31 Mart 2015 Salı

HEDİYE VE HEDİYELEŞME 8

Yrd. Doç. Dr Kemal Üçüncü bu bölümde oldukça ayrıntılı açıklamalar yapar. Burada siz okurlarımın sabrını zorlamak istemiyorum. Genede bu bölümü özetlemeden geçemeyeceğim. Başlarda beylerin birlik nişanesi olarak kağana hediye ettikleri tuğ daha sonra yararlıkları oranında kağan tarafından beylere verilir. Savaşlardaki kahramanlıklarına karşılık alplara da (savaşçı bilgelere de)  gene kağan tarafından tuğ verilir. Bu hediye zamanla terfiye dönüşür, terfide, madalyalara..

Ayrıca azat edilen kölelere azatlık beratı denen bir hediyeden de söz etmek gerekir. Bu da beylerin kapısında çalışan savaş esiri veya çeşitli ırktan cinsiyet gözetmeksizin pazarda alınıp satılabilen insanlara beyleri tarafından verilirdi. Herhalde bu hediye şimdiye kadar saydığımız hediyelerin içinde en anlamlı olan hediyedir.

Yrd. Doç. Dr Kemal Üçüncü bu bölümü şöyle bitirir.

“Simge ve semboller sözel olarak dillendirilmesi güç olan kendiliklerine ait tasarımlarını dillendirir. Bayrak ve Tuğ, hakimiyet sembolü olması nedeniyle mistik ve ilahi bir karaktere sahiptir. Devlet ve siyasi bağımsızlık sembolü, hakimiyet sembolü, budunun ortak simge ve işareti, Yetki belgesi [siyasi ve idari olarak], siyasi olarak tanıma ve kabul etme gibi iletişimsel işlevlere sahiptir.
Antropolojik olarak uygarlık tarihinde hakimiyet kaynağının Tanrısal olması onu
temsil eden unsurlara da kaçınılmaz olarak bir kutsallık izafe etmiştir.”

Dolayısıyla böyle verilen hediyelerinde kendiliğinden kutsallık değeri kazanması kendi doğası gereğidir. Bu ne adla ve ne olarak verilirse verilsin değişmez ölçüdür.

Bu gün yazımız için sevgili kardeşim Coşkun Göle’den hediye Truva Atı karikatürünü alınca bu yazıya savaş hilesi bir hediyenin hikâyesini yazmak şart oldu. Yunan mitolojisinde geçen bu hediye hikâyesi şöyle:

“Paris, Sparta Kralı Menelaus’un genç ve güzel karısı güzel Helena’ya aşık olur ve aşk tanrıçası Afrodit’in yardımlarıyla Helena’yı Truva’ya kaçırırlar. Bunun üzerine Kral Menelaus’un kardeşi Agamennon Truva’ya saldırır ve Truva savaşları başlar. Nifak Tanrıçası Erins’in saçtığı nifak tohumları yeşermiş ve Akhalarla Troyalılar karşı karşıya gelmişlerdir. Tarihin en kanlı savaşları cereyan etmiştir. Yıllarca süren bu savaşlar sonucunda Akhalılar, Troyalıları savaş hilesi yapmadan yenmenin mümkün olamayacağını düşünerek bir tahta at içine en kahraman savaşçılarını saklayıp Troya surlarının önüne bırakırlar.
Akhaların kaçtığına inanan Troyalılar tahta atı içeriye alarak eğlenmeye başlarlar. Erken gelen bu zafer sarhoşluğu içinde tahta atın içinden çıkan savaşçılar Troyalıları gafil avlar ve Troya kapıları Akha savaşçılarına açılır. Sonuçta Troya Akhalılarca işgal edilir.”

Bu hikâyeden sonra Yrd. Doç. Dr. Kemal Üçüncü’ye tekrar gelelim. Sayın Kemal Üçüncü yazısının sonunda yararlandığı kaynakları verir. O kaynakları bu yazıda dolaylıda olsa kullandık. Bu yüzden yazımızında dayanağı o kaynakları bilgi olması açısından aktarıyorum.

**

KAYNAKCA

Anna Britannica, C II, “Armağan değiş-tokuş maddesi”
TDV İslam Ansiklopedisi, C.6 , “Bayrak Maddesi”
Divanü Lügat-it Türk (1991), Besim Atalay, Ankara: TTK Basımevi
Bahattin Ögel (2000). Türk Kültür Tarihine Giriş, C VI, Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Sever, Erdoğan (2000). Türkçe Öğretimi ve Tam Öğrenme Kuramı, Ankara: Anı Yay.
Erdoğan. İrfan (2002).iletişimi Anlamak, Ankara: Erk Yay.
Ergin, Muharrem (1994), Dede Korkut Kitabı i (Giriş-Metin-Faksimile], Ankara: Türk Dil
Kurumu Yayınları
Yıldırım, Dursun (1998). “Köktürklerde Kağanlık Süreci; Kaldırma, Kötürme, Oturma”,
Türk Bitiği, Ankara: Akçağ Yay,1998, s. 102-113
Smith, Anthony D. (2002). Ulusların Etnik Kökeni (Çev.S. Bayramoğlu, H.Kendir), Ankara:
Dost Yay.



DEVAM EDECEK
  

Yayın Tarihi: 20.03.15

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder