Nasıl olduysa bu yılın dokuz ayı geldi geçti. Bugün eylül ayınıda bitirdik ve ekim ayına, yılın 10. ayına girdik. Bu sene hiç şehir dışına çıkmadım. Koca bir yaz öyle geçti. Çeşitli kereler İstanbul’a, bir kerede Ankara’ya gitmişliğim var. Son gezimde İstanbul’da bir hafta kaldım. İstanbul’un ilçesi Silivri’nin yazlık köylerinden Gümüşyaka’ya da bir Pazar günü uğradım. 1999 Depreminde kardeşim Coşkun Göle bizleri ailece alıp orada kiraladığı bir yazlığa götürmüştü. Bu açıdan da oraların benim için bir anlamı var. Her yer gibi Gümüşyaka’da gelişmiş. Başakşehir’den Gümüşyaka’ya giderken Galatasaray’ın yeni stadı Türk Telekom Arena’yı dışarıdan görmüştüm. Dev gibi bir stad. Çevresinde inşaatlar devam ediyordu. Yanı başında 25 katlı bir otel yapılıyordu. Bunlar bittiğinde oraları güzel bir çehre kazandı mı kim bilir?
Geziler insanı zinde tutar, tazeler. Alışık olduğu çevreden
çıkmak insana heyecan verir. Biraz çekingenler için ilk günler uyum
sorunlarıyla geçebilir. Sorun aşıldıktan sonraysa her gün ayrı bir güzellikte
geçer. Uyum konusu küçümsenecek şey değil ha.. gidilen yerin havası, suyu,
yemekleri insanı bir hayli zorlar. Eskiden pişiren kişiye göre değişen lezzette
tencere yemekleri yapılmadığı; kebaplar, pideler ve lahmacunlarla sofra adabı
değiştiği için artık bu konuda uyum sorunumuz kalmadı. Sevinmeli mi üzülmeli mi
bilmem. Ama geceleme konusu bazı insanlar için geçmişte olduğu gibi sorun
olmaya devam ediyor. Hele hele yatağından başka yerde uyuyamayana, yastık
seçene..
Benim böyle sorunlarım yok çok şükür. Bir kere İstanbul’la
aynı iklim koşullarını yaşıyoruz. Isı farkı çok fark etmiyor. Hatta şehrimiz
daha sıcak bile. Bu yüzden ne gittiğim yeri üzerim, ne kendim üzülürüm. O kadar
kolay uyum gösteririm ki.. sanki kırk yıldır oralıymışım gibi. Kimi zaman
kendime şaşarım. Aklıma sıla düşmez. Kısa bir geziye çıkanların eşini dostunu,
anasını babasını, kısaca sevdiklerini çabucak özleyenleri pek samimi bulmam.
Yaptıkları çocukluktan başka bir şey değil. Buradan benim yılışık sırnaşık biri
olduğum sonucu çıkar değil mi? Ne yazık ki kimseyle ilk görüşte samimi olmam.
Samimi olmam için önce kişiyi çok iyi tanımam ve ona alışmam gerek.
Samimiyetimi hiçbir zaman seviyesiz duruma getirmem. Sözünü ettiğim şey birçok
konuda uyum sorunu yaşamadığım gibi geziler sırasında da uyum sorunu
yaşamadığımı belirtmekti.
Çabucak özlemin kucağına düşenler gittikleri yerlerin
güzelliklerini fark edemezler. Oysa gezilerimiz sırasında yaşadığımız ortamdaki
alıştığımız güzelliklerden, farklı güzelliklere yolculuk yapıyoruz. Bunu fark
etmemek kayıptır bence. Günümüzde bu kişiler oldukça azdır sanırım. Eskiden
böyle insan o kadar çoktu ki.. şimdi bir kişiye geziden söz edin yeter. Elinde
valiziyle karşınızda bitiverir. Taşıma araçlarının artması, buna bağlı olarak
çeşitlenmesi, üstünede karasal yolculuk için bir uçtan bir uca çoklu geçişe
uygun yolların yapılmış olması geziseverlerin artmasını sağladı. Buna hava ve
deniz yolculuğunun her keseye uygun tarifeler sunmasıda katkıda bulundu.
***
“Geldim geldim” kim der? Gittiği yerden ısrarla çağrılan
der. Nasıl der? Eğer tatildeyse ve gittiği yeri bırakamıyorsa bezgin ve bıkkın,
belki de birazda kırgın bir ses tonuyla
der. Ya özlenen aranan birisiyse ve bu nedenle ısrarla çağırılıyorsa? O
zamanda “Patlama!” anlamında ve şımarık bir ses tonuyla der. Kendisini özlemle
bekleyenini çok beklettiğini fark edense “Çok bekletmedim ya” demek amacıyla,
birazda gidişiyle kusur işlemiş gibi utangaç tavırla “Geldim Geldim” der. Her
halükârda gidişlerin birde gelişi vardır. Sonuçta meskenimizin olduğu yer bizi
barındıran yerdir. Geri gelişler onun içindir.
Kısacası her gidişin bir dönüşü vardır. Adı üstünde; “gezi”.
Geziden geri dönülür. Dönülmeyen “göçtür”. Madem geziyoruz, o durumda doğal
olarak geri döneceğiz. Geri dönüşün güzellikleri kendine özgüdür.
Bekleyenleriniz tarafından kapıda karşılanmanın, özlemle sıkı sıkıya
kucaklanmanın tadı bir başka. Gözlerindeki ışıltı yüreğinizi aydınlatır
dostlar. Bunun için arada sırada kapsamlı geziler yapmakta yarar var. En az 3-5
gün, en çok iki hafta sürecek geziler yapmalı. Hayatı tazelemek için bu
gerekli.
Yayın Tarihi: 01.10.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder