmez’ derlerdi. Sadece bu hislerle verilen hediyeleri verenin böyle bir art niyeti olmadığı biliniyorsa, reddetmek uygun değildir (resmi veya tüzel kişi veya makamlara getirilmiş ve bir amaç taşıdığı düşünülen hediye alınmamalıdır. Batılı ülkelerde rüşveti önlemek amacıyla hediye gelirden sayılıp vergilendiriliyor. Eğer hediye açıklanamaz boyut ve nitelikteyse sade vatandaş, devlet memuru ayırmaksızın yargılanabiliyor. Aydın Göle).

İ. Malik’in bildirdiğine göre Hazreti Ayşe, muhtaç bir kadının hediyesini kabul etmeyince Peygamber efendimiz, “O kadın muhtaç olsa da, hediyesini kabul edip ona daha fazla bir şey vermeliydin” buyurdu. Sahabeden bir zat da, verilen hediyeyi kabul etmeyip, “Ya Resulallah, birinden bir şey alanda hayır yok buyurduğunuz için almadım” deyince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:

“O isteyerek alınan şeylere mahsustur. İstenmeden verileni alınız!” 

Verilen hediyede bir art niyet yoksa, mutlaka almalı ve karşılığında az çok bir şey vermelidir!
Bir şey veremeyen kimse ise, hediye verene dua etmelidir! “Bunu bana falanca verdi, Allah ondan razı olsun” demelidir! Ebu Davud’un naklettiği Hadise göre Hz. Peygamber şu öğütlerde bulunmuştur:

“Kime bir iyilik yapılırsa, o iyiliği ansın! İyiliği anmak şükür olur. İyiliği gizleyen nankörlük etmiş olur.” 

DEVAM EDECEK


Yayın Tarihi: 03.04.2015
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder