30 Haziran 2015 Salı

KUŞKUCU AKILLILAR, KENDİNDEN EMİN CAHİLLER

Bizim toplumumuzda bilmemeye cahilliğe övgü çok yapılmıştır. Cahilin ve cahilliğin baş tacı edildiğini sıklıkla görürüz. Bilmek ve bildiğini sunmak pek hoş karşılanmaz. Bilgi edinmek uğraş isteyen bir iştir, kimse yorulmak istemez. İnsanlar hep kolayına kaçar. Sohbetlerle bilgi edinirler, sohbet bilgileriyle geliştiklerini sanırlar. Oysa sohbetler gelip geçici olduğu için baş vurulacak kaynak değildir. Sohbet, bir çok yolla (kitap, cd, sinema, tiyatro v.b) bilgi edinmeyi kışkırtırsa yararlı olur, yoksa unutulmaya mahkûmdur. Geçenlerde ülkemiz nüfusunun yüzde 75’inin hiç kitap okumadığını, kalan yüzde 25’in yüzde 65’inin, düzenli gazete bile okumadığını okuyunca şaşırmadım. Kısacası ülkemiz kültürüne katkısı olanların sayısı kültür alanla orantılı olduğu için ortaya dikkat çekici bir eser çıkmamaktadır. Kitap okuma oranı Azerbaycan’da nüfusun yüzde 85’i olduğu düşünülürse Türk dünyası içinde bizim perişanlığımız ortaya çıkar.

Cahil, bilenden daha cesurdur. Çamlar devirir fakat kendinden emin tavırla bunu umursamaz bile. Bu durumu açıklayan iki doktorun adıyla anılan “Dunning-Kruger sendromu” adında bir tanım var.

Bir televizyon programında çok şaşırarak izlediğiniz konuşmacı görmüşsünüzdür. Sığlığı o derecededir ki, hazır bilgiden başka türlü bilgi kullanamaz, bilgiyi derinlemesine işleyemez. Fakat duruşları cesaret abidesi gibi vakur, çok bilgiliymiş gibi kendinden emindir. Bir iş yerinde etkili görevlerde bulunan muhteris yetersizler kadar tehlikelisi yoktur. Onlarda genellikle cahil cesaretlilerin arasından çıkar. Fakat ‘cahillik ve haddini bilmeme’ durumu mesleki bakımdan bir itici güç oluşturur.
‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.
Sonuçta, ‘yetersiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler...
 
Justin Kruger ve David Dunning adlı ABD’li iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı:
“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”
Bunun üstüne araştırmalar yapıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:

“Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.”
“Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.”
“Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.”
“Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.”

Cornell Üniversitesinde yapılan test sonrasında, testin “Nasıl geçti?” sorusuna öğrencilerden cevap istenmiş. Soruların yüzde 10’una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthiş. Onların “testin yüzde 60’ına doğru yanıt verdiklerini” düşündükleri; hatta “iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıktı

Soruların yüzde 90’ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70’ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.

“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!

Bu sonuçlar elde edildiğinde “Dunning-Kruger Sendromu” tıp literatürüne girmiş oldu.

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, değerlerinin farkına varılmasını beklerler...bekledikleri değeri görme konusunda zaman uzadıkça kırılır, küserek kendi içlerine çekilirler. Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar...”

Ünlü İngiliz düşünürü Bertrand Russel’in bu konudaki sözüyle bitiriyorum:

“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”



Yayın Tarihi: 05.06.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder