Yaz aylarının ilkini bitirmek üzereyiz. Baharı bıraktığımız
şunun şurasında henüz bir ay olmadı. Henüz havalar yaz sıcaklarına erişmiş
değil. Ramazan da başladı. Allahın hikmeti her ramazanda havalar sıcaksa biraz
serinler, soğuksa ılıklaşır. Bu senede öyle olacak sanırım. Gün uzun, havada
sıcak olunca inanan insanlar zorlanırlar. Ama yüce Allah kullarına zorluk
yaşatmıyor işte. Bundan birkaç yıl önce kırk günü aşan bir süre aşırı
sıcaklarla boğuşmuş ve epey bunalmıştık. Kimimiz serin havalarda o sıcak yazları
arar, kimiz sıcak havalarda o soğuk kışları özler. Annemin bir sözü var; “insan
nankör varlıktır, her şeyden şikayet eder” der. Hava biraz ısınınca yanarız.
Bir serin rüzgar esse donarız. Bu nankörlük değil elbette. İnsanın zayıf
yaratılışta olması onun üstünlüğünü sağlamıştır. Doğaya uyamayan insan bugünkü
teknolojiye gelebilmiştir. İnsan beden olarak zayıf yaratılışta olmasa bu gün
et obur veya ot obur yaratıklardan farklı olamazdı. Onlar gibi gelişemeden,
olduğu gibi kalarak ömür tüketirdi. Anlamı kavramadan kitap okumak gibi bir
hayat ne sıkıcı. İyiki Allah insanı zayıf yaratmış.
Dedim ya; insanın zayıf yaratılışlı olması üstünlüğüdür.
Karşılaştığı her güçlükte aklını kullanmayı başaran tek canlı olması bunun
göstergesidir.
Bugünde biraz aklımızı çalıştıralım, var mısınız?
Şu veriler hükümetlerce sürekli işlenmedi mi? Şimdide
işlenmiyor mu?
Milli gelirlerimiz arttı, insanımız giderek zenginleşiyor,
terör bitmek üzere, ekonomimiz dünya ilk on’una giriyor, sağlık hizmeti
problemleri sona erdi, ilaç sıkıntıları halledildi, işsizlik son göstergelere
göre azalıyor, ziraatımız güçleniyor, hayvancılığımız gelişme yeteneğinde
olduğunu gösteriyor, tarımımız güçlü, milli kuruluşlarımız her geçen gün
artıyor, elektronik üretim sanayimiz, insansız uçaklarımız, ağır sanayimiz,
madenlerimiz, enerji kaynaklarımız ve üretimimiz, toplumsal huzur ve barışımız
var, dünyanın en başarılı üniversitelerine, dört dörtlük bir milli eğitim program
ve projelerine sahibiz.
Gelişmemiz küçümsenemez tamam, keşke iktidar partilerinin
dediği kadar dört başı mamur olsak. Onlar bize dev aynasını uzatırlar. Öyle
yapmasalar kendimize güvenimiz artmaz onları tekrar tekrar seçmeyiz ki..
Onlar bize yalancı cennetleri vaat ederek iktidara gelirler.
Kendi iktidar dönemlerini güllük gülistanlık gösterirler. Sanki memlekette
değil cennetteyiz. Oysa gerçek hiçbir zaman onların gösterdikleri gibi
değildir. Yakın geçmişte domates ve karpuz işin öyle olmadığını bize gösterdi.
Yaz bitmeden karpuz, ardından domates bitti. Domates altın fiyatlarıyla yarıştı
sanki..
Evet evet, hani şu Türk mutfağının vazgeçilmezi yemeklik,
salatalık, salçalık domates!! Alın size “işe yarar” seminer konusu, ister açık ister
gizli toplantılar düzenleyin. Bir ara domatesin kilosu 10 liraya kadar çıktı. 10
kilo alırsanız 4 Kilo kaliteli salça yapabilirsiniz. Yani 100 liraya 1 Kg . salça. Kısacası övünçle
açıklanan memura, emekli, işçi maaşlarına yapılan zamlar o yıl salça parası
bile değildi.
Ezberledik artık biliyorsunuz, her yaz başında keneler
yoluyla kanamalı Kırım Kongo gribi, sonbahara doğru kanatlılar yoluyla kuş
gribi uğramadan gitmezdi. Bir ara ortalığı tırtıl sarmıştı, unutmuş değilim. O
yılda domates güvesi musallat olmuştu. Tarladaki domatesin halini
televizyonlardan görmüştüm. Hem bitkinin hem meyvenin içi boşalmıştı. İçler
acısı bir durumdu. Allah’tan sera domatesleri (ben hiç sevemiyorum o
domatesleri, yaz gelmeden domates yemiyorum, oysa tam bir domates tutkunuyum.)
imdada yetişti fiyatlar geriledi.
Yetişti yetişmesine ama kafalardaki sorular gitmedi. Türk
insanının en çok konuştuğu konulardan biri de genetiği ile oynanmış gıdalardır.
İnsanımız İsrail’in şu meşhur hormonlu ve genleriyle oynanmış tohumlarını konuşur.
Malum hormonlu ve GDO’lu “Milli” zirai politikalarımız sayesinde daha da
konuşacak bu gidişle.
Hani söylendiği gibi heybetli olan ekonomimiz ve siyasetimiz
o yıl bir kilo domatese kurban gitti! Hem bütün yaz yok sattı, hem inanılmaz
uçuk bir fiyattan. Galiba birileri bizi muhatap bile almayıp, ciddi bir cevaba
bile ihtiyaç duymadan açıktan dalga geçti. Bize boyumuzun ölçüsünü birde bu
şekilde gösterdiler. Hep gösterdikleri gibi. Sen önce “domates”i yen diyorlar sanki.
Yenebilirsen!
Yayın Tarihi: 30.06.2014