31 Aralık 2013 Salı

3G ÜSTÜNE GECİKMİŞ BİR YAZI

Hiç kuşatıldığınızı düşündünüz mü? Kuşatılsanız kendinizi nasıl hissederdiniz? “Suçlu değilim ki neden kuşatılayım? Ne devletle ne kişilerle alacak verecek davam var.” Demeyin. Kuşatılmanız için suçlu olmanıza gerek yok ki.. ilkinden başlayalım. Siz bir havayla kuşatılmış olmasaydınız nefes alamazdınız. Sonra görmediğiniz yararlı veya zararlı mikroplarla kuşatılmış durumdasınız. Bu kuşatılma olmasaydı yenilenme olmazdı. Duymadığınız ses ve görmediğiniz ışıkla da kuşatılmış olduğunuzu biliyorsunuz değil mi? Algı boyutumuz insan olarak sınırlı. Bu yüzden çevremizde bizi kuşatan her şeyi göremiyoruz. Her alanda alet kullanma sebebimizde bu. Onun için kendimizin yaptığı bizi kuşatan pek çok şeyde var.
Radyo-tv, cep telefonu, kablosuz internet şimdilik anmak istediklerimdir. Bunların hepsi hayatımızın vazgeçilmez birer parçası olmuşlardır. Günlük hayatın dışında, mesleki araçlarda vazgeçmek imkansız olanlarda var. Örnek vermek gerekirse tıptaki ultrasonografi, kırtasiyecilikte kullanılan fotokopi, yazılı bilgileri iletme aracı faks gibi araçları örnek verebilirim. Bunların yararları tartışılmaz. Fakat yaydıkları zararlı ultraviole ışınlar bizi kuşatırlar.
Radyo-tv ve telefon vericileri nerdeyse her mahallede artık. Bunlar yaydıkları manyetik dalgalarla insan sağlığını kitlesel olarak etkiliyorlar. İsteseniz de istemeseniz de  o dalgalar sizi kuşatıyor. Evlerimizdeki tv, bilgisayar, kablosuz internet, kablosuz ev telefonu, cep telefonu bu konuda en çok kullanılanlar olduğu için en zararlı araçlardır.
Teknoloji düşmanı olduğumu sanmayın. Bugün gelinen noktada teknoloji olmasa ben bu felçli halimle dört duvar arasında ömür çürütürdüm herhalde. Teknolojiden ihtiyacımız oranında yararlanalım. Onu hayatımızın putu olmaktan çıkaralım. Yoksa o bizi yaşarken hayatın dışında tutacak. Tamamen ruh ve beden sağlığıyla ilgili konudan söz ediyorum. 
Elime bir araştırmanın sonuçları geçti. Orda 3G telefonlarıyla ilgili olumsuzluklar sıralanmıştı. Biraz gecikmiş bir konuda, henüz kullanımı çok pahalı olması sebebiyle yavaş yaygınlaşan bu teknolojiden söz etmek gerekir diye düşünüyorum.                                                               
3G ile ilgili araştırma sonuçları hakkındaki yazıyı aşağıya olduğu gibi aktarıyorum.
***   ***   ***
İsveç’te, 3G’de bulunan 3 UMTS sistemini test etmişler. İnsan vücudu üzerinde çok önemli zararları olduğunu görmüşler. Bu ateşi elinize almayın, geleceğinizi yakmayın! Prof. Dr. Selim Şeker anlatıyor.

            3G geldi! Reklâmlar aracılığı ile ortada bir bayram havası var… Reklâm sloganı “merak etmiyor musun” diyor. Biz merak ediyoruz ama geleceğimizi! Sağlık sorunları göz önüne alındığında kazandıracak mı, yoksa kayıplar mı artacak?

            Tehlikeli Oyuncak” kitabının yazarı, Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Şeker sorularımızı yanıtladı.

            3G ne anlama geliyor?

            "3G, kablosuz sistemlerin yani hücresel ağ sisteminin en gelişmişi. Önceden tanıdığımız 1G ve 2G’ye göre çok büyük yenilikleri var. Şu ana kadar sesli iletişim aracı olarak kullandığımız cep telefonunda, artık görüntü, bilgi aktarımı, sayısal veriler, TV, faks, internet, medya haberciliği gibi büyük iletişim kolaylığı getiriyor."

            Çevre ve insan sağlığı üzerinde ne gibi etkileri olacak?

            “Bu sistemde iletişim aracı olarak kullandığımız, bir odayı dolduran bütün elektrik aksamını bir telefona soktular. Maalesef para kazanırken çevre ve insan sağlığını hiç düşünmüyorlar. Bu teknoloji ile beraber bugüne kadar 1 baz istasyonu olan yerde, 9 tane baz istasyonu olacak! Yani baz istasyonu sayısı çok artacak. İngiltere’de 3G ile beraber baz istasyonu sayısı 50.000–70.000 civarında artış göstermiş.  

            Daha çok baz istasyonu; daha çok radyasyon, daha çok manyetik kirlilik demek! 3G hem insan hem de çevre sağlığı açsından büyük riskler içeriyor.

            İsveç’te, 3G’de bulunan 3 UMTS sistemini test etmişler. İnsan vücudu üzerinde çok önemli zararları olduğunu görmüşler.

            TV istasyonunda çalışan kişiler, çalıştıkları ortama girince bir ağırlık ve baş ağrısı hissederler, yoğun stres yaşarlar. Bunun sebebi o istasyonda bulunan alıcı ve vericilerdir.

            Bazı alışveriş merkezlerine giren insanlar da rahatsızlık duyarlar, rahat nefes alamazlar, kalp hastaları daha fazla rahatsız olur. Bunun sebebi de o alışveriş merkezinde bulunan baz istasyonlarının sebep olduğu kuvvetli radyasyondur.

            2G’nin DNA’yı olumsuz etkilediği, kansere sebep olduğu birçok ülkede yapılan bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Bu araştırmaların çoğunu Tehlikeli Oyuncak kitabımda açıklamıştım. Eylül ayında Hayy kitap’tan yayımlanacak ikinci kitabımda da son araştırmaları açıklayacağım!”

            Çocukların geleceğini nasıl etkileyecek?

            “
Baz istasyonuna ilk 300 m mesafede oynayan çocukların, diğer çocuklara oranla %500 daha fazla kanser olma riski taşıdıkları yine bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Okul, hastane, park gibi alanların çevresinde kesinlikle baz istasyonu ve yüksek gerilim hattı bulunmaması gerekiyor. Bizim ülkemiz maalesef bu konuda da gariplikler ülkesi! Birçok hastane, park ve okul çevresi baz istasyonları ile çevrili.

           
Anne ve babalar cep telefonunu çocuklara ödül olarak kesinlikle vermemeli! Çünkü bu ödül değil, onların hayatından sağlıklarını çalan ölümcül bir alet!

Dikkat edin baz istasyonlarında örümcekler yaşamaz, kuşlar da çevresine yuva yapmaz! Elektromanyetik kirlilik hayvanları ve doğal hayatı da çok olumsuz etkiliyor. Yeni sistem doğal hayatı tehdit ediyor!"

            Hangi hastalıklarda artışlar görülecek?

            “Kalp ameliyatı geçirmiş olanlar İstanbul gibi büyük metropollerde yaşayamaz hale gelecek.

            Alerji vakalarında büyük artışlar gözlenecek. İsveç’te yapılan bir araştırmada 3G sisteminin gelmesinin ardından alerji vakalarından büyük artış gözlenmiş.

            Almanya’da yapılan bir araştırmada da çocuklarda erken ergenlik ve obezite, kadınlarda menopoz sorunlarında artışlar ortaya çıkmış.”

            Peki, hem çevre hem de insan sağlığını korumak için çözüm ne?

            “Cep telefonlarının mümkün olduğunca az kullanılması gerekiyor. Çünkü sağlığa tamir edilemeyecek derecede büyük zararlar veriyor. Mevcut sistem insanları korumuyor.

Sigara konusunda devlet ve toplum çok geç uyandı ama artık büyük hassasiyet gösteriliyor. Çok geç olmadan cep telefonu konusunda da aynı hassasiyetin gösterilmesi gerekiyor. Bunun için, sivil toplum örgütlerine, devlete ve özellikle telefon kullanan vatandaşlara büyük görev düşüyor.”

***  ***   ***
            Okuduklarınızı daha öncede duymuştunuz. 2G olarak tanımlanan klasik cep telefonlarına servis yapan baz istasyonları içinde bu sözler söylenmişti. Şimdi 3G ile bu tehlike 9 kat artıyor. Bu çılgın kullanımı GSM şirketleri çok kötü biçimde özendiriyor. Rekabette artınca uzun görüştürmekten tutunda, çok mesaj göndermeye kadar çeşitli tarifelerle gençleri  avlıyorlar. Bunlara cep internet paketlerini de ekleyin tehlikenin ulaştığı boyutu bir düşünün. Ne kadar düşünürseniz düşün asıl tehlikeyi genede hayal edemezsiniz. İşte bundan dolayıdır ki bu tarifelerle az öncede de dediğim gibi gençleri avlıyorlar. Adı üstünde GENÇ! Gençlikte her şeyi abartmaya ve büyütmeye uygun karakterin olması doğası gereğidir. İhtiyacı kadarını değil, hep daha fazlasını istemeleri bu açıdan bakılırsa normal görülür. İşte bunu iyi etüt eden pazarlamacı ve reklamcılar kime ne tür ürün satacaklarını iyi biliyorlar. Hem dünyayı hem ülke gençliğini izleyen GSM şirketleri çok seçenekli ve cazip tarifeleri sunuyorlar. Bu tarifelerden biri olan 30 kontöre 10.000 mesaj ne demektir hiç düşündünüz mü? Bunun sonucu olarak gençler yataklarında, tuvaletlerinde, hatta banyolarında bile telefonlarından ayrılmazlar. Aldıkları radyasyonu bir düşünsenize. Ayrıca sadece sağlık değil, ahlaki değerlerde bozulmaktadır. Bunun için evli bay ve bayanlar evliliklerini uzun sürede bitirmek zorunda kalıyor. Daha da kötüsü bu uğurda cinayetler bile işlenebiliyor.
Yayın Tarihi23.12.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder