Merhaba sevgili okurlar. Bugün sizlere Özdemir İnceden
şiirler seçtim. Önce araştırdığım kaynaklardan Özdemir İnce’yi tanıtmak
istiyorum.1936 yılında Mersin’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Mersin’de
tamamladı. Gazi Eğitim Enstitüsü Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.
Ortaokul ve liselerde öğretmenlik yaptı. TRT’de çevirmenlik, şube müdürlüğü, Tv
metin yazarlığı ve müşavirlik yaptı. Şiir ve çevirilerinden dolayı ödüller
aldı. Pek çok gazete ve dergide şiir ve yazıları yayımlandı.
...
BİR KENTİ YAŞAMAK
Bir kenti yaşamak
ona boyun eğmektir-
sözleşmesiz, anlaşmasız-,
ne derse tek tek yapacaksın,
düşünmeden, direnmeden.
Yabancıysan
ve gezgin değilsen
"bir kent yeter" diyeceksin,
"tek bir ölüm";
boğazına oturmuş olan
bir bardak su isteyen.
Boyun eğeceksin yolcu!
bir köle gibi tıpkı,
anlamak için belki,
nedir mutluluğu bir tutsağın?
ona boyun eğmektir-
sözleşmesiz, anlaşmasız-,
ne derse tek tek yapacaksın,
düşünmeden, direnmeden.
Yabancıysan
ve gezgin değilsen
"bir kent yeter" diyeceksin,
"tek bir ölüm";
boğazına oturmuş olan
bir bardak su isteyen.
Boyun eğeceksin yolcu!
bir köle gibi tıpkı,
anlamak için belki,
nedir mutluluğu bir tutsağın?
ÖZDEMİR İNCE
***
BİR TARİH YORUMU
Başkaları karar
veriyor senin yerine
seni bildiğini tanıdığını sananlar
seni değil sadece kendilerini savunanlar
ama ne su içmişler seninle, ne yola gitmişler,
o, diyorlar, şunu yapar bunu yapmaz
o, diyorlar şunu sever bunu sevmez
o, diyorlar, kışın hiç güneye gitmez
sıcak bölgelere göçmen kuşlar gibi;
senin ceviz ve çınara hasret göçmenliğini,
senin eller yakan hasretini anlayamayanlar.
seni bildiğini tanıdığını sananlar
seni değil sadece kendilerini savunanlar
ama ne su içmişler seninle, ne yola gitmişler,
o, diyorlar, şunu yapar bunu yapmaz
o, diyorlar şunu sever bunu sevmez
o, diyorlar, kışın hiç güneye gitmez
sıcak bölgelere göçmen kuşlar gibi;
senin ceviz ve çınara hasret göçmenliğini,
senin eller yakan hasretini anlayamayanlar.
ÖZDEMİR İNCE
***
BİR YAZ GECESİ
GÜLÜMSEMESİ
-I-
Son konuk olacağım uyuyan kurşun gövdende
gözcü sudan ve terli topraktan başka
bir de yuvarlak turuncu ve asi
-II-
İki gözün olacak bakan irdeleyen yüzünde
bengi savaşcısı etin tuzun kara ekmeğin
umut aşkın yakın aşkın kin aşkın.
-III-
Ağzının ince sessizliğinde ve kara kışın
direnmesi öç alması gibi durgun etinde
yaşanacak eşit harlı günlerde
senin aşkın
benim gücüm olacak.
Son konuk olacağım uyuyan kurşun gövdende
gözcü sudan ve terli topraktan başka
bir de yuvarlak turuncu ve asi
-II-
İki gözün olacak bakan irdeleyen yüzünde
bengi savaşcısı etin tuzun kara ekmeğin
umut aşkın yakın aşkın kin aşkın.
-III-
Ağzının ince sessizliğinde ve kara kışın
direnmesi öç alması gibi durgun etinde
yaşanacak eşit harlı günlerde
senin aşkın
benim gücüm olacak.
ÖZDEMİR İNCE
***
DÖRT DUVAR ARASINDA
Bir şeyler
kapanıyordu bir yerlerde,
belki bir kapı, belki bir mezar -
ama çatı değildi - sanki bir yangın,
tavşanların, kuşların hızından anlıyordun,
ama çatı değildi kapanan,
üzerinde bir bayrak dalgalanan.
Ama çatı değildi kapanan;
biraz daha ışık, diye haykırdın,
dağlarıma ve uçurumlarıma,
hepsini gövdeme
duvarlarıma kazıyacağım.
Bir şeyler kapanıyordu bir yerlerde:
Kiminin bahtı, kiminin yüreği,
kiminin kapısı ve penceresi.
Düşündün: Her şey bütün bir sonsuzluk
ve bir dakikaydı önünde ve sonunda.
Bir dakika, o senin olan bir dakika,
yani yaşaman için sana bırakmadıkları.
belki bir kapı, belki bir mezar -
ama çatı değildi - sanki bir yangın,
tavşanların, kuşların hızından anlıyordun,
ama çatı değildi kapanan,
üzerinde bir bayrak dalgalanan.
Ama çatı değildi kapanan;
biraz daha ışık, diye haykırdın,
dağlarıma ve uçurumlarıma,
hepsini gövdeme
duvarlarıma kazıyacağım.
Bir şeyler kapanıyordu bir yerlerde:
Kiminin bahtı, kiminin yüreği,
kiminin kapısı ve penceresi.
Düşündün: Her şey bütün bir sonsuzluk
ve bir dakikaydı önünde ve sonunda.
Bir dakika, o senin olan bir dakika,
yani yaşaman için sana bırakmadıkları.
ÖZDEMİR İNCE
***
DURUM
Pazar günü geçmek
bilmiyor
Birden bir kavak fışkırıyor pencereden
Hızla kapıyı örtüyor bir sokak
Bir kız saatine bakıyor alanda
Gençliğim, güneşim, rüzgârım benim!
Bu çıraklık sabah akşam sürüyor.
Pazar günü geçmek bilmiyor
Toprağın alnında eriyor güneş
Sevdiğim uzakta, bir an kadar yakın
Aramızda sessizliğin amansız yasası
Aklımda denizle donatılmış kentim
Alışıyor sevgilim yaprak dökümüne.
Pazar günü geçmek bilmiyor
Nerede o ölüme yürümek öyküsü
Ölüme yürümek, bir tarla açarmış gibi,
Yürümek, genç ve mutlu, yürümek, sessizce.
Pazar günü geçmek bilmiyor
Gecenin güne değdiği yerde
Saatler geçiyor parmaklarımın arasından
Paslanmış demir renkli saatler
Taze kan kokusu yoğunlaşıyor aklımda
Bir pazar, yanmış küllenmiş bir gövde,
Bütün pazarlar gibi geçiyor
Bütün aylar, bütün yıllar gibi geçiyor.
Kentim biraz uzakta, donatılmış bir gemi.
Birden bir kavak fışkırıyor pencereden
Hızla kapıyı örtüyor bir sokak
Bir kız saatine bakıyor alanda
Gençliğim, güneşim, rüzgârım benim!
Bu çıraklık sabah akşam sürüyor.
Pazar günü geçmek bilmiyor
Toprağın alnında eriyor güneş
Sevdiğim uzakta, bir an kadar yakın
Aramızda sessizliğin amansız yasası
Aklımda denizle donatılmış kentim
Alışıyor sevgilim yaprak dökümüne.
Pazar günü geçmek bilmiyor
Nerede o ölüme yürümek öyküsü
Ölüme yürümek, bir tarla açarmış gibi,
Yürümek, genç ve mutlu, yürümek, sessizce.
Pazar günü geçmek bilmiyor
Gecenin güne değdiği yerde
Saatler geçiyor parmaklarımın arasından
Paslanmış demir renkli saatler
Taze kan kokusu yoğunlaşıyor aklımda
Bir pazar, yanmış küllenmiş bir gövde,
Bütün pazarlar gibi geçiyor
Bütün aylar, bütün yıllar gibi geçiyor.
Kentim biraz uzakta, donatılmış bir gemi.
ÖZDEMİR İNCE
***
EY OĞUL YAZICI
OLURSAN
Ey oğul bir gün
yazıcı olursan
gözü gözünde yüreği yüreğinde eli elinde
inancın tadını söyle ülkemin çocuklarına
Ey oğul bir gün yazıcı olursan
kuşkunun birikmenin ve beklemenin yazıcısı
sakın masal anlatma ülkemin çocuklarına
Zaman akıp gitmekte dağ taş değişmektedir
demir paslanmakta temel çürümektedir
al kalemi bildiğin en gerçek sözü yaz
İşte ateş tuğlası ağaçlar kökleri
işte ayağımızın bukağısı sırtımızdaki hançer
yazılmamış şiir isimsiz kapalı kitap
Erkeklerimiz var elmanın bir yarısı
biraz sabır biraz öfke biraz sarmaşık
sorusu sorulmamış yanıt boynu Pir Sultan
Ey oğul bir gün yazıcı olursan
sesini sev sevgini çoğalt yüreğini aç
onu güzel ölüyü anlat ülkemin çocuklarına
gözü gözünde yüreği yüreğinde eli elinde
inancın tadını söyle ülkemin çocuklarına
Ey oğul bir gün yazıcı olursan
kuşkunun birikmenin ve beklemenin yazıcısı
sakın masal anlatma ülkemin çocuklarına
Zaman akıp gitmekte dağ taş değişmektedir
demir paslanmakta temel çürümektedir
al kalemi bildiğin en gerçek sözü yaz
İşte ateş tuğlası ağaçlar kökleri
işte ayağımızın bukağısı sırtımızdaki hançer
yazılmamış şiir isimsiz kapalı kitap
Erkeklerimiz var elmanın bir yarısı
biraz sabır biraz öfke biraz sarmaşık
sorusu sorulmamış yanıt boynu Pir Sultan
Ey oğul bir gün yazıcı olursan
sesini sev sevgini çoğalt yüreğini aç
onu güzel ölüyü anlat ülkemin çocuklarına
ÖZDEMİR İNCE
***
OT HIZI-1
Cema'atül - İfna(Yok
Etme Meydanı)
V.
Hep yanımdadır benim kıblem:
Uyurgezer olduğum günlerde bile
geceleyin çatılarda dolaşırken.
Yalnız bırakmaz beni kendimle,
bir kez daha yitirince dönüş yolumu,
kuzeyi sorduğumda ağaç bedenlerine.
Dönüş yolu gerekmez, der sapkın dervişler,
bir kıblegâh yolunda Golgotha çıkanlara,
tabanlarının altında gizlidir dönüş yolu.
VI.
Masamda çilekeş karıncalar!
cerre çıkmış bir düğün alayı
ekmek kırıntıları arasında.
Bir aşk dulu bulsam aralarında,
alıp evime götürsem, avunmak için,
penceremde kedi yerine koysam.
Bir ad vermem gerekecek hallerine:
Tekir ya da Karabiber, yakışık almaz;
Ezgiler Ezgisi! desem, borçlu kalmam.
VII.
Tırnaklarımı rehin bıraktım özgürlüğe,
çöl yoluna düşerken yaşlı tırnaklarımı,
otların belleği için bir limon bahçesinde.
Afrika toprağında yaşamakta şimdi
bir başka bedenimin o ilk parçası.
Belki fala bakmakta, yılan oynatmakta,
bir kervan ararken ben Cema'atül-İfna'da.
VIII.
Ne korkunç çağrıdır arayıp kendini bulmak!
Razıyım ben ateşle suyun bir çift yıkımına,
halvet ile çözemeyeceksem tenimdeki ölümü?
Yürüdükçe, önümde arı peteği uçurumlar!
Çare yok: Kendime bir dalgıç mı olsam?
V.
Hep yanımdadır benim kıblem:
Uyurgezer olduğum günlerde bile
geceleyin çatılarda dolaşırken.
Yalnız bırakmaz beni kendimle,
bir kez daha yitirince dönüş yolumu,
kuzeyi sorduğumda ağaç bedenlerine.
Dönüş yolu gerekmez, der sapkın dervişler,
bir kıblegâh yolunda Golgotha çıkanlara,
tabanlarının altında gizlidir dönüş yolu.
VI.
Masamda çilekeş karıncalar!
cerre çıkmış bir düğün alayı
ekmek kırıntıları arasında.
Bir aşk dulu bulsam aralarında,
alıp evime götürsem, avunmak için,
penceremde kedi yerine koysam.
Bir ad vermem gerekecek hallerine:
Tekir ya da Karabiber, yakışık almaz;
Ezgiler Ezgisi! desem, borçlu kalmam.
VII.
Tırnaklarımı rehin bıraktım özgürlüğe,
çöl yoluna düşerken yaşlı tırnaklarımı,
otların belleği için bir limon bahçesinde.
Afrika toprağında yaşamakta şimdi
bir başka bedenimin o ilk parçası.
Belki fala bakmakta, yılan oynatmakta,
bir kervan ararken ben Cema'atül-İfna'da.
VIII.
Ne korkunç çağrıdır arayıp kendini bulmak!
Razıyım ben ateşle suyun bir çift yıkımına,
halvet ile çözemeyeceksem tenimdeki ölümü?
Yürüdükçe, önümde arı peteği uçurumlar!
Çare yok: Kendime bir dalgıç mı olsam?
ÖZDEMİR İNCE
...
Bence ülkemizde yer alan her düşünceye saygı duymamız
gerekir. Siyasi yelpazenin her kesiminden şair ve şiirlere yer vermemi bu
açıdan değerlendirirseniz amacıma varmış olurum. Daha iyi bir gelecek için
birbirimizi bilecek kadar dinleyelim. Hoşça kalın.
Yayın Tarihi: 04.10.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder