31 Mart 2016 Perşembe

ÜSTÜN DÖKMEN SÖZLERİNE BİR YAZI 3


Akademisyen, psikolog, yazar ve televizyon programcısı Üstün Dökmen’in seçme sözlerine yer verip o sözleri kendimce yorumladığım veya açtığım yazı dizimize devam ediyorum

-Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
Birlikte hareket edenlerin birbirlerini sevip sevmedikleri bazı şeylerden feragat etmelerinden, yada gerektiği durumlarda fedakarlık yapmalarından ve birbirlerinden vazgeçmemelerinden belli olur. Birbirlerini kullananlarınsa ilişki ömürleri, kullanma sebebi adardır. Bunları birleştiren ya işlenen suçtur, yada ortak çıkarlardır. Kullanılmamak için sevdiğini söyleyenin fedakarlığı ve samimiyetine bakılmalıdır. Bu iki gurubu iyi ayırt etmek gerekir.

-Seni dinleyip anlamaya niyetli olmayanlarla tartışma.
Konuşmaktan çıktık yola, onunla devam edelim. “Konuşmak iletişimin bir yarısıdır, dinlemekte iletişimin diğer yarısıdır.” demiştik değil mi? İletişim ilişkiyi sağlayan ana etkendir. Peki neden ilişki kurmak ihtiyacımız oluşur dersiniz? Anlaşılmak isteğimiz için tabiî ki.. anlaşıldığımızı görmek bize sonsuz huzur verir. Sorunlarımızın çözüleceğine inanırız. Dinlememek anlamamaya niyetli olmamak söylediklerini dinletmek isteyen için üzücü; ama dinleyip anlamayanları görmek son derece yıkıcıdır. Bu nedenle niyeti anlamak olmayanla tartışmak şöyle dursun, konuşulmaz bile. Öyleleri kolaylıkla fark edilir. İlgisizdir, umursamazdır, yanınızdayken bile size uzaktır. İyisi mi siz, böylelerine anlatma çabalarınızla yorulacağınıza, anlatmayarak üzüntünüzü içinize gömün; unutun.

-Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
Bir ilgisi yok gibi görünür ama sözünü edeceğim şeyin satır başlığımızla dolaylı ilgisi vardır. Şu sözü bilirsiniz; “Birine ilk kez yapılan yardım iyiliktir, 2. kez yapılan yardım iyiliğin tekrarı, 3. kez yapılan yardımsa görevdir.” Eğer bir yardım “iyilik”ten çıkıp “görev”e dönüşürse onun tadı tuzu kalmaz. İyiliklerde gönül hoşluğuyla yapılmalıdır. Gönül hoşluğu içinde yapılmayan iyilik, iyilikten olmaktan çıkar. Tıpkı bunun gibi dostluklarda gönül hoşluğuyla, gönül rızasıyla kurulmazsa adına dostluk dense bile dostluk olmaz. Her ikisinin ortak noktası gönül rızası, ve gönül hoşluğudur. Kim önerirse önersin bir dostluk ısmarlama kurulamaz. Tesadüfen kurulmuş birkaç örneği bir kenara bırakırsak başkasının arzusuyla bir dostluk belki başlar ama devam edemez. Daha öteye gidelim. Dostluğu emir verme hakkı olarak görenlerle de dostluk yürümez. Zor gününde yanında bulunmak dostluğa vefanın gereğidir. Emir almak emir vermekse ast-üst ilişkisinin geçtiği yerlerin gereği. Bunları birbirine karıştıranla dostluk olmaz.  

-Eğer verdiğin o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme.
Bundan önceki bölümde “Sır tutmasını bil.” başlığının altında yazıklarım şöyleydi.

Gizli kalması istenerek söylenmiş söz size güvenilerek söylenmiş sözdür. İnsanlar güvendikleri insanla 1.’si sırlarının ortaya dökülmeyeceğini bilmekle, 2.’si içlerine dert olan ve taşımakta zorlandıkları şeyleri başkasıyla paylaşmış olmakla iki türlü huzur bulurlar. Güvenli elin, güvenli sesin bizi sarması, okşaması ruhumuzun kırışıklıklarını giderir. İletişimin, ilişkinin sürekliliği için sır saklamasını bilmek gerekir. İşin burasında da boşboğaz olmamanın önemi ortaya çıkar.” 

Bu satırları ters çevirirsek “Sır verdiklerimiz sırlarımızı ortaya döktüğünde sırdaşlık hükmünü ve hakkını kaybederler” sonucuna varırız. Yanlışta değildir. Herkesin olduğu gibi güven veren bir elin, güven telkin edip şefkat saçan bir sesin bizi sarması bizimde ihtiyacımızdır.  
   

DEVAM EDECEK


Yayın Tarihi: 25.03.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder