31 Ağustos 2013 Cumartesi

“IMF SİZCE NEDEN GELDİ” ADLI ESKİ BİR YAZIMIN ÜSTÜNE

Bugün sizlerle 7.10.2009 tarihinde yayınlanan yazımı paylaşacağım sevgili okurlar. O yazıda geçen konular bu gün ülkemiz için geçersiz gibi görünsede, işin temelinde dünya sisteminin egemenler lehine yürütülüyor gerçeği vardır. Bu egemenler dünyası çıkarları elverdiği zaman, elverdiği kadar ve elverdiği biçimde iktisat ve teknoloji yoksulu fakat kaynak zengini ülkelere sıcak savaşa girişmeden, krediler açıp borçlandırarak kendilerine bağımlı hale getirirler. Bununda adı “küreselleşme (globalleşme)”dir

*

         Gazetecilikte bir kural vardır; bunu bilmeyen gazeteci olamaz denir. Bir köpek bir adamı ısırırsa bu haber değildir. Ama bir adam bir köpeği ısırırsa bu bir haber değeri taşır. IMF’nin ülkemize geldiği haberi kendileriyle çok sık birlikte olmaya alıştığımız için pek önemli bir haber değeri taşımıyor. Bu defaki gelişleri çok ilginç. Bu yüzden başlarken andığım gazetecilikteki haber değeri kuralı içine girdiğini düşünüyorum.

         Konumuza girerken bu IMF neymiş bir görelim mi?

         Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund) (IMF), 1944 yılında uluslararası para sisteminin esaslarını belirleyen Bretton Woods Anlaşması gereğince kurulmuş ve 1 Mart 1947’den itibaren fiilen çalışmaya başlamıştır. Merkezi Washington’dadır. Bu bile onun amacını belirtmeye yeter.

         Uluslararası para yetersizliğini gidermek için para akışını sağlayacak bir kurum olarak oluşturulan Uluslararası Para Fonu’nun gerçekleştirmeye çalıştığı amaçları şöyle gösterilir:
         1: Uluslararası ticaretin gelişmesini sağlamak üzere ülkelerde tam istihdam üretim seviyesine ulaşılması. (kimin istihdamını derseniz, gelişmiş ülkelerin istihdamını tabi ki, buralarda her tür harcamaya karşı çıkılırken istihdamın sağlanmasına izin verilir mi? Verilen  ise en az iş gücüyle en çok mal üretimidir.)
         2: Gelişme hızlarının artırılması. (bu gelişme borç ödeyebilir bir gelişmeden başka şey değildir.)
         3: Sabit kur sisteminin gerçekleştirilmesi ve kurlarda istikrarın sağlanması.
         4: Tek yönlü devalüasyonların imkânlar oranında önlenmesi. (tek yönlü devalüasyonu kim yapabilir, elinde mal fazlası olan elbette. Elinde mal fazlası olan ülke mal eşittir para demek olduğu için IMF’ye zaten ihtiyaç duymaz ki.. borçlu ülkeler elindeki mallar ucuza satılsın diye enflasyon yapmak zorunda bırakılır.)
         5: Ödemeler dengesi sorunlarının çözümüne yardımcı olmak için üye devletlere kredi verilmesi ve ticari serbestliğe kavuşturulması. (Ticari serbestlik konusu ihracat değil ithalat serbestliğidir. Çünkü onlar daha kolay satış yapacakları şartları isterler.)                                                                                       
         6: Kararlı Kur politikası ile ulusal para politikaları arasında eşgüdüm kurarak, kambiyo piyasalarına istikrar kazandırılması. (Burada da en kolay ve en hızlı biçimde elde ettikleri kazancı ülkelerine, kasalarına aktarma amacı vardır.)

         Bildiğiniz gibi IMF sadece ödeme güçlüğü çeken ülkelere sürdürülebilir borçlanmaya devam etmeleri için para verir. Bunun için de kemerleri sıkma ve yatırımları azaltma önerilerinde bulunur. Devlet harcamaları düşürülerek ek vergiler yoluyla artması düşünülen vergi gelirleriyle dış borçların ödenmesi istenir. İstekleri uygulanmazsa dilim dilim serbest bıraktıkları krediler verilmez olur.

         Bunun ilk görünen işareti reel gelirlerin azalmasıyla geçim zorluğudur. Ben en az 42 yıldır bunun yaşandığını biliyorum. Ya sonrası.. sonrası bu gün gelinen durumdur. Elde avuçta ne varsa sat öde.. artık devletin elinde satacak bir şeyde kalmadı. Sıra Türk girişimcilerinin ellerindeki para yapar işletmeleri satmaya geldi. Yabancı ortaklı Türk şirketleri dönemi dahi bundan sonra geride kalabilir. Bunlar devletin elindeki kaynaklar kadar çok ve zengin değildir ne yazık ki.. bir tanesi bir demir çelik, bir zirai donatım, bir vagon fabrikları, bir Telekom yada bir et ve balık etmez. Çünkü bunların kasalarında paraları, muhasebe kayıtlarında alacakları, üstüne üstlük işletmelerinden daha çok arazileri vardı. Onlar bu borcu ödemeye yetmedi düşünsenize.

         Geçenlerde gelen IMF Başkanı Khan’a yıllardır biriken eziklik duygusunun eseri olarak Bilgi Üniversitesi'ndeki panel sırasında Birgün Gazetesi editörü Selçuk Özbek ayakkabı fırlattı ve bir kişide pankart açtı. Irakta Muntadar Al-Zeidi'nin ABD Başkanı Bush'a ayakkabı fırlatma eyleminin kötü bir kopyası olan bu eylem sonunda IMF başkanı Khan “biz bir yere çağrıldığımız için gideriz, çağırmayında gelmeyelim” dedi. Bu söz her şeyden daha yaralayıcı bence.

         Dostlar IMF bu defa neden gelmiş biliyor musunuz? Haberin şaşırtıcı tarafına geldik işte. Şimdiye kadar harcamaları kıs, ücretleri düşür, vergileri arttır diyen IMF bu defa piyasa hareketlensin, tüketim artsın diye kredi verecekmiş. Son zamanlarda bir reklam kampanyası başlatıldı. “Bir çiçek alın, alış veriş olsun para dönsün” denen reklamlar televizyonlarda gösterime girdi. IMF bunu yapmaya çalışıyor. Fakat o, çiçek ve sakız almamız için kredi açmıyor. Daha çok buz dolabı, daha çok bilgisayar, daha çok LCD tv, daha çok otomobil satın almamızı sağlayarak gelişmiş ülkelerin ekonomik durgunluğu aşmaları için bizi borçlandırıyor.

         Bunun sonunda 2010 yılında görece bir ferahlama olacaktır. Bu bizi kandırmasın! Kanarsak kredi kartı mağdurları arasına gireriz. Bundan sonra eski ücretlerle iş bulunamayacağı için, bırakın eski ücretleri, ücretlerin ayrıca yarı yarıya düşürülmek istendiği bir dönemde kredi kartı borcu ödenmez, ödenemez. Şimdi devletleri borçlandırma dönemi bitti. Kredi kartlarıyla kişiler borçlandırılıyor. Unutmayın ki kredi kartları uluslar arası borçlandırma kartılarıdır. Siz sadece kişisel borçlanmıyorsunuz. Kredi kartı kullanıcıları yüzünüzden artan borçlarla, kredi kartı kullanmayanlarda aynı sıkıntılarla yüz yüze kalacaklardır.

         Yukarıda dediğim gibi 2010 bir kısa ferahlama dönemi olacak, bunun sonunda sonbaharda erken genel seçimlere gidilecektir. Bu gidişle hiçbir hükümet 2011 yılını göremez. Bunu bilen başbakan IMF ile anlaşırsa, ki anlaşacağını düşünüyorum, erken seçimi bekleyin derim.

*

O yazı burada bitiyor. Sayın başbakanın IMF ile anlaşmadığını biliyoruz. Dolayısıyla sevinerek belirteyim ki yazıdaki öngörüm gerçekleşmemiş oldu. Buna rağmen (başka etkenlerde dahil olmak üzere) geçinme endekslerinde de bir düzelme de kaydedilmedi.

Ücretler yetersiz zamlarla, olması gereken gerçek değerlerinden epey gerilere düştüler. İşte burada küreselleşmenin sonuçlarını görüyoruz. Yazının sonuna doğru; “Şimdi devletleri borçlandırma dönemi bitti. Kredi kartlarıyla kişiler borçlandırılıyor. Unutmayın ki kredi kartları uluslar arası borçlandırma kartlarıdır.” Demiştim. Hatta tüketici ve yatırım kredileri de ödemelerde kredi kartlarının içinde yer almaktadırlar. Bu duruma bakarsanız devletin borçlanmasına gerek kalmaz. Devleti borçlu fakir halk yerine, halkı borçlu fakir devlete dönüşmek üzereyiz. Yunanistan’da bu yüzden batmıştı. Tüketim çılgınlığı “küreselleşme” ile yaratılmış bir canavardır. Bu borçlar bu yüzdendir unutulmasın. 


Yayın Tarihi23.08.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder