31 Ekim 2014 Cuma

GELECEĞİN GÖRÜNÜMÜ VE SUNUMU

Ak Partinin 12 yıllık iktidarı döneminde Türkiye’nin rolleri değişti mi diye sorulsa ilk cevabım “evet” demek olurdu. Fakat evet demek her şeyi anlatmaya yetmeyeceği için mutlaka açıklama yapma gereği duyardım. “Önceleri Türkiye kökü ve gücü doğuda olupta yönünü batıya çevirmiş ülkeydi, iktidarının ilk 10 yılında gücünü batıdan alıp yönünü doğuya çevirmiş ülkedir” derdim. Orta doğu ülkelerinin ülkemizi böyle gördükleri muhakkaktır. Aslına bakarsanız her iki biçimiyle de eksik bir ülke tanımı yapmış olurduk. Olması gereken kendi köklerinden güç alarak yönünü belirlemiş ve çevresindeki ülkeleri gittiği yöne götüren ülke olmaktı. Çünkü biz bu coğrayada yüzyıllarca zorba ve zalimce davranmadan uzak yakın birçok ülkeyi himayemize alıp onlara “büyük ağabey” olmuşuz. O ülkelerin halkı üzerinde yöneticileri istemeseler bile bir etkimiz var. Son uygulamalarımıza verdikleri tepkilerle bunu açıkça belli ediyorlardı. Balkanlardan orta doğuya, orta doğudan Kafkaslara kadar, durum aynıdır.
4 yıl önce bu etkiden söz eden bir yazı New York Times gazetesinde yayınlanmıştı. Oradaki saptamalar çok ilginçti. O yazıyı olduğu gibi sizlere aktarmak istiyorum.

***

ABD’nin saygın gazetelerinden New York Times (NYT), Türkiye’nin Ortadoğu ülkeleriyle vizeleri kaldırarak “Ortadoğu Ticaret Bölgesi”nin oluşumunu teşvik ederek ve popüler kültürünü bölgeye ihraç ederek bölgeyi yeniden bütünleştirmeye çalıştığı” yorumunu yaptı.
New York Times’ın, “Türkiye, Araplar’ı Birleştirmeye Yardımcı Olabilir mi?” başlıklı yorum yazısında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun görüşlerine de yer verildi. Davutoğlu’nun Türkiye’nin bölgedeki vizyonuyla ilgili olarak tarihin normalleşmesinden söz ettiğini yazan haberde Davutoğlu’nun, “Türkiye’nin hiçbir sınırı doğal değil, neredeyse tümü suni. Elbette bu sınırlara ulus-devletlerin sınırları olarak saygı duymalıyız ama aynı zamanda da doğal devamlılıklar olduğunu anlamalıyız. Bu yüzyıllardır bu şekilde olmuştur” dediğini kaydetti. Gazete, Davutoğlu’nun bölgeye yönelik vizyonunu “bölgedeki tarihi ve doğal çevrenin yeniden yaratılması” olarak tanımladığını da belirtti.

(Bu görüşe bende katılıyorum. Çünkü biz her ülkeden daha çok bu coğrafyayı tanıyoruz. Üstelik bu coğrafyanın halkıyla tarihsel ve duygusal bağımız var. Arapları birleştirmek konusu bu bölünmüşlük içinde öyle kolay değil. Bu ülkeler var olmalarını bölünmüş olmaya borçlu oldukları sürece ülke halklarının birleştirici yanlarının olmasına rağmen birleşeceklerini ummuyorum. Amerika’nın bölgeye demokrasi ihraç masalıyla ülkelerin yönetimleri değişse bile sonucun değişmeyeceğini düşünüyorum. Kaldı ki bir değişim gerçekleşse de, değişim kendi dinamikleriyle olmayacağı için alınan sonuç bizim istediğimiz biçimde olmayacaktır. A.Göle.)

Türk milliyetçiliğinin Türkiye’nin bölgede rol oynamayı hak ettiği anlayışını taşıdığını da yazan gazete, Türkler’in bunu emperyalizm olarak değil, bölgeyle barışçıl bir ortaklık olarak gördüklerini bildirdi.
Haberde “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ekibinden akademisyen Yusuf Yerkel”in “Yaklaşık 100 yıldır suni sınırlar, suni kültürel ve dini sınırlarla birbirimizden ayrıydık, şimdi Ürdün’e, Suriye’ye ve Lübnan’a vizeleri kaldırarak ulusal sınırları kaldırıyoruz. Türkiye 20. yüzyıldan beri uygulamada olan Ortadoğu’da geleneksel politika anlayışına meydan okuyor” şeklindeki görüşüne de yer verildi.

(Ülkemizin uzun yıllar orta doğuda hiçbir olaya taraf ve hiçbir ülkeyle yandaş olmama politikası İngiliz casusu Edward Lawrence’ın Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtıp ayaklanmalarını sağlaması sonrasında Arapların Türk askerini arkadan vurmaları sonucudur. 2. dünya savaşından sonra iyice karmaşık hale gelen orta doğuda yansızlık ülkemizin esenliği için şarttı. Bugün tersini savunarak o politikaları eleştirmek, o günleri bilmemek demektir. A.Göle)

Bölgedeki son gelişmeler kapsamında da Türkiye’nin bütünleşmiş bölge vizyonuna sadık kaldığına işaret eden gazete, “Türkiye, Suriye ve Irak’ı birbirine bağlayan demiryolu hattının geçen yıl yeniden açıldığını, Gaziantep ile Halep arasında hızlı trenin başlayacağını, Kuzey Irak’taki doğal kaynakların Türkiye’nin enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve Türkiye’den Orta Avrupa’ya giden boru hattını besleme açısından stratejik öneme sahip olduğunu ve Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında serbest ticaret alanının oluşturulmasına karar verildiğini” yazdı.

(İşte haberin bu bölümü gücümüzü göstermesi bakımından çok önemli. Lider ülke başka türlü olunmaz. Sanayileşme çabalarımız bütün orta doğu ülkelerinden daha eski ve uzak ara ileride olduğu için bizim tecrübelerimiz daha fazla. Buda bizi, kendi içimizde yaşadığımız soruna bağlı bölünme endişeleriyle çelişkili görünse de ayrıcalıklı bir konuma getiriyor. Bundan sonrası gelecek iktidarların tutumuna bağlı. Fakat kim iktidar olursa olsun gelecek bu temel üstünde zorunluluk taşıyorsa bu politikalardan vazgeçemeyecektir.)

Haberde Türk popüler dizilerinin Arapça dublajla Arap ülkelerinde gösterildiğini ve dizilerin yıldızlarının posterlerinin Irak’ta onbinlerce sattığı da belirtildi. Türk iş adamlarının vizelerin kalkmasıyla genel olarak bölgeyle ticaretlerini son derece fazlalaştırdıklarını, hatta Suriye ile iş yapan bazı Türk işadamlarının bu ülkeyle ticaretlerini on kat artırdıklarını söylediklerini de yazan gazete, hafta sonlarında Suriyelilerin Gaziantep’te otelleri doldurduğunu da bildirdi.

***

New York Times gazetesinde yayınlanan yazı bu kadar. 4 yıl önce desteklemediğim AKP hükümetlerinin icraatları hakkında yazdığım olumlu bir yazıydı. Bugün gelinen ortamda içerdeki etnik kalkışma şeklindeki karışıklıkları ne yener derseniz o zamanın haklı politikaları derim. Çünkü Arapları birleştirici politikaları bugün aynı New York Times gazetesi çok başka biçimde ve çok yıkıcı gözle inceliyor. Emperyalizmin gözü bizim gözümüz değildir. Onlar kendi çıkarları doğrultusunda işlerine geldiği gibi olayları yorumlarlar. Bu yüzden iki yüzlülüklerine şaşırmamak gerekir.

Biz yine konumuza dönelim.

Yerelden küreselliğe nasıl varılır dense Tv dizilerimizi gösterirdim. Yakın çevremizdeki ülkelerde çok izlendikleri haberlerini sıklıkla duyuyoruz. Türk yaşayış kültürünü ihraç etmenin en kolay yolu dizilerimizle sağlanıyor. Dinsel yakınlığımızda bu kültürün kabul edilmesini kolaylaştırıyor. Ticaret anlaşmalarının sonucunda iş adamlarımızda ilişkilerimizi arttıracaktır. Geçenlerde bir arkadaşım Müslüman ülkelerde iş adamları arasında “TUZ” adında bir dayanışma örgütü kurulduğunu, dünyanın hangi ülkesinden olursa olsun Türk ve Arap ülkeleriyle iş yapacak yabancıların bir Müslüman iş adamıyla bu örgütten referans almadan iş yapamayacağını söyledi. Bütün bunlar adım adım ve işin kuralına ugun, öyle bodoslama değil, sessiz sakin ve bilgiyle yapılıyor. Gelecekteki Türkiye’yi şimdiden kurma çalışmaları bunlar.

Politik çekişmeler gündemimizde çok yer tuttuğu için bunları göremiyoruz. İç politik çekişmelerdeki seviyesizlik, (ayrıca bu gün savaş tam tamlarının çalması) içinizi karartmasın (bunu durduracak güç gene kendimizdedir, emperyalistlerin yapıp söylediklerinde değil). Ülkemizde iyi şeylerde oluyor. Eksik olan Geleceğin Görünümü ve Sunumu. Umarım bu sunum aşırıya vardırılmadan ve Amerikan politikalarına kurban edilmeden hedefine varır.


Yayın Tarihi: 14.10.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder