Yrd. Doç. Dr Kemal Üçüncü bu bölümde oldukça ayrıntılı
açıklamalar yapar. Burada siz okurlarımın sabrını zorlamak istemiyorum. Genede
bu bölümü özetlemeden geçemeyeceğim. Başlarda beylerin birlik nişanesi olarak
kağana hediye ettikleri tuğ daha sonra yararlıkları oranında kağan tarafından
beylere verilir. Savaşlardaki kahramanlıklarına karşılık alplara da (savaşçı
bilgelere de) gene kağan tarafından tuğ
verilir. Bu hediye zamanla terfiye dönüşür, terfide, madalyalara..
Ayrıca azat edilen kölelere azatlık beratı denen bir
hediyeden de söz etmek gerekir. Bu da beylerin kapısında çalışan savaş esiri
veya çeşitli ırktan cinsiyet gözetmeksizin pazarda alınıp satılabilen insanlara
beyleri tarafından verilirdi. Herhalde bu hediye şimdiye kadar saydığımız
hediyelerin içinde en anlamlı olan hediyedir.
Yrd. Doç. Dr Kemal Üçüncü bu bölümü şöyle bitirir.
“Simge ve semboller sözel olarak dillendirilmesi güç olan
kendiliklerine ait tasarımlarını dillendirir. Bayrak ve Tuğ, hakimiyet sembolü
olması nedeniyle mistik ve ilahi bir karaktere sahiptir. Devlet ve siyasi
bağımsızlık sembolü, hakimiyet sembolü, budunun ortak simge ve işareti, Yetki
belgesi [siyasi ve idari olarak], siyasi olarak tanıma ve kabul etme gibi
iletişimsel işlevlere sahiptir.
Antropolojik olarak uygarlık tarihinde hakimiyet kaynağının
Tanrısal olması onu
temsil eden unsurlara da kaçınılmaz olarak bir kutsallık
izafe etmiştir.”
Dolayısıyla böyle verilen hediyelerinde kendiliğinden
kutsallık değeri kazanması kendi doğası gereğidir. Bu ne adla ve ne olarak
verilirse verilsin değişmez ölçüdür.
Bu gün yazımız için sevgili kardeşim Coşkun Göle’den hediye
Truva Atı karikatürünü alınca bu yazıya savaş hilesi bir hediyenin hikâyesini
yazmak şart oldu. Yunan mitolojisinde geçen bu hediye hikâyesi şöyle:
“Paris, Sparta Kralı Menelaus’un genç ve güzel karısı güzel
Helena’ya aşık olur ve aşk tanrıçası Afrodit’in yardımlarıyla Helena’yı
Truva’ya kaçırırlar. Bunun üzerine Kral Menelaus’un kardeşi Agamennon Truva’ya
saldırır ve Truva savaşları başlar. Nifak Tanrıçası Erins’in saçtığı nifak
tohumları yeşermiş ve Akhalarla Troyalılar karşı karşıya gelmişlerdir. Tarihin
en kanlı savaşları cereyan etmiştir. Yıllarca süren bu savaşlar sonucunda
Akhalılar, Troyalıları savaş hilesi yapmadan yenmenin mümkün olamayacağını
düşünerek bir tahta at içine en kahraman savaşçılarını saklayıp Troya
surlarının önüne bırakırlar.
Akhaların kaçtığına inanan Troyalılar tahta atı içeriye alarak eğlenmeye başlarlar. Erken gelen bu zafer sarhoşluğu içinde tahta atın içinden çıkan savaşçılar Troyalıları gafil avlar ve Troya kapıları Akha savaşçılarına açılır. Sonuçta Troya Akhalılarca işgal edilir.”
Akhaların kaçtığına inanan Troyalılar tahta atı içeriye alarak eğlenmeye başlarlar. Erken gelen bu zafer sarhoşluğu içinde tahta atın içinden çıkan savaşçılar Troyalıları gafil avlar ve Troya kapıları Akha savaşçılarına açılır. Sonuçta Troya Akhalılarca işgal edilir.”
Bu hikâyeden sonra Yrd. Doç. Dr. Kemal Üçüncü’ye tekrar
gelelim. Sayın Kemal Üçüncü yazısının sonunda yararlandığı kaynakları verir. O
kaynakları bu yazıda dolaylıda olsa kullandık. Bu yüzden yazımızında dayanağı o
kaynakları bilgi olması açısından aktarıyorum.
**
KAYNAKCA
Anna Britannica, C II, “Armağan değiş-tokuş maddesi”
TDV İslam Ansiklopedisi, C.6 , “Bayrak Maddesi”
Divanü Lügat-it Türk (1991), Besim Atalay, Ankara: TTK
Basımevi
Bahattin Ögel (2000). Türk Kültür Tarihine Giriş, C VI,
Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Sever, Erdoğan (2000). Türkçe Öğretimi ve Tam Öğrenme
Kuramı, Ankara: Anı Yay.
Erdoğan. İrfan (2002).iletişimi Anlamak, Ankara: Erk Yay.
Ergin, Muharrem (1994), Dede Korkut Kitabı i
(Giriş-Metin-Faksimile], Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları
Yıldırım, Dursun (1998). “Köktürklerde Kağanlık Süreci;
Kaldırma, Kötürme, Oturma”,
Türk Bitiği, Ankara: Akçağ Yay,1998, s. 102-113
Smith, Anthony D. (2002). Ulusların Etnik Kökeni (Çev.S.
Bayramoğlu, H.Kendir), Ankara:
Dost Yay.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 20.03.15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder