31 Aralık 2013 Salı

AYNAYA KIZMAK

Ömrünce hiç aynaya bakmamış olan var mıdır acaba? Bir günde kim bilir kaç kere ayna karşısına geçeriz? Evimizin bir çok yerinde ayna olması nedeniyle bunu saymak imkansız. Aynaya baktığımızda kendimizi hanım olarak ne kadar güzel, veya bey olarak ne kadar yakışıklı buluruz değil mi? Kendini ayna karşısında beğenmeyen nerdeyse yoktur bence. Gerçekçi insanlar hariç, tıpkı her şarkı söyleyenin kötü sesini beğenmesi gibi ayna karşısında herkes kendini beğenir. İnsanın kendisiyle barışık olması güzel şeydir de, gerçeği görememesi körlük derecesinde olmamalıdır. İnsan ne kadar mükemmeliyetin peşinde olursa olsun kusursuz olması mümkün değil. Ya fiziksel ya zihinsel, ya ruhsal bir eksiği muhakkak vardır. Ne eksiği varsa, o yüzüne muhakkak yansır. Bunu gizleyebilen ancak tiyatro oyuncularıdır. Kimse onlar kadar bu konuda ustalaşamaz.

Belki de bu yüzden masallarda aynaya kendisinden daha güzeli var mı diye sorulur. Daha güzeli olduğu öğrenilince, ayna tuz buz edilir bu yüzden. İşi azıtıp güzeli ortadan kaldırmaya da çalışır masaldaki kıskanç hanım. Aslında o masaldaki biziz. Bütün çirkinliğimize rağmen aynadan soytarı olmasını bekleriz. Soğuk cam parçası soytarılığı ne bilsin, ne var ne yoksa gösterir, bütün doğruculuğuyla.

Peki aynanın tarihi ne kadardır? Nasıl icat edilmiştir? Ayna olmadan önce insanlar kendilerini görme imkanına sahip değimliydi? Son soruyla cevaplara başlayalım. Ayna icat edilmeden önce insanlar durgun ve daha sığ göllerde, derelerde kendilerini görebiliyorlardı. Aynanın icadına sebep olan yanardağların kurumuş lavlarından da kendilerini görmüşlerdi.

Her gün baktığımız ve kadınların elinden düşmeyen aynaların nasıl icat edildiğini biliyor musunuz? Ben bilmiyordum. Bu yazı için araştırdım ve öğrendim. Bakın nasıl icat edilmiş.

“Günümüzden 4 bin yıl önce, Ortadoğu ve İtalya’nın kuzey kesimlerinde, yanardağ lavlarının
parlak artıklarının cilalanmasıyla, görüntüyü aksettiren ilk aynalar yapılmış. İnsanoğlu hem yok eder hem yapar. Yok eden şeyleri bile böyle faydalı duruma getirmesini de bilir.

Neyse, konumuza devam edelim. Gümüşleme yöntemiyle ayna elde etme tekniği ise, 14. yüzyılda Venedik’te geliştirilmiş. Venedikliler, bir cam tabakasının arka yüzeyine cıva sürerek, ayna yapmayı başarmışlar ve o tarihten sonra bu cam parçası, özellikle kadınların ellerinden düşmez olmuş.

Asıldıkları odanın içinde bulunan her şeyi yansıtan dışbükey aynalar, ilk kez 14. yüzyılda
Almanya’nın Nürnberg kentinde yapılmış. Cam ustaları, üfleme yöntemiyle cam küreler
oluşturduktan sonra, bunları ortadan ikiye bölüyorlarmış, sonra da iç kısımlarını ince bir cıva
tabakasıyla kaplayarak dışbükey aynayı elde ediyorlarmış. Günümüzde ayna yapmak için kullanılan yöntemin temelleri ise, 1835 yılında, Alman kimyageri Justus von Liebig tarafından atıldı. Gümüş nitrat, özel bir yöntemle cama tatbik edildiğinde, içindeki gümüş cama yapışıyor ve böylece son derece net görüntü veren bir ayna elde ediliyordu.

Aynanın icadı ve yapımı konusunu anlatmayı burada bırakalım. Bizi ilgilendiren aynanın nasıl yapıldığından çok nasıl kullanıldığı…

Aynanın kullanılmadığı yer nerdeyse yok! Bütün kapalı mekan ve araçlarda ayna var. Ayna araçlarda çok önemlidir. Önden geleni görürsünüz, ama arkanızdakini göremezsiniz. Ayna işte bunu sağlayarak geliş ve gidiş yönünü birlikte görmenize yardımcı olur. Ayna takip etmeyi bilmeyen iyi sürücü olamaz. Bu sözü bir yere bağlayacağım, onun için unutmayın.  Ama şimdi kullanıldığı başka bir alandan daha söz etmek istiyorum.

Teknoloji artık kadınların karar verme süreçlerini hızlandırıyor. Kararsız kadınlar akıllı aynadan satın alacakları ruja ve kıyafetlere göre karar veriyor.. Şimdilik mağazalarda kullanılacak akıllı aynalar kararsız kadınların makyaj malzemelerini seçerken işini kolaylaştırıyor. Mağazaları ziyaret eden kadınların hızlı karar vermesi mağaza içindeki süreçleri kolaylaştırıyor. Akıllı aynalar maliyetleri dolayısıyla kozmetik firmalarının, yada büyük departman mağazaların ilgisini çekiyor. Fotoğraf makinelerinde bulunan yüz tanıma teknolojisinin bir benzerini kullanan akılı aynalar makyaj malzemelerinin kullanılmadan sonucun görülmesini sağlıyor.

Akıllı aynaların evlere girmesi şimdilik zor, çünkü henüz oldukça yüksek fiyatlara satılıyor. Bu akıllı ayna sistemleri öncelikli olarak mağazalarda kullanılacak. Alman Metro şirketi geleceğin mağaza örnekleri arasında gösterdiği tasarımlarda akıllı aynaları kullanarak kıyafet değiştirme sürecini kısaltıyor. Elbisenin üzerindeki minik çip okutulduğu anda akıllı aynanın karşısındaki müşteri kıyafeti üstünde görüyor.

Böylece defalarca deneyip çıkarma süreci kısalıyor. Hem küçük mağazalarda kıyafet odası                
için alan harcanmıyor hemde müşterilerin karar süreleri kısalıyor. Müşteriler ürünün stok ve
beden durumunu da aynadan takip edebiliyor. Mağazacılığı değiştirecek bu teknoloji yakında internet siteleri tarafından da kullanılacak. Böylece müşteri evden çıkmadan alış veriş yapabilecek. Şık tasarım ve ihtiyaç kadınların tercih nedeni. Kadınlar teknolojik cihazları şık bir aksesuar gibi taşımayı seviyor. Ancak erkekler gibi duygusal davranıp ihtiyacı olmasa da satın almıyor. Erkekler telefon ve bilgisayarı bir statü sembolü olarak görüp işlevi için kullanıyor gibi görünse de çoğu zaman gerçeği yansıtmıyor. Kadınlar teknolojik ürünlerle duygusal bağ kurmak yerine ihtiyaca göre karar veriyor. Ancak ürünlerin yetenekleri ve tasarımı arasında karar vermek gerektiğinde şıklık ön plana çıkıyor. Şimdilik taşınabilir bir şıklık olmadığı için bu aynalar sadece mağazalarda yer bulabilecek.

Gördünüz mü aynalardaki gelişmeyi? Benim çocukluğumda erkeklerin cebinde var olan horozlu aynalardan yukarıda okuduğunuz mağaza aynalarına kadar geldik.


Ayna yalın gerçekliktir. Hiçbir nesneyi şeyi gizlemez, son derece tarafsızdır. Yargılamaz, hüküm vermez. Her şeyi bütün çıplaklığıyla büyüleyici çerçeve içine alır. Sanat, sanatçı, yazar ve çizerler kişisel görüşleri nedeniyle ayna kadar tarafsız olmasa da gerçekleri gösterirler. Aynaya kızan masaldaki güzellik iddiasını bitiren ayna gibi sanat ve sanatçı da iktidarı uyarmak ve yönlendirmek görevine sahiptir. Tıpkı trafikteki aracın aynaları gibi. Tersi soytarılık olur değimli? Yazının bir yerinde unutmayın dediğim yere geldik. Ne demiştim: “Ayna takip etmeyi bilmeyen iyi sürücü olamaz.” Mutlaka trafikte ya kaza yapar, yada kazaya sebep olur. Yazarlar, çizerler; sanatçı ve bilim adamları da topluma ve yöneticilere yön gösteren insanlardır. İşte bu yüzden özellikle yöneticiler sevsin veya sevmesin, beğensin veya beğenmesin aynaların gösterdiklerine uymalıdırlar. Uymak şöyle dursun, öfkelenip kızıyorlar. Oysa Aynaya Kızmak olmaz!

Yayın Tarihi16.12.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder