30 Haziran 2015 Salı

KOLAYCILIĞI SATANLARA ESİR OLMAK

Bizlere yıllarca bireysel gelişmişlik örneği olarak ne gösterildi hatırlıyor musunuz? Hele hele çocuk gelişiminin en önemli göstergesi neydi, biliyor musunuz? 1990’lardan beri dünyada egemen olan, artık hayatımızın her alanına ve dolayısıyla ceplerimize kadar giren bilgisayardı bu sorunun cevabı, herhalde tahmin etmişsinizdir. Bilgisayar bunu internete borçlu elbette. Artık bilgisayar ve internet iki ayrı parça değil, iki ayrı bölümden oluşan, birbirinden ayrı tutulamayan, bir birini tamamlayan ve 20.yy’dan 21.yy’a aktarılan insanlık tarihinin en önemli üründür. İnsanlığın gelişme tarihi içinde bu kadar kısa sürede, bu kadar etkide bulunan ikinci şey herhalde tekerleğin icadıydı. Bilgisayar ve internet insanlığa o kadar etkili olmuştur işte. Bilginin her yana yayılmasına, bilginin depolanmasına, bilgiye hızla ulaşılmansa başka hiçbir şey bu kadar sebep olmamıştır.

Her şeyin iyi olduğu kadar kötü tarafıda vardır elbette. Bilgisayar ve internetin en kötü tarafı; kişisel beceri ve yeteneğe gerek bırakmaması, her şeyi sıradanlaştırması sonucu, beynin bilgiyi hatırlama ve işleme merkezlerinde yarattığı tembellikle oluşan tahribattır. Binlerce yıldan beri süregelen insanlık tarihi, onlarca yılla özetlenecek bir zamanda kendi icadıyla yok olmanın eşiğine gelmiştir. Artık insan kendi icadı olan bilgisayar ve internet yüzünden hatırlama, işleme, düşünme ve ilgi kurma engellisi olma yolunda hızla ilerlemektedir.  

Uzun süredir zihnimi meşgul eden bu konuda geçtiğimiz günlerde bir habere rastladım. O haberi sizlerle paylaşmak istiyorum 

*
(...) dünyanın ultra zengin adamlarının ve E-Bay, Google, Apple, Yahoo ve Hewlett-Packard gibi teknoloji devlerinin çocuklarını okuttuğu "Waldorf School Of The Peninsula" okulu.
Okulu ilginç kılan ve zenginlerin rağbet etmesine sebep olan tek bir özelliği var o da, "eski usul eğitim"... Yani bu okulda bilgisayar, laptop, ya da tablet gibi hiçbir teknolojik alet bulunmuyor; akıllı tahtalar yerine eski kara tahtalar, tebeşirler, kağıt kalem gibi tamamen çocuğun tüm becerilerini ortaya koyacak eski malzemeler kullanılıyor.
Ayrıca örgü ve dikiş iğneleri ve bazen de çamurla aktivitelerin yapıldığı ve tamamen çocuğun el becerilerini geliştiren birçok ders var. Bunun dışında bolca oyun odaklı öğrenme ve hikâye anlatma var.
Kısacası bu okuldaki bir çocuk yemek yapmaktan tutun, dikiş dikmek, bahçede çalışmak, heykel yapamaya kadar bir çok konuda eğitiliyor...
Bu eski usul eğitim çocuğun el becerisinden zekâ gelişimine kadar her şekilde katkı sağlıyor...
Dünyanın en akıllı telefonlarını bilgisayarlarını üreten adamların, kendi çocuklarını teknolojiden uzak tutmalarının sebebini sanırım kolayca anlayabiliriz...
Teknolojik her cihaz, -başta çocukları- zeka tembelliğine yol açıyor. Teknolojiyle haşir neşir olan çocukların radyasyona maruz kalmalarının yanı sıra, obeziteye yatkın olmaları ve daha saldırgan bir ruh hali içinde olmaları, birçok defa çocuklar üzerinde yapılan araştırmalarda dile getirilmişti... (bütün bu sayılan ve her biri ayrı bir yazı konusu olabilecek etmenler konumuzun içinde anılmamakla birlikte çok önemlidir. A.G)
Buna rağmen bir çok aile, çocuklarına daha iyi bir eğitim sağlamak için akıllı tahtalardan tutun her türlü teknolojik aletlerin olduğu okulları tercih etmeleri akıl işi değil. Üstelik çoğu aile bununla övünüyor...
Ailelerin bilinçsizliği çocuklarının geleceğini risk altına sokuyor maalesef...
Unutmayın ; çocuklarınız klavyeyi iyi kullanması ya da mouse iyi hareket ettirmesi, onun zihnini harekete geçirecek, el becerilerini ortaya koyacak her türlü etkinlikten alıkoyarak, gün geçtikçe beden ve beyin tembeli olan biri haline getirecek sadece...

*
Haberi okudunuz, şimdi gelişen teknoloji ile bilgisayar ve internet hakkında ne düşünüyorsunuz? Aklımızı bir robota, bir makineye vererek teslim etmemeliyiz. Elbette çağın nimetlerinden yararlanacağız ama ona teslim olmayacağız. Çünkü teslimiyet esaret getirir. Unutulmasın ki biz bütün canlılar gibi doğa canlılarıyız, laboratuar yaratıkları değil. Kolaycılığı satanlara esir olmak insanlığın en acıklı hikâyesi olmasın. 


Yayın Tarihi: 03.06.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder