30 Haziran 2016 Perşembe

DÜŞÜNCE EVRENİNDE 13

Uzun süre ahlak konusunu incelediğimiz “Düşünce Evreninde” dizi yazımızı yazmak fikri “Mum kokulu geceleriyle Amişler” yazı dizisine başlarken doğmuştu. Bugün yabancısı olduğumuz o kırsal hayatı sürdüren Amişler ilkel kabilelerden değildiler. Sadece teknolojiye karşıydılar. Dolayısıyla teknolojiye dayalı hayatı ret ederken, geleneklerle yaşamayı seçmişler, buna bağlı olarak düşünce akımlarından ve üretim biçimlerinden uzak durmuşlardı. Aramızda en az 250-300 sene fark vardı. Bu sürede neler değişmedi ki? Bu soru beni düşünce evrenini araştırmaya itti. Geçmişte bizim atalarımızında içinde olduğu bu hayat ve düşünce tarzı hangi duraklardan geçtide bugünkü anlayış doğdu. Yaşadıklarımız düne cevapsa dünün sorusu neydi? Bu yazı dizimizle böyle bir serüvene kalkıştık. Konunun uzmanları sahalarına girip ortalığı karıştırdığım için beni bağışlasın. Elbetteki onlar en doğru sonuca ulaşırlar. Ben düşünce dünyasına ilgiyi yöneltmek istiyorum o kadar.

Bu gün ilkel hayattan uzak olmamız, bize kadar uzanan zincirin her halkasının değişimi bilerek veya bilmeyerek kabul etmesine bağlıdır. İnsan olumluya veya olumsuza doğru değişirken ilgisi ve araştırıcı ruhu nedeniyle her yolun, her durağın oluşum nedenlerini incelemiş sorularına cevaplar aramış, o sorulara cevabı gene kendisi vermiştir. Bu, bir düşünce sisteminin gelişmesine, bilimsel buluşların yapılmasına yol açmıştır. Yazı dizimizde konumuz bu yüzden düşünce sistemleriydi.

Bugünkü ilk konumuz “AKILCILIK”

Bu dünyadaki bilgileri(akılcıların güvenilmez buldukları) duyu ve algılarımıza dayanarak değilde, aklımızı kullanarak elde edebileceğimizi ileri süren görüştür.
Bu dünyanın bilgisine duyu ve algılarımızı kullanmadan ulaşamayacağımızı savunan karşı görüş ise deneycilik olarak bilinir.

Dahada açarsak Akılcılık, bilginin kaynağının akıl olduğunu; doğru bilginin ancak akıl ve düşünce ile elde edilebileceği tezini savunan felsefi yaklaşıma verilen isimdir. Buna göre, kesin ve evrensel bilgilere ancak akıl aracılığıyla ve tümdengelimli bir yöntemsel yaklaşımla ulaşılabilir. Yani sonuca bakarak “Nasıl”ı sormaktır bu. İyi veya kötü olarak varılan sonucu zaten görüyorsunuz, buraya nasıl varıldığını sormaktır tümdengelimcilik. Ayakları iyice yere bassın diye biraz daha açacak olursak her şeye daha tepeden, uzaktan bakarak sonucunu gördüğümüz şeyin nedenini sormaktır tümdengelimcilik. Akılcılığın uzak görüşlülüğünü sağlayanda budur. Dünya hakkındaki önemli olan bilginin yalnızca deney ötesi yöntemlerle elde edilebileceğini savunur. Akılcılık her bireyin eşit ve değişmez ussal ve mantıksal ilkelere sahip olduğunun varsayımı ile, çeşitli “önsel” yada başka deyişle “deneyden önce”lik apaçık gerçeklerin varolduğunu onaylar. Bu görüşe göre, kesin bilgi örneği Matematiktir. Hakikate ve eşyanın bilgisine sadece akıl ile erişilebileceğini savunur. Bu sebeple akılcılık, deneyciliğin karşıtıdır.


İkinci konumuz “AKIL YASALARI”

Aklın dört temel yasası vardır.

1. Özdeşlik: 
Durumlar, koşullar değişse de aynı kalma, kendi kendine eşit olma, özdeş olma.

2. Çelişmezlik: 
Bilginin tutarsızlık, çelişme taşımaması gerektiği biçimindeki temel mantık kuralı, çelişmeme durumu. Bilimsel mantığın düşünmede tutarlılığı sağlayan temel ilkelerinden biridir. Buna da “Çelişmezlik” yasası da denir.

3. Üçüncü Durumun Olanaksızlığı İlkesi: Özdeşlik ve çelişmezlik ilkelerini tamamlayan akıl yürütme ilkesidir. Üçüncü halin olanaksızlığı ilkesi, bir önermenin ya doğru ya da yanlış olduğunu ifade eder. Bir yargı, doğruluk değerlerinden ancak birini (doğru ya da yanlış) taşıyabilir. 

4. Yeter Neden İlkeleri: bir şeyin var olabilmesi için yeterli sebebin olması gerektiğini öne süren mantık ilkesidir.

Akılcılık akıl yasalarından ayrı düşünülemez. Bu iki kavram birbirini tamamlayan kavramlardır. Akıl yasaları Akılcı bir tutumun belirlenmesinin yöntemidir.


DEVAM EDECEK

.
Yayın Tarihi: 06.05.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder