Hatırlarsınız, 21 ocak 2012’de Akdeniz Üniversitesinde
dünyada ilk kez bir hastaya çift kol ve tek bacak, bir başka hastaya da yüz
nakli yapılmıştı. Hemen ardından 24 şubattada Hacettepe Üniversitesi gene bir
hastaya yüz, bir başka hastayada bu sefer çift kol ve çift bacak nakliyle dünyada
bir ilki gerçekleştirmişti. “Dünyada ilk” biçiminde tanımlanan sihirli kelime
bu nakilleri cazip kılıyordu.
Her işte nihai sonuç beklenmeden, yapılmak istenen işlemin
yapılmış olması başarı olarak
kabul edilir. Tıpta bunu anlatan çok güzel bir söz var
“ameliyat başarılı geçti fakat hastayı
kaybettik”. Başarı için yapılan her şey istenen sonuç
alınmamış olsa bile işin ustasına son derece cazip gelir... Bunun üstüne
“dünyada ilk” olmayı eklerseniz o kişinin gerçeklerden uzaklaşmasının olağan
olduğunu görürsünüz. Olması gereken bu değildir. Her ülkede ve bizde de olması
gerekenleri oldurmak için denetim organları ve kurullar en sonunda da
mahkemeler var. Bütün bunlar kılı kırk yararak, yapılan
işlerin en hafif deyimiyle
sulandırılmasını, hatta hatta cinayete varmasını önlemek
amacını taşır.
Bu kurulları harekete geçirecek bir çok sebebin olduğunu
belirtmek amacıyla yüz ve organ nakli konulu yazımda şu satırları yazmıştım.
“Akdeniz Üniversitesinin başarılı operasyonunun ardından
kendilerini çok daha gelişmiş gören Hacetepe Üniversitesi bunu bir yarış haline
çevirdi. Sağlık bakanlığının iyi niyetle çıkardığı organ bağışı ve nakli
kanunundan yararlanarak, hatta bazı iddialara göre kimi
durumlar gizlenerek bir kişiye 2. yüz naklini, bir başka
kişiye iki kol iki bacak naklini
gerçekleştiriyor.”
Bu yazıyı iddialar sözcüğü içinde geçiştirmemek için o
yazımıza ek olarak yazıyorum.
Sabah gazetesi o tarihlerde Şevket Çavdar’ın
ölümüyle sonuçlanan çift kol ve çift bacak nakliyle ilgili korkunç bir
durumu gözler önüne sermişti. Ordan satırlar aktaralım.
“Ameliyatı yapan Hacettepe Üniversitesi ekibinin bir
başka hasta için çift kol nakline onay aldığı ve donörden bacakları
almaması gerektiği ortaya çıktı. Ancak Türkiye’nin ilk yüz naklini yapan Prof.
Ömer Özkan’ın da bakanlığa başvurduğunu öğrenen Doç. Dr. Serdar Nasır; son
anda, bakanlığın izni olmadan bacakları da aldı.
Ulusal Organ Nakli Koordinatörlüğü; İzmir’de, hayatını kaybeden Nazım Akan’ın organ ve dokuları bağışlanınca Akdeniz Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Gülhane Askeri Tıp Fakültesi (GATA) Doku Nakil Merkezleri’nden donöre uygun yüz ve uzuv hasta listelerini istedi. Hacettepe Üniversitesi, yüz ile uzuv nakli bekleyen 4 kişiyi bildirdi. Listede Şevket Çavdar da vardı. Akdeniz Üniversitesi ise dirsek altından çift kol ve diz altından çift bacak nakli bekleyen hastalarının ismini gönderdi. Ulusal Doku Nakli Koordinatörlüğü, yaş, boy, cinsiyete göre Gazi ve GATA’nın listelerindeki hastaların donöre uymadığını bildirdi.
Hacettepe’den çift kol nakli için bekleyen hasta ile Akdeniz’den çift kol ve çift bacak nakli bekleyen hastalar donörle uyumluydu. Akdeniz Üniversitesi daha önce nakil yaptığı için Hacettepe Üniversitesi’ne nakil izni verildi. Bakanlık, her olasılığa karşı Akdeniz Üniversitesi’nin de hazır olmasını istedi. Doç. Dr. Nasır’ın da aralarında bulunduğu nakil ekibi, Sağlık Bakanlığı’na ait ambulans uçakla İzmir’e giderken, Prof. Ömer Özkan’ın çift kol ve çift bacak nakli için izin aldığına dair bir duyum aldı. Bunun üzerine Doç. Dr. Nasır, İzmir’e gittiğinde, bakanlığa bildirmeden donörden çift kolun yanı sıra çift bacağı da aldı. Ömer Özkan hemen bakanlığı arayarak, ‘Çift kol için izin verdiğinizi açıklamıştınız, bacaklar neden alındı?’ diye isyan etti. Bakanlık bu arada Hacettepe’ye ulaşmaya çalıştı ancak operasyon başlamıştı. Doç. Dr. Nasır ve ekibinin, Şevket Çavdar isimli hastaya çift kol ve çift bacak nakli yaptığı medyadan duyuruldu.”
Hokkabazlığı görüyorsunuz değil mi? Şöhret uğruna neler oluyor.. şöhret olma mücadelesini sadece sinema yıldızı adayı genç kızların mücadelesi mi sanıyorsunuz? Öyle olmadığını bu olay çok açık biçimde ortaya koyuyor.
Ulusal Organ Nakli Koordinatörlüğü; İzmir’de, hayatını kaybeden Nazım Akan’ın organ ve dokuları bağışlanınca Akdeniz Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Gülhane Askeri Tıp Fakültesi (GATA) Doku Nakil Merkezleri’nden donöre uygun yüz ve uzuv hasta listelerini istedi. Hacettepe Üniversitesi, yüz ile uzuv nakli bekleyen 4 kişiyi bildirdi. Listede Şevket Çavdar da vardı. Akdeniz Üniversitesi ise dirsek altından çift kol ve diz altından çift bacak nakli bekleyen hastalarının ismini gönderdi. Ulusal Doku Nakli Koordinatörlüğü, yaş, boy, cinsiyete göre Gazi ve GATA’nın listelerindeki hastaların donöre uymadığını bildirdi.
Hacettepe’den çift kol nakli için bekleyen hasta ile Akdeniz’den çift kol ve çift bacak nakli bekleyen hastalar donörle uyumluydu. Akdeniz Üniversitesi daha önce nakil yaptığı için Hacettepe Üniversitesi’ne nakil izni verildi. Bakanlık, her olasılığa karşı Akdeniz Üniversitesi’nin de hazır olmasını istedi. Doç. Dr. Nasır’ın da aralarında bulunduğu nakil ekibi, Sağlık Bakanlığı’na ait ambulans uçakla İzmir’e giderken, Prof. Ömer Özkan’ın çift kol ve çift bacak nakli için izin aldığına dair bir duyum aldı. Bunun üzerine Doç. Dr. Nasır, İzmir’e gittiğinde, bakanlığa bildirmeden donörden çift kolun yanı sıra çift bacağı da aldı. Ömer Özkan hemen bakanlığı arayarak, ‘Çift kol için izin verdiğinizi açıklamıştınız, bacaklar neden alındı?’ diye isyan etti. Bakanlık bu arada Hacettepe’ye ulaşmaya çalıştı ancak operasyon başlamıştı. Doç. Dr. Nasır ve ekibinin, Şevket Çavdar isimli hastaya çift kol ve çift bacak nakli yaptığı medyadan duyuruldu.”
Hokkabazlığı görüyorsunuz değil mi? Şöhret uğruna neler oluyor.. şöhret olma mücadelesini sadece sinema yıldızı adayı genç kızların mücadelesi mi sanıyorsunuz? Öyle olmadığını bu olay çok açık biçimde ortaya koyuyor.
O yazıdan alıntılara devam edelim.
“Bakanlık, Çavdar’ın durumu netleşene kadar açıklama yapmama kararı almıştı. Çavdar’ın ölümünden 2 gün sonra Kompozit Doku Nakli Bilim Kurulu, 6 üye ve 10 ayrı branştan uzmanın katılımıyla toplanıldı. Mevzuat dışı uygulama üyelere bildirildi. Kurul, 3 hafta sonra Hacettepe Üniversitesi Nakil Merkezi hakkında kararını verecek.”
“Bakanlık, Çavdar’ın durumu netleşene kadar açıklama yapmama kararı almıştı. Çavdar’ın ölümünden 2 gün sonra Kompozit Doku Nakli Bilim Kurulu, 6 üye ve 10 ayrı branştan uzmanın katılımıyla toplanıldı. Mevzuat dışı uygulama üyelere bildirildi. Kurul, 3 hafta sonra Hacettepe Üniversitesi Nakil Merkezi hakkında kararını verecek.”
Bu kadarla da kalınmadı. Bir dizi kararla yeni kurallar
konuldu. Şimdide bunları gene Sabah Gazetesinden görelim.
“Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinatörlüğü’nün belirlediği
standartlara göre donör ile alıcı aynı cinsiyetten olmalı. Donörle alıcı
arasında maksimum artı-eksi 20 yaş ve artı-eksi yüzde 10 boy farkı bulunmalı.
Donörün organların alındığı yerin en yakınındaki nakil merkezine verilmeli.
Ancak bu koşul gerçekleşmiyorsa Ulusal listede durumu en uygun hastaya
verilmeli. Ulusal listede hastalar arasında eşitlik sağlanırsa nakil merkezi
sıralamasına bakılmalı. O zamana kadar hiç nakil yapmamış ya da nakil sırası
tekrar gelmiş merkez seçilmeli.”
Bundan sonra aynı anda aynı merkeze hem uzuvların hem de
yüzün verilmemesi yönünde karar alındı. Alınan kararlara uygun mevzuat
değişiklikleri yapılması durumunda, bir merkezde yüz nakli yapılırken diğer
merkezde uzuv nakli yapılabilecek.
Bilimin egemen olduğu; üstelik insan sağlığını, insan
hayatını doğrudan ilgilendiren bir alanda kişisel hırslarla böyle çekişmeler
yaşanıyorsa, her türlü yalanın, her türlü cambazlığın hakim olduğu siyasette
neler olmaz? Geçtiğimiz Pazar günü yapılan seçimler sonrasında yaşanacakları
göreceğiz. Ülkemizin, canlı bir varlık olduğu düşüncesiyle, doktor yarışları
gibi siyasetçi yarışıyla hayatını kaybeden hasta konumunda olmamasını dileriz.
Siyasete burada nokta
koyalım ve konumuza dönelim.
Doktorluk başarıyla sınırlı olmamalı. Doktorlar hastanın
yerine kendini koyabilmeli. Söz konusu olan bir hayattır. Hayat söz konusuysa
insan bir mesleğin malzemesi olmaktan çıkar.
Bütün bunlar iki kol ve iki bacağın bir hastaya
takılamayacağını bilmelerine rağmen “dünyada ilk olma” gözü dönmüşlüğüyle nakli
yapıp hastayı kaybedince gelen kurallar. Bu kurallardan sonra bol keseden
nakillerin durduğunu görüyoruz. Bu satırlardan sonra organ nakline karşı
olduğum sonucu çıkmasın.
Sadece şunu vurgulamak amacım:
Başarılı işler başarılı sonuçları doğurur. Ortada başarılı
olmayan sonuçlar varsa sözü edilen “başarı” içi boş bir sözcükten öteye
gidemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder