Merhaba sevgili okurlar. Her fani gibi devletimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk ebediyete intikal edeli 76 yıl oldu. Henüz 10 kasımda
değiliz, üstelik pırıl pırıl bir yaz günündeyiz, ama atamızın ölüm
yıldönümlerinde toplumsal travmalarımızı düşünürken gene bir 10 kasımda şu satırları
yazdığımı hatırladım.
“Artık ona ağlamanın dönemlerini çoktan geride bırakmış
olmalıyız. Bundan sonrası onun yapmak istediklerini anlamak ve eserlerine sahip
çıkmak olmalıdır. Aklı bilim ışığında bilgiyle donatmadan onu anlamamız mümkün
değildir. Onu anlamadan bir birey olamayacağımız
gibi, ülkemizin bağımsız kalmasını da sağlayamayız. Bağımsız ülkenin fikri ve vicdanı
hür insanları yaşamın coşkusuna sahip olurlar. İnancını, fikri ve vicdani
bağımsızlığıyla pekiştirenler yarınları daha kolay üretebileceklerdir.”
Bugün gelinen noktada bunun eksikliğini görüyorum. Bunda hiç
kuşkusuz demokrasimizin sık sık sekteye uğratılmasının, halkımızın refahının
unutulmasının payı büyük.
Bu haftanın ilk şiiri Ahmet Haşim’den. Çok küçük yaşlarda bu
şiirle karşılaştım ve çok sevdim. Sonunda besteledim de..
................
MERDİVEN
Ağır, ağır çıkacaksın
bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Ahmet Haşim
...........
muttasıl = aralıksız
hafi = gizli
***
Sıradaki şiiri bilmeyen var mı? Şiire isim olan mısra bile bu
şiiri tek başına anlatacak kadar güçlü. Bir sevda bu kadar anlatılabilir. Peki
müziğini Ahmet Kaya’dan dinlemeyen kalmış mıydı? Çok etkileyici ses tonuyla
söylediği şarkılarını ilk keşfim biraderim Coşkun Göle sayesinde olmuştu.
Sesini ve şarkılarını sevdim, ama siyasi görüşüyle barışamadım. Genede bu
toprakların gür sesidir. Ahmet Kaya, Ahmet Arifin bu şiirinin kimi yerlerini
müziğe ve felsefesine göre değiştirmişti.
................
HASRETİNDEN PRANGALAR
ESKİTTİM
Seni, anlatabilmek
seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
Ahmed Arif
***
Geçen hafta başlayıp bitiremediğim şiirimin söz verdiğim
gibi tamamını sunarak yazımı bitiriyorum.
............
16
Bana nefes alma
deseydin almazdım
Deniz dibinde yaşa
deseydin yaşardım
Bana güneşte eri
deseydin erirdim
Benden can isteseydin
verirdim
Yazma deme duramam
Ben sevgisiz
yaşayamam
Bülbülü susturabilir
misin
Gül bahçelerini yok
etmeden
İhtimâl, o zaman
denerim
Sana göz veririm, söz
veremem
İhtimâl, o zaman
denerim
Sağnak sağnak yağdım
hep
Yağmursuz bulut
olamadım hiç
Yağmazsam bahçeme
yağmam
Sen kankamsın
Sen kristal camsın
Sana dokunmaya
kıyamam
Kırmam mümkün değil
Siğil çıktı bedenimde,
yüzlerce siğil
Kızardım güneşte
kızaran domatesler gibi
Yüzümü görme
Irkım değişti aniden
Utancımı görme
Ben küçücüğüm
Ben yerden bitme
Sözüm geçmez ki
kendime
Ne yeminler bozdum
bilsen
Bu yüzden borcum çok
Bir yüreğim var
verebileceğim
Çok şükür o hacizsiz
Al senin olsun, zaten
içinde sen varsın
Sığdın desem ona,
bilirim sığmazsın
Bana yazma deme
Ben sana yollayayım
İstersen okuma
Sana gitti bileyim bu
şiir
Bu bana yeter
Sen kankamsın
Sen kristal camsın
Seni kırmam mümkün
değil
“Önemli şeyler
dışında yazma,
Zaten dardasın”
demiştin.
“Bu sıralar işler
durgun,
Zaten hardasın”
demiştin.
Beni düşündüğün için
bu kadar
Yüreğim karıştı
ırmaklara
Seni seviyorum bu
önemli değil mi
Zaten dünya karışık
Gene Amerika Irak’la
savaşta
Irak’ta gene Saddam
Amerika’da bu kez
oğul Bush
Belli değil nereye
varır bu iş
Kıyamet kopabilir
Zaten kopuyor Irak’ta
Bir dilim ekmeğe bir
yudum suya
Orda vakit yok
Sevmek akla gelir mi
Yürekler ince ince
kanar mı
Sevda ateşinden
Bedenler
parçalanmışken..
Ne çok değişti dünya
Fransa birde Almanya
“DUR!!”
Deseler de jandarmaya
Döndüler güneş dönmüş
dondurmaya
Hükmü yok sözlerinin
(uzaklarda yarı açık
ceza evi Çin
yarınlarda yeri
olması için
küçük boyuna bol
fistanlarla
cılız bir nida
bırakıyor semaya)
Tıkanmış kapitaliyle
Vermem diyor “sam amca”
Yeryüzü ticaretini
Pençesini atmış aç
yabanıllar gibi
Dişliyor masumların
etini
Irakta gene Saddam
Amerika’da bu sefer
oğul Bush
Bilinmez nereye varır
bu iş
Kıyamet kopabilir
zaten kopuyor Irak’ta
Sırtlarını
dinlendirmeden sıcak yatakta
Sığınaklara kaçışıyor,
kaçabilen
Genç, yaşlı
Kadın, erkek
Çoluk çocuk
Gönülleri yaslı
Kaçamayan caddelerde
ceset
Binlerce ton bomba
atılıyor Mezopotamya’ya
İnsanlığın beşiğini
anneler sallamıyor artık
Kısa geçmişinin
hikâyesizliğiyle
Kudurmuşluğuyla yüzü
bulanık
Yeni dünyalı “sam
amca”
Depremlerle
Sallıyor boş
beşikleri
Bir zamanlar Kore’de,
sonra Vietnam’da
Daha sonrada
dişlemediği yer mi kaldı
Kıyamet kopabilir
zaten kopuyor Irak’ta
“Post modern”
giydirilmiş erleriyle
Onlar “tek dişi
kalmış canavarlardır.”
“Vatanın bahtı kara
maderini”
Kurtaracak biri
elbette vardır
Kıyamet kopabilir
zaten kopuyor Irak’ta
Kazmayı, küreği
almalı
Bırakmalı bir köşede
ayrılıkları, aykırılıkları
Din bizim, millet
bizim; hepsi bir
Birlik ve dirlik için
bırakmalı tarikatları
Gidilecek yön tekse
neden bu kadar çok yol var
Her yol ayrımı
ayrılıklara çıkar
“Ya istiklal ya ölüm”
demiş
mavi gözlü dev ve
sarışın kurt
yurdum “düvel-i
muazzama”dan kurtulmuş
Sevgiye dur demeden
muhakkak
Severek birbirimizi
ve herkesi
“Ya istiklal ya ölüm”
Arap kardeşim
Kürt ve Türk kardeşim
“Ya istiklal ya ölüm”
Ben seni seviyorum bu
önemsiz mi
Suçlu kim
Suçlu kim kankam
söyle bana
Cinayet işleyen mi
Koskoca sevgimizle
Yoksa, yoksa biz mi
Sen kankamsın
Sen kristal camsın
Seni kırmam mümkün
değil
Sana yazmadan
duramam, bunları
Aydın Göle
25 mart 2003
***
Yayın Tarihi: 24.08.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder