30 Nisan 2014 Çarşamba

HALK OYLAMASI VE SANATÇI DUYARLILIĞIMI 2

Geçen yazıda “Müziğimizde öyle ses sanatçılarımız vardır ki; çağına damgasını vurmuş, ardından gelen pek çok sanatçı kendisini taklit etmiştir. (...) Ben bugün ve gelecek yazımda Sezen Aksu’yu konu edineceğim. 

Neden Sezen Aksu? Çünkü bu hanım sanatçı iktidarlara yakınlığıyla bilinir. Ama geçenlerde ilk kez AK Parti iktidarına ve Başbakana muhalif oldu ve başbakanın güç zehirlenmesine tutulduğunu söyledi. İşte buradan başlayarak Sezen Aksu’yu mercek altına almazsak çağımızı anlamakta güçlük çekeriz.
   
Aslına bakarsanız bu gün Sezen Aksu hayranlarını ve kendimi biraz üzeceğim. Neden derseniz, çok sevdiğim ama hem, her politik olayda duruşunun samimiyetsizliği ve iktidarlara yakın oluşuna tepkilerimi, hem pop müziğimize yaptığı olumsuzlukları vurgulayacağım, onun için. Akşam gazetesi eski yazarlarından Oray Eğin’de aynı konulardan söz ederek Sezen Aksu hakkında yazma gereği duymuştu.” Demiş ve devamını bugüne bırakmıştım. Devam ediyorum.

Arjantin’de 1976-1983 yılları arasında hüküm süren askeri cuntadan beri her hafta perşembe günü Plaza Del Mayo’da toplanan Plazo Del Mayo büyükanneleri örnek alınarak her cumartesi Galatasaray lisesi meydanında saat 12.00’de, gözaltında kaybolan evlatlarının aranıp bulunması, olaylardaki sorumlularının ortaya çıkarılması için anneler oturma eylemi başlatmışlardı. İşin politik tarafı bu gün gelinen ayrılıkçılığa çıkar. Yazımızın konusu değil, konunun bu tarafını burada bırakıyorum. Bizi ilgilendiren tarafı Sezen Aksu’nun bu eyleme destek vermesidir.

Oray Eğin, Sezen Aksu’nun politik kimliğini eleştirirken sadece o konuyla sınırlı kalmaz. Bakın o konuda başka neler yazar: “Cumartesi Anneleri’ni dahi kendisine promosyon aracı olarak kullanan, ‘mozaik’ falan diyerek kaset satmaya kalkan, kendisini kara listeye alan askerlerle arayı düzeltmek için Mehmetçik şiiri okuyan, ‘Kardelenler’ kampanyasında yer alıp Türkan Saylan’a zulüm uygulanırken ortadan kaybolan...

Oray Eğin’in şu sözlerine katılıyorum. “Her devrin sanatçısı Sezen Aksu...” 
“Hayatı boyunca bir kez bile görüşlerinden dolayı bedel ödememiş, rüzgâra karşı yürümemiş, hep o sırada ne modaysa onun peşinden gitmiş. Şimdi de aynı hesapçılıkla, aynı kolaycılıkla ‘Evet’ bayraktarlığı yapıyor.
Çünkü şimdi de kamuoyunda sahte bir ‘12 Eylül’le hesaplaşma rüzgârı var, hemen kendince pozisyon alıyor.”

Oray Eğin bunun sebebini de belirtmiş: “Oysa tıpkı siyasette AKP gibi, popüler kültürde de Sezen Aksu 12 Eylül’deki siyasi ve kültürel erozyonun dolaylı ürünleri. Türkiye bu kadar geriletilmeseydi, yetişecek kuşaklar bu kadar törpülenmeseydi Sezen Aksu’nun raf ömrü de bu kadar uzun olmazdı. Yatıp kalkıp Kenan Evren’in gençliğe yaptığı kötülüğe dua etsin bana kalırsa; cahiliye devrinde çok kaset sattı. Kalkıp da sakın önüme Erdal Eren için yazıldığı rivayet edilen ‘Son Bakış’ şarkısını, Sezen Aksu’nun ta o yıllardan kalma duyarlılığı olduğunu koymasın kimse.”

Oray Eğin’in belirttiği gibi bu gün varlığını borçlu olduğu 12 Eylül’ün yüzeysel, sığ, derinliği olmayan gençliği olmasa sanat hayatı bu kadar uzun sürmezdi belki de. O gençlik kişisel acıları tapınırcasına sevmiştir. Arabeskte uzantıları “Müslüm babalara” “Ferdi babalara” ve “Orhan babalara” kadar gider. Acısını sever, daha çok acı duymak için ayin yapar gibi kendini jiletler. Daha yumuşak, daha az acı severlerin gittiği yerdir Sezen Aksu.

“Sezen Aksu’nun şahsi tarihinde o yıllarda Murat Belge ve Enis Batur’la arkadaşlık ‘hit’tir. Epey sonra ‘Ah yanar döner a-acayipsin’ diye şarkılar yazmaya başladığında ‘Yıllarca bazı şarkılarımı sırf entelektüelleri memnun etmek, onlar istediği için söyledim’ benzeri laflar da etmişti. (Yıllar içinde pek çok konserine gittim ve ‘Son Bakış’a hiç denk gelmedim setlist’te.)
Sezen Aksu’nun 12 Eylül’le herhangi bir hesabı falan yok. Bütün çıkışları gibi bu da ‘yalandan kocaman geçici rengarenk oyuncak zafer’ onun için.
Herkesin referandumda istediği tercihi yapma, istediği partiyi destekleme, istediğine oy verme hakkı elbette bakidir. Ancak bu tercihlerin samimiyetinin sorgulanmayacağı anlamına da gelmez. 
Sorun da Sezen Aksu’nun ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ demesi değil, artık hiç de şaşırtıcı gelmeyen samimiyetsizliğidir benim açımdan.”

Gerçekten sanatçı bu kadar yön ve yer değiştirir mi? Tutarlı olunamaz mı hiç? Ondan ben Aydın Göle olarak kendi adıma söyleyeyim çok büyük fedakârlıklar beklemiyorum. Cem Karaca gibi muhalif bir ozan, Bülent Ortaçgil gibi de kent ozanı olmasına ve bunun bedelini ödemesine gerek yok. Sadece tutarlı olsun yeter. Bu kadar değişik görüşlerin içinde yer alması onu bitiriyor bence.

Evet gördüğünüz gibi evet’çilerin içinde Sezen Aksu’da var. 12 eylül anayasasını tarihe gömmek için halkoylamasında evet oyu vereceğini söyleyen sanatçı, Kenan Evren cumhurbaşkanı seçildiğinde verdiği davete çağırılınca “aldığı davetten gurur duyduğunu” söyleyerek Onno Tunç, Gülriz Sururi, Ali Poyrazoğlu ve birçok başka isimle birlikte katılır. Ama aynı davete Aziz Nesin, Cemal Süreya, Melih Cevdet Anday, Yaşar Kemal ve İlhan Berk gibi bir çok isim katılmaz. Sanatçı olmak işte böyle bir şeydir. Aldığı davetle gurur duyan kişinin 12 eylülü sevmemesi için, demek ki Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı’ndan inmesi gerekiyormuş. 

Bu kadar eleştirmeme rağmen kendisini çok severim. Hele o eski şarkılarını.. o benim gençliğimin bir sembolü. İnsan asıl sevdiklerinin yaptıklarına çok üzülür ve eleştirir.  Diğerleri ne gam..


BİTTİ



Yayın Tarihi: 30.04.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder