İnsanın gelişmesi hayat denen sürekli değişimin bir parçası olmasına bağlı. Bunuda benlik dediğimiz şey sağlıyor. Yazımızın ilk bölümünde “Biz evrensel bir güce sahip insandan söz ederken, insanın benliği yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu savunanlar kadar, bu benliğiyle var olduğunu savunanlarda var. Bence iki görüşünde haklılık payı inkâr edilmemeli” demiş ve benliğin ortaya koyduğu bugünkü insana ait çelişkileri göstermeye çalışmıştım. Kaldığımız yerden devam edelim.
İnsan
her konuda daha çok uzmanlaştı. Şimdi bir konuyu daha derinlemesine inceliyor.
Bu incelemeye bağlı olarak olumlu sonuçlar almaktadır. Fakat uzmanlaşmaya bağlı
olarak sorunlar azalmamış ne yazık ki daha çok artmıştır. Bir örnek istenirse
sağlık konusu örnek verilebilir. Tıbbi
gelişmeler sonucu her hastalığın daha çok ilacı
bulunmuştur, hastalıkların tedavi imkânları artmıştır. Gelin görün ki çevresel
şartlar, üretimdeki yapay maddelerle bugün insanoğlunun daha az sağlığı var.
Bir çok eski hastalıktan kurtulmuşken çağın hastalıkları denebilecek
hastalıklarla boğuşması yüzünden sağlığı eskisi kadar (belki de daha çok)
tehlikededir.
Kalabalıklaşan
dünyada yalnızlaşması insanı mutsuz etmektedir. Çareyi alkol ve sigara
tüketmekte aramaktadır. Hıristiyan dünyasında papazla günahlarından arındığını
düşünen insan bugün papazın yerini alan psikologlara servetler ödeyerek alkol
ve sigara ile birlikte ruhunun sıkıntılarını çözmeye çalışmakta. Günümüz
insanların daha az güldüklerini görüyoruz. Daha hızlı araba kullananların, çok
çabuk öfkelenenlerin temelinde bu mutsuzluk aranılsa yanlışlık olmaz sanırım.
Kimse
insanın doğa varlığı olduğunu düşünmüyor. Düşünmediği için doğal davranmıyor.
Doğal davranmamak için kendini zorluyor. Her insanın kendi içinde biyolojik bir
saati var. Bunu en çabuk ve en kolay uykunun gelme zamanlarıyla anlayabiliriz.
Uçakla kıtalar arası yolculuk yapanlar bilirler; gidilen yer gün ortası
olmasına rağmen uyku sanki gecenin yarısıymış gibi bastırır. Değişen yaşam biçimi insanın yatağa girme
vakitlerini çaldı. Artık çalışanlar dışında güneşin doğuşunu gören yok. Şimdi
uykulardan yorgun kalkılıyor.
İnsan
okumaya zaman ayırmaz oldu. Okumak zahmetli iş, şimdi onun yerini seyretmek
aldı. Herkes sadece televizyon seyrediyor. Ne öğreniyorsa ordan öğreniyor.
Bütün bilgileri ambalajlanmış konserve bilgiler. Bunun üstüne bir “ben”
oturtuluyor ki, aman Allah! Zalim bir insan, karakteriyle herkesi dehşete
düşüren insan farkına varmadan kendi sonunu hazırlıyor. Oysa insan okusa ve
şükretse ilkel benliğinden kurtulurdu.
İnsan
benliğini doyurmak için sahip olduğu eşya sayısını önemsiyor. Başarısını buna
bağlıyor. Çünkü yeni dünya düzeninde başarı tek gösterge. Başarılı olamayanın
yaşama şansı yok. Bakın bütün insanlar yarış atıdır artık. Öyle bir koşudalar
ki, nefes almaya fırsat bulamıyorlar. Nefes alabilseler ne uğruna başarı elde
etmeye çalıştıklarını soracaklardır mutlaka. Görecekleri şeyse bütün bilinen
insani değerlerinin kaybından başka bir şey değildir.
Uzayan
ömürle birlikte hayatına yıllar katmayı beceren insanlara, yıllarına hayat
katıp katmadıkları sorulsa kim hayat muhasebesinden olumlu cevap alır? Hiç
kimse! Aya giden insan komşusuna eşine dostuna gitmiyorsa bu muhasebenin cevabı
hiç olumlu olur mu?
Şöyle
etrafınıza bir bakın. Ne çok konuşan var değil mi? Fakat dinleyen yok! İletişim
eksikliği yaygın. Karşılıklı konuşma öncelikle bir insanın başka bir insana
saygısı gereğidir. Saygı başkasının yaşama hakkını tanımakla başlar. Sonrada
başkasının kendi kendisini üretmesine ve anlatmasına fırsat vermekle devam
eder. Kimsenin kimseye tahammülü olmayan bir dünyada elbette kimse kimseyi
dinlemeyecek, herkes kendi konuşup kendi dinleyecek, sonunda neden konuştuğunu
unutup, yorularak susacaktır.
Bir
zamanların Amerikalı komedyeni George
Carlin’in dediği gibi “Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen
yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ
ilişkilerin zamanıdır.”
Kendisini
felâkete sürükleyen benliğinden kurtulan insan kolayca mutluluğa ulaşabilirdi.
Halâ daha ulaşma şansına sahip. Her şeye rağmen henüz hiçbir şey için geç
kalınmış değil. Yeterki insan gelişmeyi olumlu yöne çevirmekte istekli ve
kararlı olsun.
BİTTİ
Yayın Tarihi: 17.10.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder