Bu yazı dizimizle içkiye methiyeler düzmek amacında değilim.
İçkiyle başı hoş olmayan bir Yeşilaycı olarak kültürümüzün bir yönüne
dikkatleri çekmek ve buna vurgu yapmak istiyorum, o kadar. Yabancılardaki ayak
üstü içme, azar azar, tadımlık, sık sık içme alışkanlığının tersine,
sofrasıyla, sohbetiyle, kuralıyla bir içki geleneğimizin olduğunu göstermek
niyetim. Önceki yazıdada değindiğim gibi Türk içki geleneği mesleki veya sosyal
bir toplantı amacı taşıyabilir, ikili bir görüşme bir hasret bitirme niyetini
içerebilir, bir başarı kutlaması veya bir başarısızlık tesellisi amacını
güdebilir. Düğün veya benzeri özel gün sevincine yakınlarını dahil etme
isteğide olabilir. Hatta bir sorun çözme görüşmesi gibi ciddi konuları kapsayabilir.
Rakı içmenin kurallarını görmeye kaldığımız yerden devam edelim.
...
41. Rakı içilirken başka içki içilmez.
Rakının asaleti tartışılmaz ve hiçbir içkiyle kıyaslanmaz.
Bunu yapan rakının adabını bilmiyor demektir. Bunun için bir başka içki
içilmez, adıda geçmez.
42. Yolluk bir teki aşmaz.
Yola çıkacak kişinin rakı dahil hiçbir içkiyi içmemesi
gerekir. Benim düşüncem bu. Ama rakı içme adabında yola çıkacak kişi bir tek
atma hakkına sahiptir, daha fazla değil (kesinlikle karşı olduğum bir konu.
Trafik erkeklik gösterisini kaldırmaz, şakası yoktur sonu ölümle biten kazalara
davetiye çıkarmaktır bu).
43. Yolluk alınmışsa cila çekilmez.
Yolluk alan daha çok sarhoşluk hissetsin diye bira benzeri
bir şey içemez. Ben cilayada karşıyım. Madem konumuz Türk içki kültürü, Alman
icadı biranın bu kültürde ne işi var?
44. Biradan başka cila olmaz.
Yukarıda söyledim, sarhoş olmamak, esrikleşmek (kendinde ama
başı dönen) gaye olan içki kültürümüze cila niyetini uygun görmüyorum. Onun
için alman kültürü içkiye gene hayır diyeceğim.
45. Cila birası bir küçüğü geçmez.
Bu kuralı biraya kültürel farklılığımızdan dolayı yok
sayıyorum. Cila ne demek yahu? Ayakkabı cilası mı bu?
46. Rakı sonrası kahve, şekerli içilmez.
Rakıdan sonra daha çabuk ayılmak için acı kahve içilirdi.
Gene içiliyor herhalde. Şekersiz içilmesi bundan işte.
47. Kahve içilirken höpürdetilmez.
Kahve içmek kimilerince gürültülü bir iştir. Höpürdetmek,
dil şaklatmak sanki kahve içmenin şanındandır. Oysa rakı sonrası içilen kahve
sessiz bir tören gibidir. Tıpkı ilizyondan sessizce uyanmak gibidir rakı
sonrası kahve. İçilir ve transtan çıkılır.
48. Rakı yalnız içilmez.
Yalnızlık hüznü arttırır. Hüzünle içilen rakı daha çabuk çarpar.
Kendini bilen birkaç kişiyle içilen rakı insanın sadece kendisiyle
yoğunlaşmasını önleyeceği için hüznün yerini neşe alabilir. Edilen sohbet
hayatın her alanını kapsadığı için önemsiz gibi görünen konuların bile gün
yüzüne çıkmasını, öğrenilmesini sağlayabilir (rakı içmeden bunlar olmaz mı diye
sormayın o size kalmış, sohbet kültürünüze bağlı derim).
49. Rakı masası 4-5 kişiyi geçmez.
Fazla kalabalık ancak konferanslarda çekilir. Ordada konuşan
kürsüye çıkıp kalabalığa hitap ettiği için herkafadan bir ses (kakafoni) çıkmaz
çıkmasına ama karşılıklı konuşma (diyalogtan) yerine bir kişinin anlatımı
(monolog) gerçekleşir. Rakı masasıda konferans verme amacı taşımadığına göre
masada bulunan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmemelidir. Samimi sohbet ancak
böyle sağlanır. Kaldı ki çağımızda dinleme alışkanlıklarıda giderek yok olduğu
için sohbetlerde gürültü olmaktan kurtulamıyor artık.
Siz siz olun sofrayı şenlendirecek hoş sohbet insanlardan
oluşan bir gruba sahip olmadan rakı içmeyin.
50. Garsona adı dışında bir şeyle seslenilmez.
İşi sululuğa vardıranlar samimiyeti birden bire
kurabilenlerdir. Her şeyin bir alışma dönemi vardır ama kendilerini çok insan
canlısı, çabuk samimi olabilmekle nitelendirenler herkese direk adlarıyla
seslenirler. Hatta buna birde Ahmet’im Mehmet’im gibi sahiplik eki, yada Ahmet’çiğim
Mehmet’çiğim gibi samimiyet eki eklerler. Oysa en doğalı hizmet veren kişilere
sadece adlarıyla hitap edilmesidir.
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 21.10.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder