Temiz bir çevre, sağlıklı birey olmanın ana şartıdır. Temiz bir çevre havasıyla, suyuyla sokak ve bahçelerin temizliğiyle oluşur. Bunlardan birinin bile temiz olmaması çevre temizliğini bitirir. Bulunulan çevrede var sayalım ki temiz su bulunmamaktadır. Nerde temiz su varsa oradan taşıtılıp getirilir. Ama temiz havayı bir yerden taşıyıp getiremezsiniz. Onun için sanayi kuruluşlarının olduğu yerlere yerleşim yerleri açarak temiz bir çevre kurmuş olamazsınız. Sanayi öncesi kurulan eski küçük kentlerin bu konuda şanslı oldukları düşünülebilir. Ama buralara da sonradan sanayi gelerek hava kirliliğine sebep olur. Toprak temizliği de su ve hava kadar önemli değil midir? Tarımla geçinen bölgelerde tarım ilaçları, suni gübreler, kentlerde ise egzoz gazları, sanayi atıkları, doğal dönüşümü olmayan çöplerle toprak kirlenmektedir. Bu çöpler zehirli maddeler ve ağır metaller içererek yağan yağmurlarla topraktan suya da karışmaktadır.
Günümüzde hem zirai hem sanayi üretiminde kullanılan maddelerin doğal sonucu olarak kirlilik bakımından kent ve köy farkı ortadan kalktı. Gelişmiş olmanın bedeli galiba bu kirlilik.. nefes alınacak yerler giderek azalıyor.
Toplu konutların olduğu yerlerde kirliliği oluşturan çöpler çok dikkat çekiyor. Böyle yerlerden biri Akıncılar Mahallesindeki 1 numaralı sokakla Büyük Geçit sokağındaki apartmanlar mevkiidir. Hele 1 numaralı çıkmaz sokağın TEK BLOKLARI önü tam bir rezalet. Tek Bloklarında ikamet eden Yaşar Yılmaz beyin belirttiğine göre oraya haftada 3 gün çöp kamyonunun gelmesi yetmiyor. Bu aşırı sıcak yaz günlerinde çöpler toplanmayınca kokuşuyor. O kötü kokularda çevredeki herkesi rahatsız ediyor. Sakarya Büyükşehir Belediyesinin bu konuda daha duyarlı olmalarını orda oturan vatandaşlarımız adına sayın Zeki Toçoğlu’ndan rica ediyorum. Böyle toplu konutların olduğu yerlerde her gün çöp toplanamaz mı sayın başkan?
Bu arada bir şey daha dikkatimi çekiyor. Bu çöplerin olduğu bölgede, başı boş, çok köpek var. Bir çoğu uyuz olmuş. Şimdilik bir şey yapmıyorlar ama inanın içlerinde öyle kocamanları var ki, yanından geçmeye korkarsınız. Bu köpekler itlaf edilmeden şehirden toplanamazlar mı? Yarın, öbür gün içlerinden bir veya bir kaçı kudurursa korkunç şeyler yaşanır. İşte o korkunç şeyler yaşanmadan bir tedbir alınsa.. Duyurması benden, yapması sizden efendim.
Kentte yaşamanın bir bedeli olmalı. Suyu kullananın suyun parasını, hatta kullanıp geriye bıraktığı atık suyun parasını dahi ödemesi nasıl mümkün oluyorsa, kenti kullananlarında bir bedel ödemesi gerekir bence. Öyle rastgele yerlere her çeşit çöp atmanın bir cezası olsun. Özellikle çocuklu evlerin bebek bezlerini bu çöp dağlarına bırakmaları önlensin. Kedi ve köpekler bu bezleri parçalayarak sokaklara dağıtıyorlar. Sokaklar kimsenin arka bahçesi değil. Böyle çirkin manzaralar mide bulandırıyor.
Akıncılar mahallesi 1 numaralı sokağın (defalarca yazdım; bir yeri veya bir kişiyi adını kaldırıp yerine numara vererek tarihsizleştirir ve şahsiyetsizleştirirsiniz. Bunun için sokakların adı geri verilsin. Bir adı olmayana da numara değil ad konulsun. Bunun için sokağımızın 57 senelik Kamer Sokak olan adını geri istiyorum.) önündeki Kelebek Çocuk Parkında bulunan kullanılmayan muhtarlık kulübesinin kaldırılmasını mahalle halkı istiyor. Nedeni de orasının fuhuş yatağı olması gösteriliyor. Yaşar Yılmaz geçenlerde ikamet ettiği binanın önündeki Kelebek Çocuk Parkının içindeki bu kulübenin gece sokak lambasından ışık almayan karanlığından yararlanan gençlerin seks yaptıklarını görmüş. Gençlere “aşka saygım var, ama bu kadar aleni olanına değil. Gidin az ötede (Yunus Marketten önceki tarladan söz ediyor) diz boyu otlarla kaplı yerler var, orda ne yaparsanız yapın.” Demiş.
Sözünü ettiğim çocuk parkında kullanılmayan muhtarlık kulübesinin durması çok gereksiz. Üstelik çocukların oyun alanlarını da küçültüyor. Birkaç ilave salıncak, tırmanma ve kaydırakla oyun çeşitliliği sağlanırsa o park amacına ulaşmış olur. Bir kaç jimnastik aleti ve bir iki bankla kadınlarımızın da ihtiyacı giderilse çok iyi olur.
Mahalle sakinlerinden biri özelleştirme sonucu elektrik ve su faturalarının tahsilinde hoşgörü kalmadığını, elinde birkaç tane değil, ödenmemiş bir tane faturası olanın bile elektriğinin kesilmeye gelindiğini söylüyordu. Bu yoğun işsizlik ortamında iş bulup çalışmakta, çalışıp parasını almakta zor olduğu herkesin bildiği konudur. Öyle tanıdıklarım var ki çalıştıkları işyeri sahibinin sadece verdiği avansla, yani harçlık denecek parayla, aylarca maaşlarını almadan geçinmeye çalıştıklarını biliyorum. Yazık bu insanlara da yazık. Yazık çünkü kimse mağara döneminde yaşamıyor.
6 ağustos 2010’da Cuma günü akülü arabam bozulmuştu. Sağ olsunlar Makine İkmal Dairesinden Hasan ve Hamza adlı çalışanlar tamir etmek üzere 9 ağustos 2010 pazartesi günü arabamı almışlardı. 10 ağustos Salı günü aynı ikili geldiler, Harun ustanın bütün çabalarına rağmen arabamın tamir edilemediğini söylediler. Arıza beyindeymiş galiba. Adapazarı Merkez Belediye Başkanı Süleyman Dişli’den getirilen arabaların yedek parçalarını da getirmelerini rica edeceğim. Birden bire arabasız kalmak çok zor. Daha önce söylediğim gibi eleman ve servis aracı sayısı da arttırılmalı. Çünkü Makine İkmal Dairesi çalışanları bu imkanlarla işin altından kalkamıyor.
Bu kadar sözden sonra özetle söyleyecek olursak;
Sakarya Büyük Şehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’ndan rica edilenler:
1: Apartmanların olduğu bir numaralı sokakta çöp birikimini önlemek için her gün çöp toplanması
2: Başıboş köpeklerin toplanması
3: Akıncılar Mahallesi kulübesinin Kelebek Çocuk Parkından kaldırılması
2: Getirilen akülü araçların yedek parçalarının da getirilmesi.
Eskiden belediyelere “şehremini” derlermiş. Yani güvenli şehir.. belediye başkanlarına da “şehremaneti” denirmiş. Yani kendisine şehir emanet edilen güvenilir adam.. bende bu söze dayanarak belediye başkanlarımızdan hem kendim hem mahalle halkı adına ricalarda bulunuyorum. Kabul buyuracaklarına güveniyorum.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder