31 Mart 2016 Perşembe

ÜSTÜN DÖKMEN SÖZLERİNE BİR YAZI 5


Akademisyen, psikolog, yazar ve televizyon programcısı Üstün Dökmen’in seçme sözlerine yer verip o sözleri kendimce yorumladığım veya açtığım yazı dizimize devam ediyorum

-Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üzerine sıçrar.
İş yapanın işi önlüğünden belli olur. Yapılan işin kiri önlüğe (yada iş elbisesine) geçer çünkü. Kirlenmekten kaçmak mümkün değildir. Kirlenmek keşke hep bu sebeple olsa... ama kaçılacak kirlenme biçimleride vardır. Kimi hastalıktan, kimi sarhoşluktan, kimi işin kendisinden, kimi kişilikten kayanaklanabilir. En kötü kirlenme kişilik kirlenmesidir. Kişilik kirlenmesinin önüne geçmek için hem kötü olaylardan, hem kötü kişilerden uzak durulmalı. Onlar hakkında ne iyi, nede kötü söz söylenmemeli. Karşılık veremeyeceğiniz kadar çok cevap alma riski vardır çünkü. Her cevap sizi kirletmek üzere söylenmiş olabilir. 

-Gözyaşlarının değerini bil. Onları hak etmeyenler için harcama.
Ağlamanında gülmeninde bir değeri, bir yeri ve sırası vardır. Uzun uzun saymayalım şimdi bunları. Ağlarken dökülen gözyaşları inci değerindedir. Hele aza, çoğa ağlanmıyorsa.. birde eşe, dosta dökülmüşse.. insanlık adına hiç tanımadığın bir hayata dökülen içten bir gözyaşı bin yıllık günahlara bedel olsa gerek. Her şeye ağlamaksa kalp para gibidir ve hiçbir değeri yoktur. Ne ruhu arındırır, ne merhamet, ne şefkat katar insana. Göz yaşı süzülürken gözlerden her bir damlada pembe şafaklar doğmalı, kara bulutları darmadağın etmelidir. Bütün bunlar hak edeni bulan gözyaşları için mümkündür inanın.  

-Senin zekâna inanan insanları hayal kırıklığına uğratma.
Eskilerin bir işin olumlu yola girmesi için en uygun zaman, veya iş görecek kimsenin ters davranmayarak, güçlük çıkarmayarak uysallık gösterdiği zamanı belirten “eşref saati” dedikleri bir deyim vardı. Birde bunun tersini anlatmak üzere “eşek saati...” İnsanların bu iki tutumu sergiledikleri zamanlar vardır. Birde bu saatlerin dışında olağan tavırları akıl ve zekâ kokan insanlar vardır, onlardan aynı davranışları görmek her zaman mümkün. Olgun insanın yapacağı da budur. Bize düşen zekâmıza uygun davranmak, işi eşref saatine bırakmamaktır. Eşek saatinde olsak bile kimseyi hayal kırıklığına uğratmamak gerekir.

-Kendini sev.
Ben kendimle barışık biriyim. Kendime kızmam diyemem ama. Herkesin önünde dillendirmesem de hatalarımı öyle kolayca örtmem. Kendi içimde kendimle o hatalarımı tartışırım. Bütün bunlar kendimi sevmeme engel değil. Annem hala şöyle der: “İnsan kendini sevmese, yaşayamaz.” Kendine tapacak kadar (narsist) olmamak üzere her insan kendini sevmelidir. Yaşamak moral değer olarak asıl amaçsa ki öyle (dinimizde intiharın yasak olması bunun göstergesi), kendimizi zarar vermeyecek kadar sevmek zorundayız. Kendini sağlıklı biçimde sevecek bireylerden kurulu toplumda “yaşatmak” amaç olur. Kendine tapacak kadar kendini seven bireylerden kurulu toplumda “sömürü” had safhadadır. Kendini sev ama kendine aşık olma! 

-Dışarıdaki güneşe bakıp gülümse ve önünde koskocaman bir gelecek olduğunu unutma.
Işık ve ısı kaynağı aynı zamanda hayatın kaynağıdır. Bütün canlılar karanlık ve soğuk geceden aydınlık ve sıcak güne ulaşmayı diler. Çünkü gün hayatı pişirir. Bütün bunları içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisinin güneş sisteminde domatesleri elmaları kızartan, otu çiçeği yeşerten güneş sağlar. Dikkat edin güneşli havalarda yüzler daha güleçtir. Güneşli havalarda fazladan moral sahibi oluruz. Bu moralle gezegenimizin hayat kaynağına bakıp gülümsemeyen önünde kocaman ve güzel bir gelecek ummayan yoktur. Güzel havalar şiiriyle Orhan Veli ne güzel vurgulamış. Güzel havada memuriyetten istifa etmiş, sigaraya böyle güzel havada başlamış, böyle havada aşık olmuş bir güzele, eve ekmek tuz götürmeyi unutmuş güzel havada, şiir yazma hastalığı güzel havalarda kendini göstermiş ona. Şimdi gelinde güneşe bakıp gülümsemeyin, yarına dair umutlar beslemeyin.   
  

DEVAM EDECEK



Yayın Tarihi: 30.03.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder