Uzun süre ahlak konusunu incelediğimiz “Düşünce Evreninde”
dizi yazımızı yazmak fikri “Mum kokulu geceleriyle Amişler” yazı dizisine
başlarken doğmuştu. Bugün yabancısı olduğumuz o kırsal hayatı sürdüren Amişler
ilkel kabilelerden değildiler. Sadece teknolojiye karşıydılar. Dolayısıyla
teknolojiye dayalı hayatı ret ederken, geleneklerle yaşamayı seçmişler, buna
bağlı olarak düşünce akımlarından ve üretim biçimlerinden uzak durmuşlardı.
Aramızda en az 250-300 sene fark vardı. Bu sürede neler değişmedi ki? Bu soru
beni düşünce evrenini araştırmaya itti. Geçmişte bizim atalarımızında içinde
olduğu bu hayat ve düşünce tarzı hangi duraklardan geçtide bugünkü anlayış doğdu.
Yaşadıklarımız düne cevapsa dünün sorusu neydi? Bu yazı dizimizle böyle bir
serüvene kalkıştık. Konunun uzmanları sahalarına girip ortalığı karıştırdığım
için beni bağışlasın. Elbetteki onlar en doğru sonuca ulaşırlar. Ben düşünce
dünyasına ilgiyi yöneltmek istiyorum o kadar.
Bu gün ilkel hayattan uzak olmamız, bize kadar uzanan
zincirin her halkasının değişimi bilerek veya bilmeyerek kabul etmesine
bağlıdır. İnsan olumluya veya olumsuza doğru değişirken ilgisi ve araştırıcı
ruhu nedeniyle her yolun, her durağın oluşum nedenlerini incelemiş sorularına
cevaplar aramış, o sorulara cevabı gene kendisi vermiştir. Bu, bir düşünce
sisteminin gelişmesine, bilimsel buluşların yapılmasına yol açmıştır. Yazı
dizimizde konumuz bu yüzden düşünce sistemleriydi.
Bugünkü ilk konumuz “AKILCILIK”
Bu dünyadaki bilgileri(akılcıların güvenilmez buldukları)
duyu ve algılarımıza dayanarak değilde, aklımızı kullanarak elde
edebileceğimizi ileri süren görüştür.
Bu dünyanın bilgisine duyu ve algılarımızı kullanmadan ulaşamayacağımızı savunan karşı görüş ise deneycilik olarak bilinir.
Bu dünyanın bilgisine duyu ve algılarımızı kullanmadan ulaşamayacağımızı savunan karşı görüş ise deneycilik olarak bilinir.
Dahada açarsak Akılcılık, bilginin
kaynağının akıl olduğunu; doğru bilginin ancak akıl ve düşünce ile
elde edilebileceği tezini savunan felsefi yaklaşıma verilen isimdir. Buna göre,
kesin ve evrensel bilgilere ancak akıl aracılığıyla
ve tümdengelimli bir yöntemsel yaklaşımla ulaşılabilir. Yani sonuca
bakarak “Nasıl”ı sormaktır bu. İyi veya kötü olarak varılan sonucu zaten
görüyorsunuz, buraya nasıl varıldığını sormaktır tümdengelimcilik. Ayakları
iyice yere bassın diye biraz daha açacak olursak her şeye daha tepeden, uzaktan
bakarak sonucunu gördüğümüz şeyin nedenini sormaktır tümdengelimcilik.
Akılcılığın uzak görüşlülüğünü sağlayanda budur. Dünya hakkındaki önemli olan
bilginin yalnızca deney ötesi yöntemlerle elde edilebileceğini savunur.
Akılcılık her bireyin eşit ve değişmez ussal ve mantıksal ilkelere sahip
olduğunun varsayımı ile, çeşitli “önsel” yada başka deyişle “deneyden
önce”lik apaçık gerçeklerin varolduğunu onaylar. Bu görüşe göre, kesin bilgi
örneği Matematiktir. Hakikate ve eşyanın bilgisine sadece akıl ile erişilebileceğini
savunur. Bu sebeple akılcılık, deneyciliğin karşıtıdır.
İkinci konumuz “AKIL YASALARI”
Aklın dört temel yasası vardır.
1. Özdeşlik:
Durumlar, koşullar değişse de aynı kalma, kendi kendine eşit
olma, özdeş olma.
2. Çelişmezlik:
Bilginin tutarsızlık, çelişme taşımaması gerektiği
biçimindeki temel mantık kuralı, çelişmeme durumu. Bilimsel mantığın düşünmede
tutarlılığı sağlayan temel ilkelerinden biridir. Buna da “Çelişmezlik” yasası
da denir.
3. Üçüncü Durumun Olanaksızlığı İlkesi:
Özdeşlik ve çelişmezlik ilkelerini tamamlayan akıl yürütme
ilkesidir. Üçüncü halin olanaksızlığı ilkesi, bir önermenin ya doğru ya da
yanlış olduğunu ifade eder. Bir yargı, doğruluk değerlerinden ancak birini
(doğru ya da yanlış) taşıyabilir.
4. Yeter Neden İlkeleri: bir şeyin var olabilmesi için
yeterli sebebin olması gerektiğini öne süren mantık ilkesidir.
Akılcılık akıl yasalarından ayrı düşünülemez. Bu iki kavram
birbirini tamamlayan kavramlardır. Akıl yasaları Akılcı bir tutumun
belirlenmesinin yöntemidir.
DEVAM EDECEK
.
Yayın Tarihi: 06.05.2016
Yayın Tarihi: 06.05.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder