31 Mart 2015 Salı

23 EKİMDEN 24 ŞUBATA, KANSERDEN MANTARA

Merhaba dostlar!
Sizlerle tekrar buluşmanın sevinciyle bu satırları yazıyorum. 20 gün yazılarıma ara vermek zorunda kaldım. 23 ekim 2014, 24 şubat 2015 arası kız kardeşimin benim için verdiği yoğun uğraşlarıyla sağlık sorunumu aşmaya çalışarak geçen 4 ay yaşadık. İşte o zamanın facebooktan aktardığım hikâyesi.                                           

*

19 KASIM 2014
23 Ekim perşembe günü sabahı sıradan bir öksürükle uyandım. İkinci kez öksürünce ağzıma garip bir tat geldi. Avucuma tükürdüğümde yeryer pıhtılaşmış kan gördüm. Ogün iki kez daha bu oldu. Hastaneden randevu aldık, salı gününe verdiler. Ertesi gün yani 24 ekim akşamı her öksürüğüm böyle olunca acile çıktım. Acilde çekilen filim ve kan testi sonrasında göğüs hastalıklarına gitmem önerildi. Göğüs hastalıkları uzmanı Canatan bey tomografi önerdi. Çıkan sonuç: AKCİĞER KANSERİ. Emin olmaları için yarın bir kez daha ama bu kez ilaçlı ve ayrıntılı tomografi çekilecek. DOKTORLAR YANILMIYORLARSA SÜRESİZ BİR KOŞUŞTURMACA BAŞLIYOR DOSTLAR.

*

10 ARALIK 2014
Dün Bronoskopi yapılarak akciğerimden parça alınacaktı. Yarı yatay konumdaki koltuğa oturdum. Her şey güzel başladı. Tansiyonum büyüğü 13.8, küçüğü 6.8'di. Sağ elimden ilaç ve serum için girdiler. Hazırlık aşamasında hemşireyle sohbete başladım.
İlk fısfıs boğazımı yaktı ama yeterince uyuşturmadı galiba. Bu arada ağzı maskeli hemşireyle sohbeti sürdürüyorum. İkinci fısfısı sıktı bu kez öksürdüm. Öksürünce sen öksürememeye ve yutamamaya kadar bu fısfısı sıkmak zorundayım dedi. Bizde peki dedik. Bir yandanda yapılacak işlem için İMZA atmam amacıyla bir form uzattı, "ölmeden öncemi imzalamam gerek" diyerek takıldım. Yatar durumda olduğum için imza atamadım.
"Oturun o zaman" dedi. Bir elden damara girilmiş, Diğer elim tansiyon aletinde olduğu için tutunup doğrulamıyorum; "oturamıyorum" dedim. Bunun üzerine kardeşim sırtımdan destekle oturmama yardımcı oldu. O ise hiç oturamadığımı zannetmiş. "Neyse, ölmeden önce imzamı atayımda sizi sorumluluktan kurtarayım" diyerek imzamı attım.
Baştan beri yaptığı gibi gene fısfıs atmak için dilimi uzatmamı istedi. Beni aldı bir gülme.. ağzımı açsam kahkaha atacağım. Dil tutma bana komik geldi o an. Neyse, kendime hakim oldum ve dilimi uzattım, o da dahada dışarı çıkarmak için çektide çekti. Bu arada fısfısıda sıktı. Beni uyuşturmak mı, yoksa kafayı buldurmak mı istiyor anlamadım. Başım fırdolayı dönmeye başladı. Yahu boğazım şişti, öksürükten boğuluyorum, ama birde nerdeyse yarı sarhoşum.
"Başım dönüyor" deyince tansiyona baktı. Büyük 19, küçük 11. Uzman Doktor Canatan beyin odası yanda. Ona durumu bildirince biraz bekleyelim demiş. Burun yoluyla ciğerime girebilmesi için burnumada fısfıs sıkılacakmış, giremezse boğaz yoluna girmek için hazırlanıyormuşum meğer. Yapılacak işlem sırasında tansiyonumun dahada artma ihtimalinin olduğunu söyleyince kardeşim "biz bu işten vaz geçtik, bu işlemin uyutularak gerçekleştirilmesi için İzmit Araştırmaya sevkimizi istiyoruz" dedi. Doktorda kabul etti.
Hemşire hanıma yüzündeki maskeyi çıkarmasını kendisini tanımak istediğimi söyledim, çıkardı. Sonrada Cerrah paşada 1988 yılı ocağında ameliyat olmadan önce beni uyutma hazırlıkları yaparlarken "annem yaşlarında ama Allah günaha yazmasın, son derce çirkin bir bayan benimle uğraşıyordu. Kendilerine gazeteci olduğumu (ki o sıralar gazeteci değilim, sadece beni bilgilendirip oyalaması için) söyledim. Bir yandanda Allahım bu kadının elinden ölümüm olmasın diyerek dua ediyorum. Narkozu vermeye son derece güzel bir başka hanım geldi. O zaman Allahım şimdi ölsemde gam yemem dediğimi hemşireye anlattım." Maskesini çıkartmamla ilgi kurdumu bilmiyorum.
Ayrılırken "hem sakat hem geveze birisiyle uğraştınız. Sizden özür diliyorum" deyince, "sizin kadar hayat dolu bir adama rastlamadım, buraya gelenler kasılmış bir vaziyette bu koltuğa oturur ve ekşi bir suratla kalkar giderler" dedi.
Oysa o bir taktikti. Ben olaylar BENİ YENMESİN, BEN OLAYLARI YENEYİM diye düşündüğüm için öyle davrandım. Ama TANSİYON OLAYI BENİ YENDİ.
Şimdi haftaya çarşamba günü İzmit Araştırmada parça alınacak. İşin özeti böyle.

*

27 ARALIK 2014
SAĞLIĞIMLA İLGİLİ GÜZEL HABERİM VAR!
Benim; güzel ve mesleğinin ustası radyoloji uzmanı sevgili yeğenim MELİKE GÜLE'm (aynı soydanız, nasıl olduysa aramızda bir harf farkı oluşmuş) Kocaeli Üniversitesi Umuttepe Araştırma Hastanesinde yaptıkları biopsi sonucuna göre bende "Akciğer Kanseri" olmadığını, Akciğerimde mantar bulgusuna varıldığını bildirdi.
Burada (yani şehrimiz merkezi Adapazarı'nda) çekilen tomografi ve petsiti ardından Akciğerimde kanser olduğu belirlenmişti.
Dost, kardeş, arkadaş, akraba ve yeğenlerim; sizleri bir süre üzmüş oldum. BUNUN İÇİN BU HABERLE BENİ BAĞIŞLAMANIZI UMUYORUM.
Bu arada üzüntülerini bildiren ve kanser olmadığımı haykıran bütün beni sevenlere ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.
*

24 ŞUBAT 2015
SAĞLIĞIMLA İLGİLİ HABER BEKLEYEN
Kardeşlerim, arkadaşlarım, dost ve akrabalarım MERHABA!....
23 EKİMDEN buyana süren ve ilk bulgularıyla akciğer kanseri tanısı konan hastalığımın yapılan biyopsi sonunda "Aspergillus (Glactomannan)Antijen" yani mantar türevi bir hastalık olduğu ortaya çıkmıştı.
Bunun üzerine yeni taramalar yapıldı. Uygun tedaviler için yeni kan tahlilleri alındı. Kanımda mantarın ve enfeksiyonun izine rastlanmadı. Tek böbrekli, ayrıca felçli oluşum nedeniyle direncimin az olduğu görüşü ileri sürülerek mantar tedavisinde kullanılan ilaçların beni dialize kadar götürebileceği, bu yüzden akciğerimdeki mantarı belirli aralıklarla tomografilerle izlemenin dışında tıbbi müdahalenin gerekli olmadığı ve doğal yolla bağışıklık sistemimi güçlendirmem gerektiği belirtildi.

Kısaca dostlar bugün itibariyle kanser ve sonrasındaki mantar hastalığım nedeniyle bir cumhuriyet bayramı, bir sonbahar, iki kar ve bir kış geçirdiğim süreç sona erdi.

ALLAHA ŞÜKÜRLER OLSUN!


Yayın Tarihi02.03.15 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder