29 Şubat 2016 Pazartesi

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ

Merhaba sevgili okurlar.  Bu haftaki şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı sizlere daha önce 2 kez
tanıtmış, şiirlerinden seçtiklerimi sunmuştum. Fazıl Hüsnü Dağlarca şirlerinden bir kez daha
seçim yapmış olmam “müflis tüccar eski defterleri karıştırır” sözünü aklıma getirdi. Fakat
Fazıl Hüsnü Dağlarca ne kadar sunulsa da bence bir sonraki zamanda gene sunulmaya
gebedir. Çünkü şairimiz, milli şairlerimiz içinde önemli yer tutar. Kendisini tekrar sunmanın
sevincini yaşıyorum.
Şimdi de şairimizi şöyle bir hatırlayalım derim; siz ne dersiniz?
1914 yılında İstanbul’da doğdu. Kuleli Askeri Lisesi’ni ve1935’te Harp Okulu’nu bitirdi.
1950 yılında kendi isteği ile ordudan ayrıldı. 1960 yılında Basın-Yayın ve Turizm Genel
Müdürlüğü’nde, Çalışma Bakanlığı’nda İş Müfettişi olarak çalıştı. İstanbul Aksaray’da Kitap
Kitabevi’ni kurdu, yönetti. 1960-1964 yılları arasında Türkçe adlı bir dergi çıkardı. Türk Dil
Kurumu Yönetim Kurulu üyesiydi.
Yavaşlayan Ömür adlı ilk şiiri 1933’te İstanbul dergisinde çıktı. Aile, Ataç, Çağrı, Devrim,
İnkılapçı Gençlik, Kültür Haftası, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlık, Vatan, Yeditepe,
Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde şiirlerini yayımladı. Şiirlerinde mağara devri
insanlarından günümüz insanına dek insanın, iç ve dış dünyasını benzersiz anlatımıyla işledi.
İlk yapıtından başlayarak Türk şiirine yepyeni bir anlam, kavrayış ve ses getirmiştir.
Şiirimizin en verimli sanatçısıdır, şiirini sürekli olarak yenileyen özelliği ile Türk Şiirinin Ses
Bayrağı nitelemesine değer görüldü.
İşte övgüye değer şiirlerinden seçtiklerim.
...

AĞIR HASTA
Üfleme bana anneciğim korkuyorum
Dua edip edip, geceleri.
Haytayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.
Niçin böyle örtmüşler üstümü
Çok muntazam, ki bana hüzün verir.
Ağarırken uzak rüzgârlar içinde
Oyuncaklar gibi şehir.
Gözlerim örtük fakat yüzümle görüyorum
Ağlıyorsun, nur gibi.
Beraber duyuyoruz yavaş ve tenha
Duvardaki resimlerle, nasibi.
Anneciğim, büyüyorum ben şimdi,
Büyüyor göllerde kamış.
Fakat değnekten atım nerde
Kardeşim su versin ona, susamış.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

***

ANKARALI HASAN
Altı kere aldılar Şehitler Tepesi'ni,
Altı kere geri aldık.
Ovalar şahidimiz,
Sonunda biz aldık.
İlle dermiş gavur,
Gülerim illesine!
Gece atar, gündüz atar, yorulmaz,
Delik delik oldu nazlı yer.
Yanaşmaz ki iki nefes sorasın,
Kimi arar, ne söyler?
Deli midir, kör müdür,
Şaşarım güllesine!
Yaralarım köyceğizi düşünür,
Kanımın boşuna akası yok.
Düşmana malum ola,
Dipçiğim yüreğimdir çarpınca, şakası yok
Ayacığıma düşmüş,
Acırım kellesine!...

Fazıl Hüsnü Dağlarca

***

BİR MEMET DAHA
Topraktan mı çıktı yarı toprak bir yaratık,
Gökten mi indi yarı gök bir kartal.
Bir Memet daha var oldu o sıra,
Tepenin doruğunda kalpağı al.
Bir Memet olduğu besbelli,
Saçları başakta, gözleri çiçekte.
Elleri ayakları öylesin kocaman,
Yüzü altı Memet'in yüzüne öylesin benzemekte.
Vardı üç adımda masalcana,
Ağzı duman tüten makineliye, dev.
Kabzayı kavrar kavramaz bastı tetiğe
Fışkırdı namludan sonsuz bir alev.
Allah Allah, şaştı bütün dağlar, bütün gök,
Şaştı dost düşman.
Bu kimdir, bu kaçıncı Memet'tir,
Ölülerde dirilerde dondu kan.
Görsen efsane, görmesen efsane,
Duysan efsane.
Uzak mıdır bayraktan düşen,
Yakın mıdır ne?
Bir parıltı bir parıltı tarihten,
Tanrıca dik.
Yurdun ulusun kutsal gücü,
Bu yedinci Memet, Memetçik.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

***

BU ELLER MİYDİ?
Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.
Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgârı.
Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.
Kaybolmuş o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken...
Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.
Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan !

Fazıl Hüsnü Dağlarca

***

BÜYÜMEK
Büyür ağaçlar maviliklerde,
Bulutlar, aydınlıklar, uzaktan.
Büyür şehirlerin yatakları,
Mevsimlerin üstü, yaşamaktan.
Bir anne gibi genişleyen sabah aydınlığı,
Büyür kanatları yavru serçelerin.
Büyük şehirler ve şehirlerde,
Korkunç hayatı, gecelerin.
Büyür hatıralar gibi ihtiyarlar,
Yaşamayı hatırlarken.
Büyür güzellikleri, vücutları kısmetleri,
Çocuklar uyurken.
Vakit büyür habersiz,
Bir serinlik düşer her cama.
Çiftçiler bile anlamadan
Büyür topraklar daima.
...
Fazıl Hüsnü Dağlarca

***

DENİZ FENERİ
Uzanmış koca burun açık denize doğru,
Lacivert ve gri gecenin değerinde.
Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi,
Deniz feneri parlar,
Talihe aldırmadan kayalar üzerinde.
Bulutlar birleşir alaca düzlüklerde,
Çöker uzak limanlardan bir sis.
Bir sıkıntı başlar karanlığında kaderin,
Bildirir, yanınca yanınca,
Ömrün neresindesiniz, aşkın neresindesiniz?
Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında,
Bırak anılar gitsin biraz daha geri.
Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir,
Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl,
Hep bu benekte bu deniz feneri.
Bak deniz savaşlarına, yaşlı korsanlara,
Uçan dalgalara, uyuyan rüzgâra bakmış,
Bir tek göz kadar kara ve mavi,
Enginle boş,
Kısmetsiz balıkçılara bakmış.
Saçlarında tuz kokan, ölü kokan bir serinlik,
Yüzünde bir fırtına tadı.
Durursun yorgun, umutsuz,
Birden bir daha yanıp söner, sevinçle titrersin,
Bir şey, belki de yaşaman uzadı.
Yaslıdır dulların ölçülmez özleminde,
Güçlüdür kocaman geceleri taşır.
Delidir, konuşmaz, uyumaz,
Sonrasızlığın iyiliğini bekler, kötü günlerden,
Akıllıdır.
Sarhoş gemilerimiz sallanır sallanır,
Gömülmüş kasırgaların uykusuyla belli,
Kayalar mezarlara benzer enginlerden,
Duyulur sudan göğe kadar,
"Ölüsü kandilli."
Vakit yok olur, zamandan boşalır varlık,
Düşmez burçlardan haber.
Bir uğursuzlukla ağır ve yorgun,
Bütün insanlar bitti sanırsınız,
Deniz feneri gülümser.

Fazıl Hüsnü Dağlarca

***

Bu haftada yazımızın sonuna geldik sevgili okurlar. Dilinizden şiir, kulağınızdan müzik eksik
olmasın. Güzel hafta sonları dileğiyle...


Yayın Tarihi28.02.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder