Yazmaya başladığım günden bu yana beni gören arkadaşlar konu
sıkıntısı çekmiyor musun diye soruyorlar. Cevap olarak bende onlara “yaşadığın
ülke Türkiye ise konular tükenmez” diyorum. Canınızın sıkılmasına bile fırsat
bulamazsınız. Boş oturmanın, aylak aylak dolaşmanın can sıkıntısını bilirim.
Kaldırım mühendisliğini bu yüzden icat etmedik mi? Alem bir milletiz,
yaptıklarımız da elbette alemlik olacak. Şöyle etrafınıza bakın alemlikle nitelendireceğiniz
çok şey bulacaksınız. Kimine gülersiniz kimine kızarsınız. Alemlik olayların
içlerinde benim çok kızdıklarım da var çok güldüklerimde.. kızdıklarım arasında
sanatçı tutumu gereği bilgece tavırla gösterilmek istenen -Sezen Aksu gibi
rotasızlardan söz ediyorum-, kim sorarsa tarafsız ve insani duruş dedikleri
alemlik durumlarda var. Biz bir mozaiğiz demiyorlar mı birde.. dünyada bir mozaik
ona bakarsanız, ama herkes birbirini boğazlıyor.
İçerden dışarıdan onca uğraşanlara rağmen biz mozaik olmadığımız
için, boğaz boğaza değiliz. Mozaik dağılmaya uygun bir birleşimdir.
Dağıldığında da her rengi sağa sola saçılır. Oysa biz -Yılmaz Özdil’in dediği
gibi- ebruyuz, ne yaparsanız yapın renkleri birbiri içine giren ve kaynaşan
ebruyu ayıramazsınız. İçimizde kürt-laz, laz-arnavut, çerkez-boşnak,
abaza-tatar gibi daha bir çok örnek gösterebilir, evlilik yapmamış kaç kişi
vardır? Benim bir komşum çingene ile evliydi, bir arkadaşımın annesi laz babası
çingene idi. Yeğenlerimden biri bir ermeni vatandaşımızla evli. Kardeşim laz
anadan-kürt babadan doğma bir kız aldı. Bizim annemiz Arnavut, babamızsa
Konya’dan Rumeli’ye giden Türk’lerdendir. Böyle bir karışım kaç ülkede var ki?
Sonra kalkıp soruyorlar; bu ülkede Türk var mı? Evet kardeşim Türk var ve ben
bir Türküm. Bütün taşıdığım renklere rağmen ben Türküm. Çünkü bu topraklar
Türklükle yoğrulmuştur. Atalarımız üstünede İslamiyet’i katarak Türk zenginliğiyle
yoğurmuş bu toprakları. Nereye giderseniz gidin bunun kokusunu duyar, bunun
rengini görürsünüz. Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne Mutlu Türk’üm
Diyene” sözüyle de belirttiği gibi istediği de bu değil miydi.?
Önemli olan insan olmak! Millet ayrımı yapan insan ayrımı
yapıyor demektir. Milletlerin sadece iyisi veya sadece kötüsü yoktur. Ama insanın
iyisi ve kötüsü vardır. Biz ayırımı bu yönde yapmak zorundayız. Yoksa iyi
özelliklerine hayran olacağımız bizden olmayan diye ayırdığımız insanlardan
mahrum kalırız.
Bazı kesimlerce Türk olmak faşist olmakla eş görülür oldu.
Şimdi Türküm demek ayıp karşılanıyor. Türküm demek faşistlik oluyorsa kürdüm
demek olmuyor mu? Ezilen milletler bir takım haklara sahipmiş kimilerince..
onun için bir çeşit ayrılıkçı tavır denilecek davranışlar doğalmış. Böyle
diyenler dünyada “ezilen” milletlerden hiç görmemişler de ondan böyle diyorlar.
İmparatorlukların egemen olduğu eski dönemlerde, kentin meydanında yerel halkın
atla dolaşmasına izin verilmezmiş. İngilizlerin Hindistanı sömürgeleştirdiğinde
yaptığı buydu. Gene o dönemlerde yerel halk, egemen halkın bırakın yöneticilerini, sıradan
bireyinin bile önünden geçemezmiş. Durum böyle olursa o asli unsurlar yerel
halka muhtarlık bile vermezler. Bizde ise cumhurbaşkanı bile olurlar. Bumudur
ezilme? Niye diğer unsurlar ezilme
teraneleriyle vakit geçirmiyorlar? Çünkü onlar zenginleşmenin istemekle değil,
ayrışmayla değil, çalışmakla ve üretmekle mümkün olacağını kabul etmişlerdir.
Sonra onlar, ürettiği artı değeri vergi yoluyla bu vatandaşlarımızla
paylaşmışlardır. Bumudur faşistlik?
Bir toplumsal dönüşümü başarıp henüz köylüleşemeyen bölge
insanının birden bire kentli olacağını mı sanıyorsunuz? Şehirler ne kadar
çağdaş görünümlü olursa olsun, halkın eğitim düzeyi yüksek değilse, kökeni
henüz köylülüğe ulaşmamışsa asıl gelişmeden söz edilemez. İsterse bu halk en
gelişmiş İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlere göç etmiş olsunlar. Bu şekilde bir göçle şehirlilik bilincine
sahip yerli halkta azınlık durumuna düştüğü için şehir kültür erozyonuna uğrar.
Biliyor ve görüyorsunuz artık koca kentler birer köyden farksızdır. Epey
oluyor, ulusal televizyonların birinde verilen bir haberde dört katlı bir
binanın dördüncü katında inek beslediklerini görmüştüm. Onlara da bu
davranışlarından dolayı hak vermiyor değilim. İnsan alışkanlıklarından kolay kolay
vazgeçemez.
Başa dönecek olursak vergilerimizle yurdumuzun her yanının
kalkınmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunda hepimizin, alt kimlik üst kimlik
demeden, payı var. Biz hepimiz bu yurdun asli unsuruyuz. Yerel öğelerimizi kaşıyıp
öne çıkaran bizim servetimize, doğal varlıklarımıza göz diken yabancılardır.
Ekonomik gelişmemiz sürdüğü sürece zenginleşiriz.
Zenginleştiğimiz oranda dinlenilir olacağımızı unutmayalım. Zenginlikler
ayrılıklardan değil en az çalışma kadar birlikteliklerden doğar.
Kimse bizim mozaik olduğumuzu söylemesin. Biz Mozaik değil
Ebruyuz.
Yayın Tarihi: 30.08.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder