31 Ekim 2014 Cuma

BİR DİZİ VE ÇOK EŞLİLİK


Bugün arife, yarın bayram; kurban bayramı. En ilkel inanışlardan beri her türlü canlının sunumuyla uygulanan ve Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i yüce yaratıcımıza adaması üstüne gökten inen koyunla birlikte sadece çift tırnaklı hayvanların sunumuna dayanan şekliyle dinimizde de var olan kurban canımızın diyetidir. Yüce Allah “en sevdiğin şeyi bana ver” dediğinde bunun için oğlunu feda eden bildiricisi (peygamberi) ve onun oğlunu koç göndererek ödüllendirmiştir. İnsanın kurban edilişi böylelikle son bulmuş, nelerin kurban edilebileceği kuralı gelmiştir. Bu bayramın bir özelliğide budur. Kurbanlarınızın makbul, dualarınızın kabul olması dileğiyle Bayramınızı bugünden içtenlikle kutlarım sevgili okurlarım.

Gelelim konumuza...

Başrollerini; Kanuni Sultan Süleyman rolüyle Halit Ergenç’in, Hürrem Sultan rolüyle önce Meryem Sarah Uzerli’nin, daha sonra Vahide Gördüm’ün paylaştığı ve daha pek çok rölün pek çok ünlüce kotarıldığı “Muhteşem Yüzyıl” son dönemde seyrettiğim en gösterişli televizyon dizisiydi. Oldukça ilgi gören dizide cariyelikten sultanlığa geçen bir kadının aşk ve iktidar mücadelesinde çevirdiği entrikaları kadar saray içi haremiyle de erkek izleyicilerin dikkatini çektiğini düşünüyorum. Başlarda böyle giden dizi daha sonra gelen tepkiler nedeniyle değişse de haremin akıllardan silinmediğini sanıyorum. Giderek harem kurma sevdalısı erkeklerde arttı farkında mısınız? Gizli olarak gelişen bir kurum olma baskısı toplumun bir kesiminin doymak bilmez seks tutkusu yüzündendir. Erkeklerimiz bu konu için canını verecek. Bu sadece diziyle olacak bir şey değil tabii. Ama diziyi seyreden erkek izleyici Padişahların haremi gibi bir hareme sahip olmak istiyor. Bunu Sibel Üresin adlı bir yaşam koçuda yaptığı konuşmalarla kışkırttı.

Mayıs 2010 tarihinde Baykal’ın kaset skandalının patladığı sırada bu konuya değinerek şunları yazmıştım:

“Bu ülke çok yakın zamana kadar asırlarca süren çok eşliliği yaşadı. Dini geleneklerde bununla örtüşünce erkek için gün doğmuştu. Medeni kanuna göre tek eşlilik mecburiyetine rağmen nikâhsız ikinci eşi olan ve ilk eşinden ayrı bir evde yaşayan o kadar çoktu ki.. eskiden bu durum çok normal karşılanır, buna dost hayatı denirdi. Bunun doğudaki karşılığı kumadır. Kuma geleneği nikâhlı eşin razı olduğu bir gelenekti. Erkek iki eşiyle aynı evde otururdu. Gelişmiş kentlerde bu pek razı olunan bir şey değildir. Günümüzde günlük ilişkiler yaygın. Artık erkek kısa süreli ilişki istiyor.  

Allah canlıların erkek türüne hercailik vermiş. Erkek, dölleme güdüsüyle yüklü olduğu için çok eşliliğe yatkındır. Dişi ise neslin devamında gerekli olan soyu korumak için tek eşliliğe.. Bu çelişki evlilikte iki cins arasında çekişme sebebidir. İşte bu çekişme ahlâki değerlerin, modern devlette de kadın ve ailenin korunmasını amaçlayan kanunların çıkmasına sebep olmuştur. Bütün bunlara rağmen bir zamanlar rahmetli Özal’ın dediği gibi; “anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” denilerek evlilik dışı ilişkiler sürmektedir.

Yaşananlar toplumun iki yüzlülüğüdür.”

Tamda bu noktada Sibel Üresin’in söyledikleri önem kazanıyor.

Sibel Üresin çok eşliliğin dinde yer aldığını savunup, bunun yasal olmasını istiyor. Üresin, çok eşin kızların evde kalma sorunlarını ortadan kaldıracağını öne sürüyor. Şimdide Sibel Üresin’in, söylediklerini görelim.

“Erkek, bir başkasıyla imam nikâhı yapacağı zaman karısından izin almak zorunda değil (ben böyle bilmiyorum, mutlaka izin almak zorunda. Sakal bırakmayı eşin iznine bırakan bir din kadını hiçe saymaz). Ancak 2., 3. ve 4. eşler suiistimal ediliyor. ‘Boş ol’ denince kadın ortada kalıyor. Bu nedenle çok eşlilik yasallaşmalı. Yasanın çıkması demek, erkeğin malvarlığına ortak gelmesi demek. Çok eşlilik dinimizde var. Herkes yapamaz ama yapana ‘Niye yaptın?’ diyemezsiniz, şirke girer. Kuran’da var.
Zengin, kariyerli, parası olan ve cinsel gücü fazla olan erkek çok eşliliği seçebiliyor. Hiçbir kadın fakir bir adamın ikinci karısı olmaz. Erkek daha cilveli, daha çok gülen, cinsel anlamda kendisini mutlu eden kadına koşuyor. Erkek olsam, çok eşli olurdum.
Çok eşlilikte asıl ağır fatura erkeğe çıkıyor. Madden ve manen zarara uğruyor. Açıkça çok eşli olduğunu itiraf edenleri alkışlıyor ve kutluyorum (sözün burası bir kadın için çok şaşırtıcı, her kadın kendisinin eşinin tek kadını olmak isterken sevdiği erkeği kolaylıkla paylaşamaz).

Çok eşlilik toplumdaki çarpık ilişkileri ve kızların evde kalma sorunlarını ortadan kalkması noktasında da (noktasında demek moda oldu, aslında konusunda demek gerekirdi. Bu, Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayip Erdoğan’ın dilimize yerleştirdiği bir yanlıştır) ciddi rol oynayacaktır.
Dayak ve aldatma bana göre boşanma sebebi değil. Türkiye’deki kadınların yüzde 80’i dilinden dayak yiyor. Yatak odasında mutlu olmayan kadın, her durumda problemlidir.
Muhafazakâr kesimde kadın evde daha süslü, daha şık. Aileden mutluluğun sağlanmasının bazı şartları var. Kadın kocasına itaat etmeli. Erkek de karısına Allah’ın emaneti olarak davranmalı (yoruma açık çok şey var ama şunu vurgulamak isterim; kent uygarlığına geçememiş kır gelenekçiliğinin İslam diye sunuluşunu izlemek beni üzüyor. A.G).”

Devamında da yasak ilişkiler konusunda şunları söylüyor:

“O kadar çok annesi babası olmayan çocuk var ki orta da, bunun bence daha ahlâki bir zemine oturtulması lazım (bu konuda çok haklı, nikâhlı olmadığı ama beraber yaşadığı kadından bir çocuğu olan adamlar bunun için nikahlı eşleriyle az kavga etmemişlerdir A.G).”

Oransal olarak belki göze çarpacak oranda değilse de doğacak çocuğun mutsuzluğuna neden olacak her türlü ilişkiyi yanlış bulurum. Hele evli ve çocuklu bir erkeğin mutluluğu dışarıda araması zengin bile olsa evinin rızkını ele yedirmek olarak görürüm. Bütün bunlara rağmen padişah ve devletin ileri gelen atalarından (bir dönemin çapkın başbakanı ve dışişleri bakanı da dahil) harem geleneğini devralmış olan bu toplumun ikiyüzlülüğünün bitmesi için bir uygulama getirmek bence şart. Eskiyi dirilteceği için (o eskinin içinde hülle gibi bir hilede, İran’da olduğu gibi muta nikâhı da  -ki bence dine sokulmuş bir çeşit “resmi fuhuş” demek olan haftalık, aylık, hatta saatlik nikâh - var) karşı olmama rağmen evlilikle gelecek ekonomik yaptırımlar nedeniyle erkeğin özgürlüğünü hoyratça kullanmasına engel olacağını düşündüğüm için çok eşliliğe izin verilmesini savunuyorum. Muhteşem Yüzyılın torunları için bugün zenginlik zor paylaşılır şeydir çünkü.

Yayın Tarihi: 03.10.2014


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder