14 Ağustos 2010 Cumartesi

RAMAZAN, SICAKLAR VE SÜLEYMAN DİŞLİ’YE BİR RİCA

Sevgili okurlarım, bugün kutsal ramazan ayına ermiş bulunuyoruz. Bu ay erdemlerin, eski dilde söylersek faziletlerin önem kazandığı aydır. Kişi bu ayla erdemli olmayı başarırsa Allahın rızasına mazhar olacaktır. Peki erdem nasıl kazanılır? Sadece ibadet ederek mi dersiniz? Elbette Allaha kulluk borcu olarak ibadetlerimizi yapmakla yükümlüyüz. İbadetlerimiz bizi kibir ve gururdan uzaklaştırır. İbadetlerimizle varlığımızın sınırlarını bilerek edebi tanırız. Bunun üzerine edimlerimizi (amellerimizi) koymamız şarttır. Kimseyi kendimize fayda sağlamak için kandırmadan, herkese eşit ve adil davranmamız birinci önceliğimiz olmalı. İşte bu yolla erdemi kazanırız. Bakın çevrenize, erdem sahibi insanlar güleç yüzlerinden bellidir, onları hemen fark edersiniz. Ne kadar anlayışlı olduklarını görüyor musunuz? Kimseyi incitmezler, kimsenin kusurunu yüzlerine vurmazlar.

Oruç irademizi (nefsimizi) yendiğimiz (yok ettiğimiz değil, yendiğimiz ve ona hakim olduğumuz) ibadetlerdendir. Böylelikle bütün kişilik sorunlarımızdan sıyrılırız. Bu yıl ramazan tamda kişilik sorunlarımızla çatışacağımız bir zamana denk geliyor. Giderek yaza gelen ramazan bu yılda en sıcak zamanlarda başlıyor. Allah hepimizin sabrını arttırsın. Bu irade mücadelemizi kazanmamıza yardım etsin. Dualarınız kabul, ibadetleriniz makbul, ramazanınız kutlu olsun.

Sıcaklardan söz açıldı ya, devam edelim.

Eskiden bir reklam vardı. Tek kanallı televizyon dönemimizde herkesin ağzından düşmeyen slogan olmuştu. Hani “yönetcimiz uyuyor mu” diye soran üşüyen adam reklamı, hatırladınız mı? Orda “göğü ısıtamazsınız, çatınızı izocamla kaplatın” denilerek çatı yalıtımı önerilirdi. O soğuk kışların olduğu dönemlerden uzaklaştığımız 35 yıl oluyor. Artık kış aylarında nerdeyse kent merkezinde kar göremez olduk. Neden böyle oldu? O reklamdaki söz gerçek mi oldu yoksa? Biz göğü ısıttık mı? Elbette ısıtmadık, fakat atmosfere giren ısının tekrar geriye dönmesine engel olduk. Bilerek veya bilmeyerek bunu yaptık. Bunun adına da gelişme dedik. Dedik derken bütün insanlıktan bahsediyorum. Çünkü dünyadaki bütün kentler aynı sorunu yaşıyor artık. Kuzey yarım kürenin ılıman bölgeleri bile çok değişti. Karasal iklim özellikleri görünmeye başladı diyeceğim, diyemiyorum. Çünkü karasal iklimlerde gece gündüz arasında en az 25-30 derece ısı farkı olur. O fark ortadan kalktı. İşte daha çok terlememize neden olarak bilinen bir çok nedene, konut yapımında kullandığımız malzemelerden dolayı ısı adacıklarının oluşması da eklendi.

Aşağıya bu konuda “veteknoloji.com”da okuduğum bir yazıyı aynen aktarıyorum.

SON günlerde özellikle büyük kentlerdeki bunaltıcı aşırı sıcakların nedeni ortaya çıktı: Isı adacıkları. Büyük kentlerdeki beton binalar, depoladıkları güneş enerjisini geri vermediği için oluşan “ısı adacıkları” nedeniyle büyük şehirlerde yaşayanlar daha fazla sıcağa maruz kalıyor.

Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Adem Taşcı, şöyle konuştu: “Büyük yerleşim birimlerinde yaşayan insanların hissedilen hava sıcaklıklarına ilave olarak şehirler üzerinde oluşan ısı adacıklarından da etkilenmesi kaçınılmazdır. Isı adacıklarının temel nedeni ise şehirleri oluşturan tüm yapıların imal edildiği malzemelerdir. Bu yapı malzemeleri, gün boyunca güneş enerjisi depolarlar, belli bir depolama sürecinden sonra enerjiyi tekrar geri verirler. Bu yüzden, şehirlerde yaşayanlar, caddelerde, sokaklarda, hatta parklarda bile gezerken bu yapı malzemelerinden yansıyan sıcaklıkları hissederler. Bu durum sıcaklıkların insanlar üzerindeki etkisini daha fazla artıran temel faktörlerden birisidir.”

Taşçı, özellikle Ankara’nın da içinde bulunduğu İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu gibi karasal iklim özelliklerinin belirgin yaşandığı yerlerde gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farklılıklarının fazla olması gerektiğini belirterek, “Buna rağmen yapılaşmadan ve yapı malzemelerinden dolayı büyük yerleşim merkezlerinde yaşayanlar, bu farklılıkları daha az hissetmektedirler. Diğer bir ifade ile gündüz de gece de daha sıcak olmaktadır” dedi.

Gerçektende geceleri bile buram buram terliyoruz. Sabaha kadar pencereler açık ama en ufak bir esinti bile yok. Sabah ezanına yakın hava biraz serinliyor. Sabah saat dokuzdan itibaren aynı sıcaklık geri geliyor.

Bu sıcaklarda çalışmak çok zor. Hem oruçlu olup hem çalışmak çok daha zor. Birde iş yerinde eleman sayısı azsa ve her iş sizden bekleniyorsa..

Size Harun Adalı, Hasan Bıyıklıoğlu ve Hamza Karabıyık’tan söz edeyim. Onlar engellilerin can yoldaşları. Ben akülü arabam Cuma akşamı bozulduğu için üç gündür çıkamıyordum. Pazartesi günü telefon ettim geldiler. Makine İkmal Dairesi Yorgolar mezarlığından Emirdağ’a taşınmış. Bizim araçlarımızı orda tamir ediyorlar. Merkez Belediyesi Başkanı Süleyman Dişli’ye Makine İkmal Dairesinde böyle bir birim oluşturduğu için ne kadar teşekkür etsek azdır. Bu arabaları özürlülere kazandırmakla yetinmeyip bakımını da üstlenmesi çok takdir edilecek bir konu. Geçen yazımda da yazmıştım, taşeron firmaya bağlı işçiler, firmanın sözleşmesi bitince işten çıkmak zorunda kaldılar. Şimdi yukarıda adlarını andığım üç görevli hem araç, hem eleman eksikliğiyle özürlü araçlarının bakım ve onarımının yanı sıra belediye iş makinesi ve araçlarının da bakım ve onarımını yapıyorlar. dolayısıyla bu işi sürdürmeye çalışırlarken çok zorlanıyorlar. Sayın Başkan, Makine İkmal Dairesine hem ilave bir servis aracı, hem de bünyenizde varsa ehliyetli elemanlarınızdan oraya yapacağınız kaydırma, bünyeniz içinde bu niteliklere sahip eleman yoksa eğer dışardan ehliyetli elemanlar alarak bu sıcaklarda onların işini biraz hafifletemez misiniz? Bu sonuçta biz özürlülere yarayacak. Bunu sizlerden rica ediyorum Sayın Başkan.

NOT: Bu yazı ramazanın ilk günü kutlama ve reklamlar yüzünden 11.08.10 tarihi yerine bir gün sonra yayınlandı


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 12.08.10


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder