Önceki yazımızda ilkel kabilelerdeki hediyeleşme biçimi
“Kula” yı görmüştük. Bu günkü yazımızda gene ilkel kabile hediye kültürü olan “Potlaç”ı
göreceğiz.
Kuzey Amerika yerlilerinde görülen bu gelenek malların
kamuya dağıtılması amacını taşımaktadır. Erol Gökal 2007 yılında Ankara Aşina
Kitaplardan çıkan “İnsan Kısım Kısım” kitabında Potlaç’ı şöyle anlatır:
“Potlaç törenleri sırasında, önce yenilir içilir ve
armağanlar verilir, daha sonra da değerli tüm kap kacaklar kırılır, balıkyağı
akıtılır, ev eşyaları, dikiş makineleri harap edilir ve hatta evler bile
yakılır. Potlaç törenine çağrılmak, büyük bir onurdur. Ancak her konuk,
çağrıldığı her potlaç törenine karşılık kendisi de bir potlaç düzenlemek
zorundadır. Bu törenlerin artı ürün birikimini önlemek için, biriken fazlalığı
topluluğun diğer üyeleriyle paylaşmayı amaç edinerek yapılması nedeniyle, bu
törenlerin yapıldığı toplumların yaşadığı kültüre de sosyal bilimlerde ‘potlaç
kültürü’ adı verilmiştir. Potlaç kültürü yerine ‘armağan kültürü’ ya da ‘simgesel
değiş tokuş düzeni’ tanımları da kullanılabilir.
Potlaç basit bir şölen değildir, yaşamın tüm alanlarını
kapsar ve zihniyet işleyişini belirler. Potlaç kültürü, soy ve kan birliği
üzerine oturur, yasalar değil karşılıklı rızaya dayalı gelenekler egemendir.
Düğün, nişan, sünnet, bayram, zafer vb. olaylarda gerçekleştirilen değiş-tokuş,
bu kültürün belirleyicisidir. Maddiden daha çok manevi alışveriş önemlidir;
duygu alışverişi yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu düzende toplum, hiyerarşik bir
görünüme sahip olsa da, aslında söz konusu olan eşitler arasında geçici bir
eşitsizliktir; her an statü değişiklikleri olabilir. Özel mülkiyet kavramı
yoktur, herkes kardeştir, ben yok biz vardır, servet kolektif bir anlama
sahiptir. Servet, bir anda el değiştirebilir. Törenlerde verilenin reddi, bir
savaş nedenidir. Aldığınızı çoğuyla iade etmeniz beklenir, aksi halde bir dava
ve anlaşmazlık konusu ortaya çıkar.”
Prof. Mahmut Tezcan Potlaç konusunda ise şu tezleri ileri
sürüyor:
“Kabile reisleri büyük ziyafetler verirler. Bu ziyafetlerde
bol bol yenilir içilir, şarkılar söylenir, dans edilir ve halka hediyeler
dağıtılır. Servetini dağıtan şefler dağıttığı oran kadar itibar kazanır. Bu nedenle
Potlaç bir gösteriş tüketimidir.”
Bu yanıyla Osmanlı’da uygulanan iftar geleneğinde iftar
yemeği sonrasında verilen diş kirası adlı gelenekle benzeşmektedir. Prof.
Mahmut Tezcan tezlerinin devamında şunları yazıyor:
“Potlaçta mülkiyet gösterişçi ve rekabetçi bir biçimde
tahrip edilir. Örneğin Kwakiutl Potlaç’ı sırasında battaniyeler yakılmakta,
sandallar parçalanmakta. v.s
Bu tür toplumlarda üretim yapıldığı için tüketimi
yaygınlaştırmak çabasıyla armağan verilmektedir. Idışmada (armağan değişimi)
tek amaç, üretilenin paylaşılmasıdır.”
Prof. Mahmut Tezcan Potlaç’ın bizlerde de bir takım
farklılıklarla var olduğunu gösteriyor.
“Türklerde Oğuzlar zamanındaki yağmacılığın Potlaç’la pek
farkı olmadığı söylenebilir. Boy başkanları arasında yapılması, başkanlar arası
yarışma gibi durumlar potlaçlarda da aynen vardır. Eski Türklerdeki ‘yağmalı
toy’ kurumu Prof. Eröz’e göre itibar sağlayıcılık yönünden Potlaç’ı andırmakta,
fakat toplumsal adalet sağlayıcılık bakımından ondan ayrılır. Burada çılgın bir
rekabet ve malların tahribi yoktur. Hakanların, hanların, beylerin varlıklı
kimselerin düzenledikleri şölenlerde mallar, yakılıp yıkılmayıp, yoksul
tabakalara dağıtılırdı.”
Buraya kadar gördüğümüz hediyeleşme kültürünün ilkellerden
günümüz toplumuna sıçrayışını anlamış oluyoruz. Önceki bölümde de buna vurgu
yapmıştım. Gelişen ekonomilerle dünyanın yönelişleri arasında ilkel kültürle
araya giren değişim metaı paradan fark yoktur. Hatta bu ekonomileri üreten
kapitalizm bir yanıyla tek biçimli insan türü oluşturmasıyla tüm teknolojik
gelişimine rağmen insanlığı (ne büyük trajedidir ki, kapitalizmi oluşturan gene
insan, yani insanlık) ilkellikten bile geri duruma düşürmektedir. Bunu modern
hediye anlayışında da görüyoruz. Bu konuda herkesin kabul edebileceği bir
görüşte şöyle belirtiliyor.
“Kapitalizmin önemli nirengi noktalarından bir olan tüketim
ve dolayısıyla özel günler ihdası üzerinden armağan kültürünü canlı tutma
çabası bir ölçüde paganizme geri dönme durumudur. Çünkü hediye üzerinden
karşılıklı dostluktan ziyade para gücünü tecessüm ettirmektedir. Zira
kapitalist tüketimde marka ve etiket her şeyin önündedir. Bu yol izlendiğinde
bile armağan üzerinden bir tabakalaşmanın ya da deyim yerindeyse sanki kast
sisteminin oluşturulduğunu gözlemlemek mümkündür.”
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder