Bu yazı dizisine başlarken ne demiştik?
“Şu sosyal paylaşım siteleri... bütün dünyada en çok bilinen
iki site: facebook, twitter! Her gün facebook yada twitter’de milyonlarca insan
birbiriyle sınırsız ve sansürsüz bir şeyler paylaşıyorlar. Yazılı ve görsel
basının tek taraflı iletişim aracı olmaları nedeniyle (birde buna hükümet
yanlılığı gibi bir icraatı kutsama, hataları görmeme ve göstermeme üstüne
kurulu bir basın yayın anlayışını da ekleyin) yerini bu tip sitelere terk
etmeye başladığı, bu sitelerin etkisinin tartışılmaz olduğu görülüyor.”
Kitle kendi gazetesini, kendi radyosunu, kendi televizyonunu
yapıyor. Artık siyasetçilerin toplumu afyonlama dönemi bitiyor. Bundan sonra temsili
demokrasi yerine katılımcı (düş değil gerçektir bu) demokrasi geçerli olacaktır.
Katılımcı demokrasinin araçları kullanılmakta zaten. İş idarecilerin terbiye
edilmesine kaldı. Birçok olmazların olduğunu gördüğümüz gibi
bunun da olduğunu hep beraber göreceğiz. Çünkü idareciler
seçimle de gelmiş olsalar bir ücret aldıkları için efendi değil hizmetçidirler.
Efendi olan millettir.
Gündemde ne varsa sosyal paylaşım sitelerinde de o var
diyordum ya, ona örnekler vermeye kalksam bitiremem. Bedelli askerlik, vicdani
ret. Papanın ziyareti, sonra papanın ermeni soykırımını kabulü, seçim
propagandaları ve her konuda tartışan tartışana.. kimi köşe yazarlarından
yararlanmış, kimi kendi bir şeyler karalamış. İsimlerini vermeden o yazılardan
alıntılar yapacağım.
İlki bedelli askerlik konulu.
“Memleketin fakir fukara çocukları Türkiye’nin dört bir yanında askerlik yapacak, kelle koltukta Güneydoğu dağlarında nöbet tutacak, mutfakta patates soyacak, paralı kesimin zengin bebeleri ise parayı bastırıp askerlikten yırtacak.
Aman yanlış anlaşılmasın, askerlik yapmasına yapacak da 28 gün ense yapacak!
Utanmazlığın, Türk milleti ile alay etmenin bundan daha büyük bir örneği olamaz.
Fakir fukara Mehmetçiğin talim meydanlarında anası ağlarken, bu beyzadeler yine paranın gücünü konuşturup kaytaracak.
Hükümet; Tarifeyi 10 bin eurodan açarsak şu kadar kazanırız, 20 bin euro olursa şu kadar!..Yaş limitini indirip bedelli kapsamını genişletirsek, gelirimiz şu kadar artar hasabını yapadursun bedelli yasası çıkınca, medyada ilanlar fışkıracak ve rezalet daha da artacak:
“..lkbank’tan uygun koşullarda bedelli kredisi. ...aat’tan on taksitte bedelli parası... Koş vatandaş koş... Her keseye uygun bedelli olanakları... ...ıfbank, bedelli paranızı peşin ödüyor, 20 taksitte yüzde 1 faizle geri alıyor... 36 ay süreli bedelli kredisi... Kurasız çekilişsiz her aileye bir bedelli!..”
Bu reklamları geçmişte gördük.
***
Bedelliye çok kısa sürelide olsa bir ara ‘vicdani ret’
konusu da eklendi. O sıralarda twitter’den
şöyle bir not aldım.
Normal asker: Mehmetçik
Kısa dönem : Mehmet
Bedelli asker.: Mehmet bey
Vicdani retçi.: Mehmet Canıtatlı
***
Facebook’tan bu konuya ilişkin gelende şuydu:
“Hepsi bir yana arada vicdani ret tasarısıda tartışıldı. Neydi
vicdani ret? ‘Ben askerlik yapmam, benim ilkelerim buna izin vermez’ diyen
herkes askerlikten yırtacak. Ya ne yapacak? Bir kamu kuruluşunda askerlik
süresi kadar çalışacak!
Sen bu uyanık vicdani retçileri nerede çalıştıracaksın? İstanbul, Ankara, Antalya…Turistik yöreler…Onların doğum yeri olan il ve ilçeler…
Oh ne güzel memleket!
Sen hükümet olarak şimdiden açıkla bakalım, de ki ‘Vicdani retçiler sadece Güneydoğu’nun ilçe ve köylerindeki sağlık ve eğitim kuruluşlarında sivil olarak görev yapacaktır. Şemdinli, Çukurca, Erciş, Kulp, Eruh, Lice vesaire ve onların köyleri…’
Bak bakalım sonrasında, piyasada kaç vicdani retçi kalacak! Hepsi askere gitmek için kuyruğa girer.”
Sen bu uyanık vicdani retçileri nerede çalıştıracaksın? İstanbul, Ankara, Antalya…Turistik yöreler…Onların doğum yeri olan il ve ilçeler…
Oh ne güzel memleket!
Sen hükümet olarak şimdiden açıkla bakalım, de ki ‘Vicdani retçiler sadece Güneydoğu’nun ilçe ve köylerindeki sağlık ve eğitim kuruluşlarında sivil olarak görev yapacaktır. Şemdinli, Çukurca, Erciş, Kulp, Eruh, Lice vesaire ve onların köyleri…’
Bak bakalım sonrasında, piyasada kaç vicdani retçi kalacak! Hepsi askere gitmek için kuyruğa girer.”
***
Gelen bir fıkra ile fotoğraf tamamlanmıştı sanki. Yahu
bunları paylaşanların birbirlerinden haberi yoktu ki. Ben okuduğumda bu
fotoğraf ortaya çıktı.
“Adamın biri herkesin boyunun ölçüsünü bir bakışta
söylüyormuş. Senin boyun 1.60, senin boyun 1.75 falan filan. Gören ve duyanlar
bu durumu merak edip adamın önüne geçip
boylarını soruyorlarmış. Adamın ünü yayılmışta yayılmış. Herkes birbirine, ‘bir
adam herkesin boyunun ölçüsünü bir bakmayla söylüyor ve doğru çıkıyormuş’
diyormuş. Bir gün bu bir milletvekilinin kulağına gitmiş. ‘Olur mu canım öyle
şey, getirin bakalım yanıma o adamı’ demiş vekil. Adam bulunmuş ve milletvekilinin
karşısına çıkarılmış. Vekil sakince ve alaylı bir dille sormuş ; ‘Söyle bakalım
benim boyumun ölçüsünü.’ Adam biraz vekili süzdükten sonra ‘1.82’ demiş. Bu
duruma vekil çok şaşırmış. Sinirlenerek sormuş. ‘Bir kere bakmayla nasıl bildin
boyumun ölçüsünü?’ Adam cevabı şöyle olur: ‘Nasıl olduğunu bilmiyorum,
alışkanlık işte. Ben Kereste ustasıyım.’ ”
***
Ya dostlar. İşte durum böyle. Bizler icraattan iyi şeyler
bekler dururuz. Kimi zaman beklentimize cevap verirler kimi zaman
ummadıklarımızı yaparlar. Eee ne demeli.
İnsanlar tercihleriyle yaşarlar...!
Ya tozu dumana katarlar, ya da tozu dumanı yutarlar...!
Ya tozu dumana katarlar, ya da tozu dumanı yutarlar...!
***
Oysa insan içinde çok hevesler çok hülyalar besler.
“Her kalem bir şiire gebedir aslında... Sadece o doğum
sancılarını çekecek bir şair gerekir..”
Herkes şair olacak değil ya..
BİTTİ
Yayın Tarihi: 27.04.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder