Cinsellik oldum olası netameli
konudur. Ülkemizde1970 sonrası, sanayileşerek kalkınmanın önemsenmesiyle birlikte artan nüfus sonucu
batı bölgeleri, iç ve doğu Anadolu’dan yoğun bir şekilde göç alınca, küçük
birer kasaba olan kentler kabuğunu kırdı. İkinci dünya savaşının ardından
başlayan turizm, 1960’larda yaşanan “seks (cinsellik) devrimi” denen olgu ile
birleşince, dünyanın tabu olarak kabul ettiği “cinsellik” konusu yoğun göçle
kimlik değiştirmeye başlayan kentlerimizi de etkiledi. Kapitalizm; yükselen
değer olarak kabul ettirdiği bireysel özgürlüğü, toplumculuğun önüne koyarak,
satacak ürün yelpazesine cinselliği de kattı. Daha iki binli yıllara gelmeden, cinsel
ürünlerin, ülkemiz gazete ve dergilerinde de reklamlarını gördük.
Henüz sanayileşememiş
kentlerimizde süren töre baskısı nedeniyle cinsel açlığın sürdüğünü
görebilirsiniz. Batıya göç eden gençlerin çok azı, geldikleri yerin törelerine
bağlılıklarını sürdürüyorlar. Buna bağlı olarak cinsel kimliği ifade biçimi göç
edenlerde de alabildiğine serbesttir.
Bütün bunlara rağmen ülkemizin
gelişmiş kentlerinde bile cinsel suçların işlenmediği gün yok nerdeyse. Hele
engelliler üzerinden sapıklıklar o kadar çok ki.. eğer engelli kadınsa,
yandığının resmidir. Birde zihinsel engelliyse sonucu siz düşünün.
Zaten zor bir çocukluk
geçirmiştir. Sanki ben farklı bir çocukluk mu geçirdim? Engelli bir çocuk
olarak bir sokak öteye gitsem hilkat garibesi gibi o sokağın çocuklarınca
taşlanır, yada düşürülmek için çelmelenirdim. Ama zihinsel engellilik bin beter
durumdu. Bırakın çocukları, koca koca adamlar bile onlarla oynamaya, alay
etmeye doymazlardı. Zihinsel engelli bir kız biraz serpilip güzelleşti mi vay
haline. Hadi güzelleşene neyse ne diyeceğim de, sokaklarda yaşayan, pislikten
yüzü görünmeyen, zihinsel engelli zavallı kimsesiz insancıklara bile tecavüz
edenler var bu ülkede, bunlara ne
diyeceğiz?
Ne yazık ki gazetelerde böyle
haberlerde okuyoruz. “Şemsiyeli park”ın önünden zihinsel engelli bir kadın
geçerdi. Sokaklarda yaşardı. Üstü başı leş gibiydi. Esnafın verdiği
yiyeceklerle karnını doyururdu. Bir gün o kadına tecavüz edildiğini duyduğumda
insanlığımdan utandım. Kadıncağız hamile bile kalmış. 1990 yıllarımıydı,
unutmuşum. Belkide zihinsel engelli o zavallı kadın bugün yaşamıyordur.
Bu tip olaylara karşı yetkililer bir
takım tedbirler alma girişiminde bulunurlar. Örnekse; basınada yansıyan Kocaeli
Sosyal Hizmetler Kurulu toplantısında diş hekimi Sevil Çağlar, tecavüze uğrayan
engelli kızların kısırlaştırılmasını istemesi örnek olarak gösterilebilir. Bu
ne demek biliyor musunuz? Sapıklara tecavüzleri sırasında “korkmanıza gerek
yok” demektir. Yani sapıkları, yeni sapıklıklar yapmaları için ödüllendirmek,
tecavüze uğrayanları cezalandırmak demektir.
Bu mantığa göre suç işleyenleri
yakalayamıyoruz, öyleyse suçluları yalnız bırakmak için vatandaşı hapse
tıkalım. Emredersiniz efendim, hemen..
Kanunlar masumları korumak için
yapılır dense de siz inanmayın. Baksanıza her türlü yükümlülük suçluları
affediliyor, yükümlülüklerini yerine getirenlerse af zamanı enayi konumuna
düşüyorlar. Yukarda sözünü ettiğim konu bundan pek farklı değil.
Bana kalırsa suçu işleyene ceza
verilmeli. Bu durumda cezayı tecavüzcü almalıdır. Hükümet geçende partili 8
millet vekili tarafından “tecavüzcünün hadım edilmesi” için verilen kanun
teklifini görüşürse bir çok mağduru sevindirmiş olacaktır. Engellinin engeli ne
olursa olsun, engelli kim olursa olsun, cinsiyet farkı gözetmeksizin bu
azgınlar dünyasında korunmalıdır. Biz engellilerde bu vatanın birer onurlu
üyesiyiz. Bunun için suç işleyene ceza uygulansın. Engelli mağdura değil.
Yayın Tarihi: 25.08.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder