31 Ağustos 2014 Pazar

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ

Merhaba sevgili okurlar. Her fani gibi devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ebediyete intikal edeli 76 yıl oldu. Henüz 10 kasımda değiliz, üstelik pırıl pırıl bir yaz günündeyiz, ama atamızın ölüm yıldönümlerinde toplumsal travmalarımızı düşünürken gene bir 10 kasımda şu satırları yazdığımı hatırladım.

“Artık ona ağlamanın dönemlerini çoktan geride bırakmış olmalıyız. Bundan sonrası onun yapmak istediklerini anlamak ve eserlerine sahip çıkmak olmalıdır. Aklı bilim ışığında bilgiyle donatmadan onu anlamamız mümkün değildir. Onu anlamadan bir birey olamayacağımız gibi, ülkemizin bağımsız kalmasını da sağlayamayız. Bağımsız ülkenin fikri ve vicdanı hür insanları yaşamın coşkusuna sahip olurlar. İnancını, fikri ve vicdani bağımsızlığıyla pekiştirenler yarınları daha kolay üretebileceklerdir.”

Bugün gelinen noktada bunun eksikliğini görüyorum. Bunda hiç kuşkusuz demokrasimizin sık sık sekteye uğratılmasının, halkımızın refahının unutulmasının payı büyük.

Bu haftanın ilk şiiri Ahmet Haşim’den. Çok küçük yaşlarda bu şiirle karşılaştım ve çok sevdim. Sonunda besteledim de..
................

MERDİVEN
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Ahmet Haşim

...........
muttasıl = aralıksız
hafi = gizli

***

Sıradaki şiiri bilmeyen var mı? Şiire isim olan mısra bile bu şiiri tek başına anlatacak kadar güçlü. Bir sevda bu kadar anlatılabilir. Peki müziğini Ahmet Kaya’dan dinlemeyen kalmış mıydı? Çok etkileyici ses tonuyla söylediği şarkılarını ilk keşfim biraderim Coşkun Göle sayesinde olmuştu. Sesini ve şarkılarını sevdim, ama siyasi görüşüyle barışamadım. Genede bu toprakların gür sesidir. Ahmet Kaya, Ahmet Arifin bu şiirinin kimi yerlerini müziğe ve felsefesine göre değiştirmişti.
................

HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

Ahmed Arif

***

Geçen hafta başlayıp bitiremediğim şiirimin söz verdiğim gibi tamamını sunarak yazımı bitiriyorum.

............

16
Bana nefes alma deseydin almazdım
Deniz dibinde yaşa deseydin yaşardım
Bana güneşte eri deseydin erirdim
Benden can isteseydin verirdim
Yazma deme duramam
Ben sevgisiz yaşayamam
Bülbülü susturabilir misin
Gül bahçelerini yok etmeden
İhtimâl, o zaman denerim
Sana göz veririm, söz veremem
İhtimâl, o zaman denerim
Sağnak sağnak yağdım hep
Yağmursuz bulut olamadım hiç
Yağmazsam bahçeme yağmam
Sen kankamsın
Sen kristal camsın
Sana dokunmaya kıyamam
Kırmam mümkün değil
Siğil çıktı bedenimde, yüzlerce siğil
Kızardım güneşte kızaran domatesler gibi
Yüzümü görme
Irkım değişti aniden
Utancımı görme
Ben küçücüğüm
Ben yerden bitme
Sözüm geçmez ki kendime
Ne yeminler bozdum bilsen
Bu yüzden borcum çok
Bir yüreğim var verebileceğim
Çok şükür o hacizsiz
Al senin olsun, zaten içinde sen varsın
Sığdın desem ona, bilirim sığmazsın
Bana yazma deme
Ben sana yollayayım
İstersen okuma
Sana gitti bileyim bu şiir
Bu bana yeter
Sen kankamsın
Sen kristal camsın
Seni kırmam mümkün değil
“Önemli şeyler dışında yazma,
Zaten dardasın” demiştin.
“Bu sıralar işler durgun,
Zaten hardasın” demiştin.
Beni düşündüğün için bu kadar
Yüreğim karıştı ırmaklara
Seni seviyorum bu önemli değil mi
Zaten dünya karışık
Gene Amerika Irak’la savaşta
Irak’ta gene Saddam
Amerika’da bu kez oğul Bush
Belli değil nereye varır bu iş
Kıyamet kopabilir
Zaten kopuyor Irak’ta
Bir dilim ekmeğe bir yudum suya
Orda vakit yok
Sevmek akla gelir mi
Yürekler ince ince kanar mı
Sevda ateşinden
Bedenler parçalanmışken..
Ne çok değişti dünya
Fransa birde Almanya
“DUR!!”
Deseler de jandarmaya
Döndüler güneş dönmüş dondurmaya
Hükmü yok sözlerinin
(uzaklarda yarı açık ceza evi Çin
yarınlarda yeri olması için
küçük boyuna bol fistanlarla
cılız bir nida
bırakıyor semaya)
Tıkanmış kapitaliyle
Vermem diyor “sam amca”
Yeryüzü ticaretini
Pençesini atmış aç yabanıllar gibi
Dişliyor masumların etini
Irakta gene Saddam
Amerika’da bu sefer oğul Bush
Bilinmez nereye varır bu iş
Kıyamet kopabilir zaten kopuyor Irak’ta
Sırtlarını dinlendirmeden sıcak yatakta
Sığınaklara kaçışıyor, kaçabilen
Genç, yaşlı
Kadın, erkek
Çoluk çocuk
Gönülleri yaslı
Kaçamayan caddelerde ceset
Binlerce ton bomba atılıyor Mezopotamya’ya
İnsanlığın beşiğini anneler sallamıyor artık
Kısa geçmişinin hikâyesizliğiyle
Kudurmuşluğuyla yüzü bulanık
Yeni dünyalı “sam amca”
Depremlerle
Sallıyor boş beşikleri
Bir zamanlar Kore’de, sonra Vietnam’da
Daha sonrada dişlemediği yer mi kaldı
Kıyamet kopabilir zaten kopuyor Irak’ta
“Post modern” giydirilmiş erleriyle
Onlar “tek dişi kalmış canavarlardır.”
“Vatanın bahtı kara maderini”
Kurtaracak biri elbette vardır
Kıyamet kopabilir zaten kopuyor Irak’ta
Kazmayı, küreği almalı
Bırakmalı bir köşede ayrılıkları, aykırılıkları
Din bizim, millet bizim; hepsi bir
Birlik ve dirlik için bırakmalı tarikatları
Gidilecek yön tekse neden bu kadar çok yol var
Her yol ayrımı ayrılıklara çıkar
“Ya istiklal ya ölüm” demiş
mavi gözlü dev ve sarışın kurt
yurdum “düvel-i muazzama”dan kurtulmuş
Sevgiye dur demeden muhakkak
Severek birbirimizi ve herkesi
“Ya istiklal ya ölüm” Arap kardeşim
Kürt ve Türk kardeşim
“Ya istiklal ya ölüm”
Ben seni seviyorum bu önemsiz mi
Suçlu kim
Suçlu kim kankam söyle bana
Cinayet işleyen mi
Koskoca sevgimizle
Yoksa, yoksa biz mi
Sen kankamsın
Sen kristal camsın
Seni kırmam mümkün değil
Sana yazmadan duramam, bunları

Aydın Göle
25 mart 2003

***

Bu haftalıkta bu kadar sevgili okurlar. Güzel bir hafta sonu dileğiyle esen kalın


Yayın Tarihi: 24.08.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder