31 Aralık 2013 Salı

YORGUN MAYIS KISRAKLARI


Son günlerde büyük boyutlu bir kitap elimden düşmüyor. Kitabı okumaya başladığımda öyle rahat okuyamayacağımı fark ettim. 565 sayfa ve büyük boyutlu oluşu elde tutmayı zorlaştırıyor. Birde bir sayfası iki sayfa kadar olduğu için sayfalar ağır ilerliyor. Sözün kısası oldukça hacimli bir kitap.

Ben bir kitabın ilk yüz sayfasını sürüklenerek okurum. Sonradan kitaba ısınır ve sonunu nasıl getirdiğime şaşarım. Bu kitapta öyle oldu. Bu satırları yazdığımda kitabın son 60 sayfası kalmıştı.

Kitabın adını yazının başlığına koydum. Kitabın adı sanki bir şiirin bir mısrası gibi, o kadar güzel ve o kadar çekici. Yazarı Anaptan milletvekili seçilmiş olan Yılmaz Karakoyunlu.

Kitabın tanıtımını yapan yazılardan birkaç alıntıyı sizlere sunayım.

"Adnan Bey'in sesinde gençliğinin hayıflanmış hatıralarına dönmek isteyen arzulu özleyiş vardı. Bahar sabahlarında kısrakları ovaya salan kâhyanın cakalı yürüyüşünü hep hayranlıkla hissetmiş, bu kısrakların sırtında sınırsızlığın hazzını duymak istemişti. Beyaz kısrağın taze bir kız gibi ovada salındığını gözlerinin önüne getirdi. Bu kısrağın gözlerinde mor bakışlı şafakların billûr kâselerini gördüğünü söylerdi. 

            Kısrakların zorla ahırlara konuluşunu hala içime sindirebilmiş değilim. Hürriyete susamış yelelerin nasıl savrulduğu gözlerimin önünden hiç gitmedi. Hürriyet tutkunluğumun ilk heyecanını o ovalarda şahlanan yorgun mayısın kısraklarından almıştım." 

            Yılmaz Karakoyunlu Yorgun Mayıs Kısrakları'nda Cumhuriyet'in kuruluş yıllarından 1960'a kadar uzanan bir dönemi romanlaştırmış. Olaylar gerçek... Karakayonlu'nun kıvrak anlatımıyla kaleme aldığı hüzünler, acılar, sevinçler de gerçek... Ya aşklar, aşklar da gerçek... Nazım Hikmet'in, Yahya Kemal'in, Adnan Menderes'in aşkları... Ve gerçek olan iki şey daha var: mahpusluklar ve idamlar...

            Başka bir tanıtımda kitap ve yazardan şöyle söz ediliyordu.


            Yılmaz Karakoyunlu’nun bu son romanını koyu bir hüznün lezzetiyle okuyacaksınız. Karakoyunlu, bu defa Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına ve o yılların önemli kişilerinin hayatlarına ışık tutuyor. Her gün can alan verem hastalığının, bitimsiz savaşların, yoksulluk ve yoksunluğun dehşetini içimize salarken, Çakırbeyli Adnan’ın, Üsküplü Yahya Kemal’in, Selanikli Celile ile oğlu Nâzım’ın, Berin’in, Ayhan’ın, Piraye’nin öykülerini olanca açıklığıyla dile getiriyor. Özel yaşamların henüz kamuya mal olmadığı zamanların siyasetle sarmalanmış büyük aşklarıyla gözlerimizi kamaştırıyor. 
Bütün insanî zaaflarıyla "Gazi Hazretleri"ni, "başvekil"i, "cumhurbaşkanı"nı
anlatırken onların nezdinde genç Cumhuriyet’in geniş bir panoramasını da çiziyor. Bugün hâlâ tartışılan “o yıllar”ın en önemli şahsiyetlerini o çok özel koşullarında değerlendiriyor. "Yorgun Mayıs Kısrakları"nın her bölümüne genç şair Nâzım Hikmet ile üstat Yahya Kemal’in şiirleri eşlik ediyor; Çakırbeyli Çiftliği’nin özgürlük simgesi yorgun mayıs atları, kızıla boyalı bir fonda, dörtnala mahşere koşuyor.     

Bu kitap sadece aşk ve macera kitabı değildir. Demokrasi tarihimiz içinde önemli bir yer tutan 1950-1960 yılları arasında iktidar olan bir siyaset ve siyasetçinin tarihide vardır. Demokrasi mücadelesi tarihimizi Demokrat Partisinin 14 Mayıs 1950 yılında iktidar olmasıyla başlatırlar. Oysa bizde çok partili hayat meşrutiyetle başlamıştır. O tarihten bu yana demokrasi mücadelesi bir iktidar olma mücadelesine, tek adamlığa yönelmiş, bu yüzden demokrasimiz her dönemde yara almıştır. Geçmişten günümüze kadar uzanan çizgide pek büyük bir fark yoktur. Ne yazık ki halkta da kurtarıcı olarak tek lider arama arayışı değişmemiştir.

Kitapta sözü edilen aşklar başka bir yazının konusu olabilecek kadar yer tutar. Şu kadarını belirteyim. Rahmetli Menderes sevincini de kederini de yaşadığı aşklarla unutmaya çalışmış. Bu arada Devlet Operasının ünlü Sopranosu Ayhan Aydan’ı, Çok Sesli Çağdaş Türk Müziğinin önemli bestecisi eşi Hasan Ferit Alnar’dan, kız babasından kızını ister gibi istemesi bana çok itici geldi.

Romanın sözü edilecek çok konusu var. Burada hepsine yer vermem sayfanın boyutlarını aşar. Mutlaka incelenmesi gereken bir kitap. Bu romanı keyifle okursunuz inanın. Siyasi  ve edebi dünyamızın çok önemli kişilerinin çok yerinde belirlemelerine tanık olacaksınız.  

Yayın Tarihi: 06.12.2013 
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder