30 Nisan 2016 Cumartesi

ÇIPLAK AYAKLI ÇOCUKLAR, HEİDİ VE GELİŞMİŞ BATI -1

Batılı gelişmiş ülkeler herkesin gözünde farklıdır. Kimi, batılı ülkeleri sanatların beşiği sayar, kimi teknolojinin, kimi özgürlüklerin.. hepside doğrudur, yada doğru olabilir. Olabilir diyorum, çünkü özgürlük görece ve çağdan çağa değişen bir kavram. Sanat ve teknoloji gene daha somut bir şey olduğu için o konuda tartışma yok! Saçma der beğenir veya beğenmezsiniz olur biter. Özgürlük öyle bir şey değil. Özgürlük nefes alabilmenin ilk şartıdır dersek yanlış olmaz. Dini bütün Araplar bile ülkelerinden kaçarlarken gelişmiş batı ülkelerini tercih ediyorlarsa sırf bu nedenledir. Kaçış sürecinde yaşananlar ve sonrası bu yazımızın konusu değil. Bu yazı güncel politikanın dışında bir amaç taşıyor.

İsviçre bu gelişmiş batı ülkeleri içinde iki dünya savaşında tarafsız kalabilmiş bir ülkedir. Tarafsız kalabilmesi dünyanın para merkezi, bankası oluşuna bağlıdır. Hikâyesi uzun şimdi oralara girmeyelim.

İsviçre’yi neleriyle tanırsınız desem ne dersiniz? Dağlarıyla, gölleriyle mi, belli başlı marka saatleriyle mi, bankacılıklarıyla mı, peynir ve çikolatalarıyla mı? Yoksa bir zamanlar (tek kanallı televizyon döneminde) karşısında mıhlandığımız Heidi çizgi filmiyle mi? Eminimim herkes hepsiyle diyecektir. Hele Heidi adını duyanlar derin bir iç çekmişlerdir bir kere. Küçük kız çocuğu olan Heidi’nin gülen yüzünü, umutlu, yardımsever, çalışkan biri olduğunu herkes hatırlamıştır. Kırlarda çıplak ayaklarla koşuşu, bulutlar üstünde uçuşu hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Peki çizgi karakterin çizeri Johanna Spyri’nin Heidi’yi neden çıplak ayakla çizdiğini biliyor musunuz? Sanılanın aksine kırlardaki özgür hayata vurgu için değil. Tamamen çocuk istismarını belirtmek için Heidi’yi çıplak ayaklı çizmiş. Kimin aklına gelirdi? O çizgi filmi kaç kişi bu gözle izledi? Şimdi sıkı durun Avrupa’nın göbeğinde hemde 1960’lara kadar fiilen, 1974 yılına kadarda yasal olarak çocuklar istismar ediliyormuş. Hem de her türlüsünden bir istismar...

Yazar Sevim Akyürek bu konuya değindiği 2015 şubatında yayınlanan “İsviçre’nin karanlık yüzü: Heidi’nin ayakları neden çıplaktı?” adlı yazısında Almanca verdingkinder, Türkçesi “Sözleşmeli Çocuk”a çevrilebilen kelimeyle karanlık ve acı bir hikayeyi anlatıyor. Heidi’den söz ederken şöyle diyor.  

“Alp’ler, peynir ve çikolatadan sonra İsviçre’nin simgelerinden biri sayılan Heidi’yi hatırlayın. Kırmızı yanaklı, basit elbiseli, hiç yorulmadan herkesin yardımına koşan bu kız çocuğu, hep çıplak ayaklarıyla geçer öykülerin içinden. Onun büyükbabası olarak izlediğimiz yaşlı çiftçiyle arkadaşı Peter’in ayakkabıları varken Heidi, keskin taşların üzerinde ve soğuk havalarda bile hep çıplak ayak koşar keçilerin peşinden.”

Burada neden diye sormanın zamanıdır. Bizde soralım ve sözü yazarımıza bırakalım.

“Yaratıcısı Johanna Spyri, 53 yaşında yazdığı Heidi aracılığıyla, çıplak ayaklı çocuklar gerçeğinin üzerindeki toplumsal sır örtüsünün bir ucunu kaldırmıştır. Küçük kahramanı aracılığıyla, doğaya, insanlara, hayata Alpler’in öksüz kızının gözüyle bakarken, bütün Verdingkinder’lerin çocuk dünyalarına ve duygularına dikkat çekmeye çalışmıştır. Heidi, İsviçre’nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesidir ve onun çıplak ayakları bugün çocuklara karşı işlenmiş bir suçun yarattığı utancın üzerinde koşuyor. Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün “köle çocukları” diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi.”

Bu kadarla kalsa iyi. Devamında bir insanlık dramıyla karşılaşıyoruz. Sonunda “Meğer Heidi kimin hikâyesiymiş” diyeceksiniz. Sanayi devriminin başına kadar gidiyor bu hikâye.

Heidi’nin ülkesi İsviçre fabrikalarında 14 yaşından küçük işçi çalıştırılmak1789 yılında yasaklanırken çocuk sömürüsü için yeni bir kapı açıldı. O kapı 18. yüzyılın sonundan 1960’lı yılların başına kadar açık kaldı.


DEVAM EDECEK


Yayın Tarihi: 13.04.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder