Seçim düzlemine henüz girmedik. Ne var ki seçimler pekte
uzak değil. Demokrasinin olmazsa olmaz ilk kuralı elbette seçimlerdir. Yani
halkın önüne konan sandıktır. Ama sandık her şey değildir. Sandık gücüyle
yasama gücü, sandık gücüyle güvenlik gücü, sandık gücüyle istihbarat gücü,
sandık gücüyle uluslar arası politika gücü belirlenmez. Bunlar süreğen
şeylerdir ve devletin önceliklerine göre belirlenir. Keşke eğitimde, sağlıkta,
sanayide v.b konularda partiler tarafından oyuncak durumuna düşürülmese.. bu
süreğenlik devleti devlet yapar. Yoksa o devlet devlet olmaktan çıkar, çadırlı
oba yönetimi olur ki orda bile süreğenlik vardır.
Bu konuda süreğenliğiyle övünebileceğimiz tek konu halkın
oyuna başvurma arzumuzdur. Demokrasimizi kör topalda olsa ayakta tutanda budur.
Neden böyle diyorum?
Çünkü bizde seçimler biter sonuçlar alınır. Herkesin konumu
dört yıllığına belirlenir. Sadece belirlenemeyen genelde muhalefet, özelde CHP’nin
ne olacağı.. seçim sonrasında bütün muhalefeti saran “başarılıyım, başarılı
değilsin” tartışmalarına CHP kendini iyice kaptırır. Umarım bu seçimlerde bu
tartışmalara girmeyip başarısız olma durumunda yöneticiler istifa ederler. Kafasını
kim kuma sokarsa bilsinki bölgemizde ve dünyada olan şeyler onları tarih önünde
kifayetsizler bölümünde anılmasına sebep olacaktır. Çünkü ülkemiz ve çevresinde
olağan üstü şeyler olmaya devam ediyor. Bunun sorumluluğundan iktidar ve
muhalefet kurtulamaz.
Bu günü anlamak için dünde söylenen sözler ve gazetelere
yazılan makalelere bakalım. Yazılarımda sık sık yabancı basında çıkan yazıları
okuyorsunuz. Gene öyle yapacağım. Bundan bir süre önce bir makalede “Osmanlı”lık
konu edinilmişti. ABD’nin haftalık Newswek dergisi bir sayısında Niall Ferguson imzasıyla yayımlanan “Orta
doğunun Bir Sonraki İkilemi” başlıklı yazısında “Osmanlılığın Yeniden Doğuşu”
vurgusuyla gene ülkemizi konu edinmişti.
Büyük devletler çok daha ileriyi görüp tasarlamalarıyla
büyük olmuşlardır. Toplumdaki her sesin duyulması sağlanarak büyük aklın ortaya
çıkmasıyla gerçekleştirme imkânı buldukları tasarıları onların bugünkü
büyüklüklerinin sebebidir. Büyük aklı ortaya çıkarırken tasavvurlarını saklama
gerekliliğini düşünmezler bile. Hatta sesli düşünmekten büyük keyif alırlar.
Newswek dergisisinin o yazısı da böyle bir sesli düşünme ürünü.
“ABD’nin Büyük Ortadoğu’daki askeri varlığını azaltması
konusunda, Cumhuriyetçi başkan adayları ile Başkan arasında mutabakat
bulunduğu, hiç kimsenin cevaplamak istemediği sorunun ise ABD’nin buradan
çekildikten sonra neler olacağı.” Yazıda, bu duruma ilişkin üç muhtemel
senaryodan söz edildi. İlki “Mutlu senaryo”, ülkelerin ardı ardına Batı
demokrasisini kucaklaması, ikincisi “kabus senaryosu”, ya iç savaş ya
da İslami devrimin ortaya çıkması denilirken, üçüncü muhtemel senaryonun ise
“yeniden canlanmış bir Osmanlı İmparatorluğu” olduğu belirtildi.
Yazı devamında Osmanlı İmparatorluğu’nun 17’inci yüzyıla
kadar elde ettiği topraklar ve kapladığı geniş coğrafyadan söz edilerek,
sonraki iki yüzyılda ise İmparatorluğun Balkanlar ve
Kuzey Afrika’daki topraklarının büyük bölümünü kaybederek, “Avrupa’nın
hasta adamı” haline geldiği ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında ise sona ererek,
ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu anlatılıyor. Yazıda, yakın
zamana kadar Türkiye’nin AB’ye katılıp katılamayacağı, hatta ne zaman
katılacağı sorusu sorulurken, şimdi agresif İslamcı olmak değil, bölgesel süper
güç olduğu Osmanlı dönemine dönme yönünde olduğu özellikle vurgulanıyor.
“Bunu tesis etmek için gücünü muhtemelen artıracak şekilde
anayasayı değiştirmeye yönelik çabası, İsrail’in Gazze’de ‘devlet
terörizmi’ uyguladığı yönünde giderek dozunu artırdığı
eleştirileri, Arap Baharının sunduğu fırsatlardan istifade etmeye
dönük, Suriye’yi ağır biçimde eleştirmesi, İran’ı kontrol altına alma
çabası ve kendisini rol model olarak tanıtması gibi becerikli manevralarının
bunu gösterdiği” şeklinde yorumlanıyor.
ABD Başkanı Barack Obama’nın ilk ziyaretlerinden birini
Türkiye’ye yapmasının tesadüf olarak görülemeyeceği kaydedilen
yazıda, iktidar partisinin son seçimleri kazanarak üçüncü
kez art arda iktidara gelmesinin de sürpriz olmadığı belirtilerek,
“Ancak (yine de Türkiye’de olan) bitene daha yakından bakmaya ihtiyacımız var.
Çünkü Türkiye, Kanuni Sultan Süleyman’ın hayran kalacağı şekilde dönüştürülürken
ülkenin hayallerinde olan şeyin bu olduğundan şüphelenmek için iyi nedenler
bulunmakta” deniliyor.
Türkiye’nin istikameti Ortadoğu’da yeni bir Osmanlı
(Müslüman) imparatorluğu şekline bürünürse, bir sürpriz bizi bekliyor olabilir”
yorumuyla sona eriyor.
Batılı ülkelerin Libya’daki iç karışıklığı gündeme geldiğinde
birleşmiş milletler vasıtasıyla “kendi halkına soykırım uygulayan devletlere
müdahale” kararı (beş daimi üye tarafından ittifakla olmasa bile veto
edilmeyerek) yürürlüğe girdiğinde varmak istedikleri hedefi görmüştüm. Bu yazı
ne kadar haklı olduğumu gösteriyor.
Bütün partiler bu dönemde değilde ne zaman faydalı olacak? Siz seçim
kaybedersiniz sadece, oysa bütün bir halk olarak hepimiz vatan derdindeyiz.
Gerisi ne gam?
Yayın Tarihi: 27.10.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder