31 Ağustos 2014 Pazar

TÜRKİYE'NİN DEĞİŞİMİ SÜRECİNDE BİR MAKALENİN İZLERİ

Keşke sosyal konularda kolay çözülebilen, pozitif bilimlerle içli dışlı olabilen konular olsa. Tarih deneysel bir bilim dalı değildir. Daha doğrusu bilim bile değildir. Bilim geleceği örer. Tarihse geçmişi anlatır. Anlatılan geçmişten bu güne uygulanacak pek fazla bir şey kalmaz. Ne devletler o tarihteki devletlerdir, nede o günkü teknolojinin bugün hükmü vardır. Bugün olanlar kendine özgü şartları içerir. Olayların dünle benzerliğine bakıp dünden bugüne ders çıkarmak ne kadar geçerli olur? Hiç olmaz demiyorum, ama deneysel bilimler gibi ona dayanarak çözümler üretemeyiz diyorum. Burada esas olan bilim üretmektir. Bilim üretirken hafızamızı kaybetmememiz gereklidir. Tarih işte burada devreye girer. Tarih eğer kendi içinde arkeoloji, hukuk, sosyoloji, sanat tarihi ve ekonomi bilimlerini barındırırsa (ki bunun adı tarih olmaktan çıkar, mukayeseli tarih diye anılan geniş kapsamlı bir felsefe olur) o zaman bilimsellik kazanır ve gerçeğin kavranmasını sağlar.

Epey süre önce Rus haber ajansı Regnum’da Stanislav Tarasov imzalı makale yayınlandı. Dilimizede çevrilen o makaleyi bu düşüncelerle okudum. Makale bir Rus gözüyle Türkiye’nin geldiği ve gittiği yolu gösterdiği için ilginç. Bu ve buna benzer makaleler gelecekte tarihçiler için bir belge niteliğindedir. Sözünü ettiğim makale içinde bulunulan zamanı anlattığı için şimdiki zamanlıdır, oysa anlatılanlar kim bilir ne kadar sürecek bir sürecin habercisidir de..

Makalenin ana fikrini Türkiye’nin yeni düzende (açık anlamıyla buna milli ve laik yapı hafifletilerek, dini ve çok uluslu bir yapıya geçiş aşaması diyebiliriz) sınırlarında sorun yaşamama isteğinin sonucunda müttefiki olan Azerbaycan Cumhuriyetini ermeni sorunu konusunda eskisi kadar desteklememesi, bunun sonucunda Azerbaycan Cumhuriyetinin yalnızlaştırılma politikalarını önleme çabaları oluşturuyor.

Makalenin anlattıklarını birkaç ana başlıkta görürsek konunun özünü kavrayacağımızı düşünüyorum.

Ana başlıklar şunlar:

1: Pan-İslamizmle büyüyen Osmanlı, Jön Türklerle Pan-Türkist oludu.
2: Atatürk Pan-Türkizm ve Turancılığı ırkçılık saydığı için, onun yerine ılıman milliyetçilik olan Türkizm başladı.
3: Stalin’in Türkiye’ye sosyalist Turancılığın önderlik önerisi Atatürk tarafından reddedildi.
4: Sovyet rejimi, Azerbaycan’ın adını kaldırılıp sosyalist Turanın önderliğini vererek geçici cumhuriyeti kurdurdu. Kafkaslardaki Türk Cumhuriyetleri için birleştirici unsur olarak önder devlet Azerbaycan olacaktı.
5: Sovyet rejimi yıkıldıktan sonra Azeriler Ermeni meselesinde Türkiye ile müttefik oldular.
6: Türkiye enerji kaynaklarının geçiş yolu üstünde olması nedeniyle ve değişen dünya şartlarında Türkizm yerine daha İslamcı bir anlayışla “Suudi Arabistan’ın dış politikadaki aktifliğinin görülür bir şekilde azalmasından” yani Suudilerin giderek sessizleşmesiyle doğan boşluğu doldurarak çıkar birliğinin gösterdiği yönde İran ve Rusya ile yakınlaştı.
7: Burada yer almak isteyen Türkiye kendi içinde barındırdığı çok uluslu yapıyı ulusçuluğunun önüne koydu. Sırf bu yüzden Azerbaycanla dil ortaklığına bağlı kalarak Ermenistan’la kavgayı sürdürmek çıkarlarına tersti. Oysa Azerbaycan’ın güçlü, İran, Rus, Avrupa ve Kafkasya mirasıyla yoğrulmuş kendilerine özgü algıları var.
8: Bundan dolayıdır ki Azerbaycan Türkiye ile ermeni meselesinde ne kadar ortak nokta arasa arasın başarılı olamayacaktır.

Aradan geçen zaman makalenin yazarını haklı çıkarmıştır. Size göre de öyle değil mi?


Yayın Tarihi: 29.08.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder