17 Ağustos 1999 Marmara depreminde haberleri radyodan dinlerken veya televizyondan izlerken ulaşılan enkaz sayısı ve içinden çıkan ölü sayısı verildiğini duyuyorduk. Çok geçmedi köktenci bir gurubun işlediği söylenen cinayetler gündemde yer tuttu. Orda da domuzbağı denen bir yöntemle bağlanıp işkenceyle öldürülen cesetler gösterildi. Her gün içinde böyle cesetlerin bulunduğu bir veya birkaç mezar keşfediliyor, haber bültenlerinde açılan toplam mezar sayısı ve toplam ceset sayısı veriliyordu. Ne ilgisi var diyeceksiniz ama insan aklı işte, bir ilgi kuruyor, bende bu durumu seçim sonrası açıklanan sonuçlara çok benzettim.
Seçimlerde Türkiye toplamı açıklanırken açılan sandık sayısı, sayılan oy sayısı, geçerli oy ve iptal edilen oy sayısının verilmesinin ardından, oyların illere göre dağılımı belirtiliyor değil mi? İnanın depremde ulaşılan enkaz sayısıyla çıkan ölü sayısının, köktenci örgütün işlediği söylenen cinayetler sonunda ulaşılan mezar sayısıyla çıkan ölü sayısının açıklanışı arasında trajikomik benzerlikler vardı. O kadar ki açıklanan oy sayısının birden yetkili ağızlarca değişmesi gibi ölü sayısı da yetkili ağızlarca değişiyordu. Marmara depreminde (radyodan dinlediğimde çok şaşırmıştım) toplam ölü sayısı verilirken ilimizde açıklanan ölü sayısı üç binden bin küsurlara indirilmiş, toplam ölü sayısı iki bin küsur olarak açıklanmıştı, hatırlar mısınız? Oysa 2000 yılında ilimiz muhtarlar derneği başkanından bu sayının 23.000 olduğunu öğrenmiştim. Kayıp konut sayısıyla karşılaştığımız aileler arasında bir veya birden fazla ferdini kaybetmiş ailelerin çokluğu bu sayıyı doğrular nitelikteydi. Aynı şey 22 temmuz 2004 tarihinde ilimizin Pamukova ilçesinde meydana gelen hızlı tren kazasında da yaşandı. Devrilen vagon sayısı ve o vagonlardan çıkan ölü sayısı aynı biçimde verilmişti. Orda da önce 43 ölü açıklanmıştı, sonra bu sayı 38’e indirilmişti (bu haberleri araştırırken bir internet sitesinde makinistin suçlanmasına atıfta bulunan vatandaşımızdan birinin şu yazısı yorumlar köşesinde dikkatimi çekti: “Bakan açısından rutin, vatandaş açısından vahim bir durum. Halka hizmet Hakka hizmetse, hizmette kusur neticesinde görevi terk edebilme de erdemdir”).
Çok uzun süre bu sözünü ettiğim konunun şiirini yazmak istedim. Bir Nazım Hikmet, bir Necip Fazıl, bir Yahya Kemal Beyatlı, bir Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bu şiiri nasıl yazabileceklerini düşündüm. Böyle bir şiir yazma konusunda Nazım Hikmet’le Fazıl Hüsnü Dağlarca diğer şairlerimizden ayrılıyorlardı. Onlar daha anlatımcı şiirler yazabiliyorlardı çünkü. Bu şiiri yazma konusunda birkaç deneme yaptım ama yazdığım şiirleri beğenmedim. Aradan ilk konunun üstünden 11, son konunun üstünden de 7 yıl geçti, bu konuyu tamamen unutmuştum. Geçenlerde Yılmaz Özdil’in köşe yazısını okuyunca tekrar aklıma geldi.
BİZİM ÜLKEMİZ ÇELİŞKİLER ÜLKESİDİR. Bu çelişkileri her yerde görebilirsiniz. Ağzını açan her yetkili yeni çelişkiler meydana getiriyor. Yılmaz Özdil bu çelişkileri mizah diliyle çok güzel vurgulayan (ilimizde doğmuş) bir yazar. Size o yazıyı olduğu gibi sunuyorum.
… … …
“En iyi vatandaş ölü vatandaş...
2007’de 73 milyon kişiydik. Seçim yapıldı...
O günkü resmi seçmen sayımız 42 milyondu.
*
Sonra bi saydılar...
Güya 73 milyonmuşuz meğer... Çıka çıka anca 70 milyon kişi çıktık.
*
Bugün, 72 milyonuz.
*
Buna mukabil...
*
Referandum için oy kullanacak seçmen sayımızı açıkladılar, hoppalaa...
49 milyon kişi iyi mi! Nüfusumuz 3 senede 1 milyon azalırken, seçmen sayımız 7 milyon artmış.
*
Kişi başı milli gelir, hasta başına düşen doktor, öğrenci başına öğretmen,
işsiz sayısı hesaplanırken...
Vatandaş azalıyor.
*
Seçim yaklaşırken...
Vatandaş çoğalıyor.
*
Dolar karşısındaki Türk Lirası gibi.
“Dalgalı” vatandaş yani!
*
İktidar “parti”mizin arz-talep dengesine göre, değişiyor “parite”si.
*
Dolayısıyla, “ölüler bile evet demeli” lafı boşuna değil... “Zincirlikuyu’da açılan sandık sayısı, Karacaahmet’te oy verme işlemi tamamlandı” gibi ifadeler görürseniz, şaşmayın.
*
Ve, sakın ola aramayın bi kötülük.
Yoktur eğrilik büğrülük.
*
Çünkü, o maksatla “nüfus kütüğü”ne “seçmen kütüğü”ne yazarlar bizi... Ki, devleti yöneten arkadaşlar ayırt edebilsin, hangisi “bu nasıl iş?” diye merak eden vatandaştır, hangisi kütük!”
… … …
Eskiden bir reklam vardı; “YOKTUR BİR BİRİMİZDEN FARKIMIZ” derdi ve arkasından “AMA BİZ OSMANLI BANKASIYIZ” deyip adlarını vererek reklamı bitirirdi. Bu yazının adı sizce ne olsun? Ben “BİZİM ÜLKEMİZ ÇELİŞKİLER ÜLKESİDİR” koydum ama siz isterseniz bu reklam sloganını kullanın.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder